İşçi (İşgören) Ahlâkı - İşini, İş Arkadaşlarını ve İşverenini Sevmek

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
İyi bir işçi, başta işi olmak üzere, mümkünse iş arkadaşlarını ve işverenini
sevmeli, en azından onlara saygı duymalıdır. İbn Miskeveyh’e göre, “eğer
toplum halinde yaşayan insanlar birbirlerini seven kişilerse, birbirlerine karşı
adaletli davranırlar ve aralarında hiçbir anlaşmazlık ortaya çıkmaz. Diğer bir
deyişle, dost, dostunu sever ve kendisi için istediğini onun için de ister.
Güven, dayanışma ve yardımlaşma, ancak birbirini seven kişiler arasında
gerçekleşir” (İbn Miskeveyh, 1983, 121). Nasırüddin Tusi’ye göre de sevgi
adaletten üstündür. Hatta adalete ihtiyaç, insanlar arasındaki sevgi
yoksunluğundandır. Eğer bireyler arasında yeterince sevgi olsaydı, ne hakkını
verme ne de hakkını almaya ihtiyaç olurdu (Tusi, 2007, 247). Osmanlı
ahlâkçılarından Kınalızade’ye göre, hizmetçiler veya işçiler için de sevgi her
şeyden önce gelir. Ona göre, hizmetçiler işlerini sevgi ile yapmalı, sadece
ücret karşılığı için yapmamalıdır. Eğer sevgi ile yapmazsa, en azından işçi
gibi yapmalı fakat zulüm görmüş gibi yapmamalıdır. Ama aynı şekilde
efendiler de hizmetçilerin işlerini isteyerek yapmalı, zorla yapmamalıdır. Bu
tavır hizmetçilere de akseder ve hizmetçiler de işlerini böyle yaparlar (Oktay,
2005, 413).
Sonuç olarak, işçi, işverenine karşı kıskançlık ve haset içinde olmamalı,
bir işi olup çoluk çocuğunun geçimini alnının teriyle ve akıyla sağlayabildiği
için şükretmeli, işini çok iyi bilmeli ve iyi yapmalı, güvenilir ve dürüst
olmalı, hiçbir haksızlığa tenezzül ve teşebbüs etmemeli, kazancının tam
anlamıyla helal olmasına özen göstermeli, iş aletleri ve bilgileri gibi
konularda sorumluluk sahibi olmalı, işini, iş arkadaşlarını ve işverenini elden
geldiğince sevmeye ve saymaya çalışmalıdır.
İnsan ister işçi ister işveren, ister fakir ister zengin olsun, erdemlilik ve
ahlâklılığıyla ekonomik çabaları ve mal varlığı arasındaki ilişkiyi nasıl
ayarlayacağı hususu tartışmalı olan ve ahlâki açıdan değerlendirilmesi
gereken hususlardandır.

Nitekim Gazali’nin tasnifine göre, “İnsanlar üç sınıfa ayrılırlar:
1) Dünya için çalışırken ahiretini tamamen unutanlar. Bunlar helak
olanlar arasında değerlendirilir.

2) Ahiret kaygısı yüzünden dünya geçimini kaale almayan kimseler.
Bunlar da kurtuluşa erenler grubuna girer.

3) Ahireti elde etmek için dünya geçimini dikkate alanlardır ki ölçülü davranan
grup olup orta yolu izleyenler arasında mütalaa edilirler” (Gazali, 1998, 139).

İslâm iş ahlâkı bağlamında son olarak biraz da bu konuya değinilecektir.