Akâid âlimleri meydana geliş şekli, sebebi ve yeri itibariyle küfrü çeşitlere
ayırmışlardır. Bunların başlıcaları şunlardır:
Şuurlu bir şekilde Allah’ı, Hz. Peygamber’i ve O’nun Allah’tan getirmiş
olduğu esasları kişinin kalbiyle kabullenmemesi, diliyle de inkâr etmesidir.
Kişinin kalbiyle Allah’ın ilah olduğunu bilmesi, fakat diliyle inancını
söylememesi inanç esaslarını kabullenmeye yanaşmamasıdır.
Kişinin kalpten Allah’ı ve gerçeği bilip, dil ile de zaman zaman bildiğini
açıklamasına rağmen kıskançlık, kin, ihtiras, sapıklık, şan, şöhret, makam
endişesi ve kavmiyetçilik gibi sebeplerle kabullenmiyor görünmesidir
(meselâ bk. el-Bakara 2/34).
İnsanın Allah’a ve Resul’üne iman etmesi, fakat cehaleti sebebiyle dinde
emir ve yasaklardan olan şeyleri inkâr etmesidir. Her ne kadar cehil
kelimesinde bilgisizlik ve hafif meşreblilik anlamı varsa da iyiyle kötüyü
birbirinden ayırt edememe durumundan dolayı küfür anlamı da vardır (bk. elFeth
48/26).
Kişinin inanılması gereken şeyleri, diliyle söylemesi, fakat kalbiyle
tasdik etmemesidir. Münafıkların durumu bu kısma girer. Kur’an’da onların
iman iddialarından şöyle bahsedilir: “İnananlara rastladıkları zaman,
“inandık” derler, elebaşılarıyla kaldıklarında, “biz şüphesiz sizinleyiz, onlarla
sadece alay etmekteyiz” derler.” (el-Bakara 2/14; el-Münâfikûn 63/3).
Herhangi bir kişinin bilgisizliği sebebiyle küfür olduğunu bilmediği bir sözü
söylemesinden dolayı hemen inançsızlıkla suçlamak, İslam’ın hoşgörü
anlayışına uygun değildir.