Kur'ân ve mütevâtir hadislerde zikredilen inanç esaslarını benimsemenin ve
onları bir değer olarak algılamanın keyfiyeti gönül bağlılığıdır, içtenliktir ve
kendi değer sisteminin bir parçası olduğunu kabullenerek bu hususta hiçbir
ikiyüzlülüğe imkân vermemektir. Bu esaslara gönülden bağlanıldığında
manevi dünyasının olmazsa olmazı haline gelmekte ve en üst haz unsuru
olarak algılanmaktadır. Bu hususu belirten âyette Allah Teâlâ, hac görevini
kalp huzuru ile ifa etmiş ve günahlarından arınmış kimselere hitaben şöyle
buyurur: "Hac ibadetini bitirince babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan
daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın" (el-Bakara 2/200) Yine bir başka
ayette "De ki, eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım
akrabanız, kazandığınız mallar, kesata uğramasından korktuğunuz ticaret,
hoşlandığınız meskenler, size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihat
etmekten daha sevgili ise, artık Allah emri (azap) gelinceye kadar bekleyin,
Allah fâsıklar topluluğuna doğruyu göstermez" (et-Tevbe 9/24)
denilmektedir.
İtikat esaslarının can ve maldan aziz bilinmesini belirten hadisler de
mevcuttur. Bir gün Hz. Ömer, Hz. Peygamber'in huzuruna gelerek: "Ey
Allah'ın Resulü! Seni canım hariç her şeyden fazla seviyorum" deyince Hz.
Peygamber, Hz. Ömer’e bakarak "Ey Ömer! Böyle yapmakla imanın kemale
ermedi (İtikadını sağlam temeller üzerine oturtmadın)." cevabını vermiş, ne
zaman ki Hz. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü! Seni anamdan, babamdan,
ailemden, çoluk çocuğumdan, malımdan ve nihayet canımdan da çok
seviyorum" deyince Hz. Peygamber Ömer'e "İşte şimdi, işte şimdi imanın
tam olarak kemâline erdi. Ya Ömer!" buyurmuşlardır (Buhârî, “el-Eymân
ve’n-nüzûr”, 2; Ahmed b. Hanbel, IV, 233, 236; V, 293; Hâkim, Müstedrek,
III, 516).
İnanç esaslarını benimsemenin şekli hakkında kültürde de söylenecek
birçok husus mevcut olmakla birlikte şu meşhur sözü aktarmak yeterli
olacaktır:
"Allah katındaki dereceni öğrenmek istiyorsan kalbinde Allah'a ne kadar
yer ayırdığına bak".