Kader ve kaza inancı Allah’ın ilim, irade, kudret ve yaratma sıfatlarının
yetkinliğine ayrıntılı olarak iman etmeyi ifade eder. Kader Allah’ın canlı ve
cansız bütün yaratıklarına ilişkin ezeli planını, kaza da bu planını
gerçekleştirmesini anlatır. Kader kelimesi sözlükte bir şeyin miktarını, şeklini
ve niteliğini belirlemek; kaza ise hükmetmek, tamamlamak, emretmek ve
yerine getirmek anlamına gelir. Terim olarak kader “Allah’ın yaratacağı
bütün varlık ve olayları ezelde ilim ve iradesiyle belirlemesi”, kaza da
“Allah’ın varlık ve olaylara ilişkin olarak ezelde belirlediği planı
gerçekleştirip yaratması” şeklinde tanımlanır. Kader yerine bazen onunla eş
anlamlı olan takdir terimi de kullanılır.
KUR’AN’DA KADER VE KAZÂ
Kur’an’da kader ve takdir kelimeleri Allah’a nisbet edilmiştir. Nitekim kader
kelimesi bir âyette şöyle yer almıştır: “Biz her şeyi (belirlenmiş) bir kadere
göre yarattık” (el-Kamer 54/49). Kaynaklarda bu âyetin, Mekke’li
müşriklerin Hz. Peygamber’le kader konusunda yaptıkları şiddetli tartışma
üzerine nâzil olduğunun belirtilmesi ayette geçen bi-kaderin kelimesine ölçü
değil, kader anlamının verilmesini teyit eder. Buradaki kader kelimesine ölçü
anlamı verilse bile ölçmek de sonuç itibariyle bir belirlemede bulunmaktır.
Kader tabirinin geçtiği bir başka ayet de şöyledir: “Allah’ın farz kıldığı
konularda peygamber için bir zorluk yoktur. Önceden geçmiş peygamberler
hkkında da Allah’ın sünneti budur. Allah’ın (Zeyneb’in Peygamber’le
evlenmesine dair) emri gerçekleşmiş bir kaderdir (el-Ahzâb 33/38).
Takdir kelimesi de hem insanı, hem de tabiat varlıklarını içine alacak
şekilde ayetlerde yer almıştır. Bu konudaki bazı örnekler şöyledir:
“Aranızda ölümü biz takdîr ettik ve takdîrinin önüne geçileceklerden
değiliz” (el-Vâkıa 56/60);
“(Fakat Lût’un) karısı müstesna, biz onun geri kalanlardan olmasını takdir
ettik” (el-Hicr 15/60);
“Takdirde bulunan ve hidayete sevkeden Allah’ın adını tesbîh et” (el-A’lâ
87/3);
“Allah her şeyi yarattı ve mukadderatını belirledi” (el-Furkân 25/2);
“Güneş karar kılacağı yere doğru akmaktadır, bu azîz ve alîm olan Allah’ın
takdîridir” (Yâsin 36/38).
Bu âyetlerde bütün varlıkların Allah tarafından yaratıldığı ve kaderlerinin
belirlendiği açıkça bildirilmiştir. Bu açıklamalar kader ve takdir
kavramlarının Kur’an kaynaklı olduğunu göstermektedir.
Kazâ kelimesi ise isim olarak değil sadece fiil kalıbında Kur’an’da yer
almıştır. Örnek olarak şu âyet zikredilebilir: “Allah gökleri yedi gök olarak
yarattı” (Fussılet 41/12). Bu ayette geçen “kazâ” fiili yaratmak ve icad etmek
anlamında kullanılmıştır. Ayetlerde geçen “makzî” kelimesi de kazâ
anlamına gelir. Nitekim Hz. Meryem’in Hz. İsâ’ya hamile kalmasınadan söz
eden âyette “zaten bu iş olup bitmiştir” (Meryem 19/21) denilerek bu kelime
kazâ mâınasında kullanılmıştır.
Kur’an’da iman esaslarının belirtildiği âyette (en-Nisâ 4/136) kadere iman
etmeye yer verilmemiştir. Ancak buna dayanarak İslâm dininde kader
inancının bulunmadığını ileri sürmek isabetli olmaz. Çünkü kader inancı
Allah’a iman etmeye dâhildir. Bu sebeple kader inancını, Allah’a iman
etmenin dışında ayrı bir inanç esası olarak ele almak mantıksal bir hata
yapmak anlamına gelir. Allah ise hata yapmaktan münezzeh olan yüce bir
varlıktır. Bu sebeple kader inancı Allah’a, dolayısıyla O’nun sıfatlarının yanı
sıra fiillerinin yetkinliğine inanmanın tabii ve kaçınılmaz bir sonucudur.
Bu açıdan bakılınca kader inancının Kur’an’da ilâhî sıfat ve fiillerden
hareketle temellendirildiği görülür. Buna göre kader inancını belirleyebilmek
için ilişkili bulunduğu ilâhî sıfat ve fiillerin yanı sıra insanın sorumluluğu,
irade ve fiil yapma özgürlüğü ve gücüne itikadî açıdan nasıl bakıldığını
incelemek gerekir. Konuyla ilgili olarak Allah’ın ilim, irade, yaratma zatî ve
filî sıfatları öne çıkmaktadır. Bu arada bir de insanların sorumluluğu ve irâde
gücünü de ele almak gerekir.