Muhabbet veya sevgi, birçok erdemsizliği önleyen, bir çok erdemi de
kapsayan ve gerektiren en yüksek erdem ya da en yüksek erdemlerden biridir.
Örneğin, sevgi ilgiyi, ilgi de iyilik etmeyi gerektirir. Gerçek sevgi, sevilene
karşı yapılabilecek bütün kötülükleri de önler. Sevgi ile ilgili bu hususlar,
çevre sevgisi için de geçerlidir. Sevgi merhamette olduğu gibi daha ziyade
canlılara yönelik olmak durumunda da değildir. Sevgi, canlı-cansız tüm
varlığı kapsar; dağları ve gökleri bile kuşatır. Nitekim Sevgili
Peygamberimizin Uhud dağı ile ilgili söylediği söz çok meşhur ve manidardır:
“Uhud öyle bir dağdır ki, o bizi sever, biz de onu severiz.” (Buhari,
Cihad, 71; Müslim, Hacc, 504) Sevgi bir şeyden zevk almayı, hoşnut ve
memnun olmayı ve onu güzel görmeyi sağlar. Bunlar çevre sevgisi için de
geçerlidir ve bazı ayetlerde bile gözükmektedir: “Hayvanları da yaratmıştır.
Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır…. Onları getirirken de,
gönderirken de zevk alırsınız.… Sizin için atları, katırları ve merkepleri binek
ve süs hayvanı olarak yaratmıştır….” (Nahl/16: 5-8) Doğadaki çeşitli olaylar,
manzaralar, akarsular, şelaleler, ağaçlar ve çiçekler, kelebekler ve türlü türlü
hayvanlar bizim için sevilmeye layık oldukları gibi bizim sevinmemize,
neşelenmemize ve yaşama sevgimizin artmasına da sebep olurlar. Nitekim bir
ayette onların bizi nasıl sevindirdiğine dikkat çekilir: “Rüzgarları gönderip
bulutları yürüten, onları gökte dilediği gibi yayan ve kısım kısım yığan
Allah’tır. Artık sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Allah’ın,
kullarından dilediğine verdiği yağmurla, daha önceden kendilerine yağmur
indirilmesinden ümitlerini kesmiş oldukları için onlar sevinirler.” (Rum/30:
48-49)
Doğal çevrenin sevinilmeye ve sevilmeye layık şeylerle dolu olduğu
bazı ayetlerde onların “rengarenk şeyler” (Nahl/16: 12-13) olduğu,
bazılarında normal faydalarının ötesinde “güzel kokulu” (Rahman/55: 10-12)
oldukları gibi apaçık estetik bir dille ifade edilmektedir. Peygamberimizin
doğal güzellikleri ve birçok hayvanı sevdiğini belirten pek çok hadis de bu
konuda Müslümanlara örnek olmalıdır. Bunlara, sadece at ile ilgili bir örnek
vermek yeterli fikir verebilir. Enes bin Malik’in anlattığına göre “Medine’de
büyük bir korku ve panik olmuştu. Rasulullah (s), Ebu Talha’nın Mendup
adındaki atını ödünç olarak aldı. Ata binip araştırmasını yaptı, geri döndüğü
vakit şöyle buyurdu: ‘Biz bir şey görmedik; bu atı da derya gibi bulduk.’”
(Buhari, 2005, 903)
Memnuniyet, hoşnutluk ve güzel görmeye neden olan sevgi, güzel
ilişkiye, güzel davranmaya ve iyilik etmeye de neden olur. Doğal çevre ve
hayvanlara karşı olan sevgi ve iyilik etme, belki de en üstün iyiliklerdendir;
çünkü bu tür iyilikler, karşılık bekleyerek yapılabilecek iyiliklerden değil,
karşılıksız iyiliklerdendir ve bu da iyiliğin en üstün şeklidir. Nitekim bir
ayette şöyle buyrulur: "O, yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil,
ancak yüce Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır. Elbette kendisi de
hoşnut olacaktır." (Leyl 92/19-21) Ashaptan bazıları “Ya RasulAllah!
Hayvanlara iyilik yapmakta bizim için sevap var mıdır? dediler. Rasulullah
buyurdu ki: “Her bir yaş ciğer (canlı) sahibine yapılan iyilik için sevap
vardır.” (Buhari, 2005, 383) Merhamet ve sevgi gibi yüksek düzeyde
erdemlilik, elbette insanların ulaşabileceği en üst ahlâki düzeylerdendir.
Bununla birlikte, sıradan erdemliliğin de üzerinde, erdemlilikle bilginin ve
dini bağlamda biraz da maneviyatın birleştiği bilgelik, hikmet sahibi olma
hali, daha da üst bir düzey olsa gerektir. Bu düzey de bizi, bilgelik kuramının
iki temel ilkesi olan ubudiyet ve kutsiyet ilkesine getirmektedir.