Din, Allah tarafından konulur. O’ndan başkasının din oluşturma hakkı
yoktur. Bu sebeple dinî hükümlerin kaynağı da Allah’tır. O’nun dışında hiç
kimsenin dinî hükümleri değiştirme ve yürürlükten kaldırma yetkisi yoktur.
Bu genel kuralın içine Peygamberler de dâhildir. Onlar da dine bir ekleme ve
eksiltme yapamaz. İlahî vahiy doğrultusunda Allah’tan aldığı emir ve
yasakları insanlara aktarır ve onların anlayabileceği şekilde bu emir ve
yasakları onlara açıklar. Bu yüzden peygamberlerin dindeki konumu Allah’a
bağlı dolaylı bir anlam taşır.
Bütün gerçek dinler Allah’tan gelmiş ve safiyetlerini koruduğu müddetçe
yürürlükte kalmışlardır. Bu anlayışa göre ilk insan aynı zamanda ilk
peygamberdir. İlk Peygamber Hz. Âdem’den son peygamber Hz.
Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin getirdiği hak dinlerin genel adı
İslâm’dır. Onların getirdiği inanç sisteminin içeriği de Allah’ın varlığı, birliği
ve sıfatlarına inanmak, O’nun mükemmel bir varlık olduğunu kabullenmek,
nübüvvet ve âhiret inancını benimsemek şeklindedir. Bu hakikatler, İslam’ın
Allah tarafından konulmuş değişmez ilkeleridir.
Bazı batılı düşünürler dinin kaynağını atalara tapınma, ruh, tabiat
olaylarındaki gizil güç, kutsallık, korku ve ümit olarak görmüşlerdir. Bu
sebepten İslâm’ın kaynağını da Hz. Peygamber’e dayandırmak istemişler ve
onun getirdiği dine Muhammedîlik (Muhammedanism) adını vermişlerdir.
İslam’da peygamberin konumunun dini meydana getirmek etmek değil
insanlara doğru bir şekilde ulaştırmak olduğunu gözden kaçırdıkları için bu
düşünceye sahip olmuşlardır. Hâlbuki İslam âlimleri din tariflerinde Allah
tarafından konulmuş ilâhî kanun tabirini kullanmak suretiyle bu şekildeki
yanlış anlaşılmaların önüne geçmek istemişlerdir.
nsanın en güzel şekilde yaratılmış olması, onun kendini mutlu kılacak bir
takım prensipleri geliştirmesi, aynı zamanda metafizik ihtiyaçlarını
gidermeye yetkin olduğu anlamına gelmemektedir. Peygamberimiz Hz.
Muhammed bile bu hususu insanlara aktarırken kendisinin bir beşer
olduğunu ön plana çıkarmaktadır (el-İsrâ 17/93). Peygamberin kendisini
yetkili görmediği bir alanda diğer insanların yetkinliğinden söz
edilmemelidir.