Bilgelik, erdemli davranışların da ötesinde bir derinlik, sıradan insanlar bir
yana, sorumluluğunu yerine getiren erdemli insanların bile kavrayış gücünü
aşan biçimde, varlıklar, olaylar ve olguların arka planına vukufiyet ve bunun
gerektirdiği gibi davranabilme, ama aynı zamanda bilgisinin sınırı konusunda
sıradan insandan bile daha mütevazı olabilme gibi üstün niteliklerin adıdır.
İslâm çevre etiğinin belki en üst düzeyi de çevreye bilgelik gözüyle bakmak
ve çevremizdeki her şeyde olağan üstü bir bilgelik görebilmektir. Bu durumu
bildiren pek çok ayetten biri şudur:
“Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık.
Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi [hak ve hikmet üzere] yarattık,
ama insanların çoğu bilmezler.”
(Duhan/44: 38, 39. Krş. Rum/30: 8)
Bilgelik kuramının da iki temel ilkesinin olduğunu söylemek mümkündür.
Bunlar, Kur’an’ın bahsettiği ama herkesin anlaması kolay olmayabilen
“ubudiyet ilkesi” ve “kutsiyet ilkesi”dir. Bunlar her varlığın kendi içinde
değerli olduğunu gösteren ve böylece İslâmi ekolojinin en derin ya da en
yüksek ilkelerdir. Bu düzey, Batılıların derin ekoloji dedikleri düzeyin de
üstünde düzeylerdir. Yararlılık, sorumluluk, erdemlilik ve bilgelikten oluşan
bu dört kuramın her biri, kendilerine uyan iki temel İslâm çevre etiği ilkesini
öne çıkarmakta ve böylece sekiz temel İslâm çevre ahlâkı ilkesi ortaya
çıkmaktadır.