Ubudiyet İlkesi: ‘Her varlık Abidtir.’

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Ubudiyet İlkesi: ‘Her varlık Abidtir.’
« : 30 Ocak 2018, 13:12:12 »
“Bilgelik kuramı”, çevredeki varlıkların insandan bağımsız olarak özsel
değer taşıdıklarını görme ve kabullenmenin dini/İslâmi bir versiyonudur.

Ama başlangıçta belirtilmesi gerekir ki bilgelik, herkesin ulaşması veya
anlaması gereken bir düzey değildir. Bilgelik kuramının birincisi ilkesi,
ubudiyet ilkesidir. Ubudiyet ilkesi, canlı cansız bütün varlıkları abid olarak
görmek gerektiğini çağrıştıran bir ilkedir. Çünkü Kur’an’da defalarca
çevredeki bütün varlıkların Allah’ı tesbih ettiği ve O’na secde ettiği gibi
hususlar açıkça belirtilmektedir: “Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay,
yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların ve insanların birçoğunun Allah’a secde
ettiklerini görmüyor musun? …” (Hacc/22: 18) “Göklerde ve yerde bulunan
her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah’a secde ederler.
Fevklerinde olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.”
(Nahl/16: 49, 50). Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi, bu ve bundan
sonraki kutsiyet ilkesi, herkesin tam olarak anlaması beklenen hususlar
olmasa gerektir. Zaten bu noktadaki anlama güçlüğü Kur’an’da da
belirtilmektedir:

“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder;
O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini
anlamazsınız.” (İsra/17: 44. Krş. Hadid/57: 1; Cuma/62: 1; Nur/24: 41)

Ubudiyet ilkesi, çevreyi sadece abid gibi görmeyi değil, onun ötesinde,
kalp yumuşaklığı ve takva gibi konularda kendisiyle kıyaslanılabilecek ve
hatta gıpta edilebilecek varlıklar olarak görmeyi ve onlarla Allah korkusunda,
teslimiyette ve takvada yarışmayı da çağrıştırmaktadır. Nitekim sıradan bir
gözle bakıldığında doğal çevrenin belki en duyarsız varlığı gibi algıladığımız
taşlar ile ilgili şu ayet bu hususa çok güzel bir örnektir: “(Ne var ki)
bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut
daha da katıdır.

Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar.
Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah
korkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır.” (Bakara/2: 74)