İyi bir Müslüman işverenin; işine, işçisine, müşterisine, tüm paydaşlarına,
toplumuna, insanlığa, doğal çevresine ve manevi çevresine karşı görev ve
sorumluluklarını yerine getirmesi, zorunlu ödev ve yükümlülüklerini yerine
getirmekle de kalmayıp üstün ahlâka sahip bir Müslüman olarak fedakarlık
gerektiren yüksek faziletlere uygun bir iş adamlığı hayatı sürdürmesi
beklenir. Biz burada bunların hepsine değil, en önemlilerinden bazısına
değinmekle yetineceğiz. Bunların en önemlilerinden biri, işverenin işçisine
karşı davranışlarında uyması gereken ahlâki özelliklerdir.
Liyakat ve Hakkaniyet
İşveren veya yönetici, işçi veya memur alırken liyakati esas almalı, işi bir
takım kişisel tarafgirliklerinden dolayı tercih ettiği liyakatsiz kişiye değil, hak
eden kişiye, ehline vermelidir. İşi ehline vermek ve adaletli davranmak, bu
konulardaki en temel ilahi emirlerden ikisidir. Nitekim, ayeti kerimede,
“Şüphesiz Allah, size işleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz
zaman da adaletle hükmetmenizi emretmektedir” (Nisa/4: 58) diye
buyrulmaktadır. Birinci şart, işi ehline vermek, ikinci şart, işe alınan ehil
kişinin bundan sonraki tüm haklarını gözetmek, ona asla haksızlık ve
adaletsizlik yapmamaktır. Günümüzde işçi hakları oldukça ayrıntılı şekilde
ele alınmaktadır; zamanın örfünün uygun gördüğü bu haklar İslâm ahlâkı için
de uygun görülen haklardır. Bunların en önemlilerinden bazıları, ücretini
zamanında ve hak ettiği ölçüde ödemek, sağlık sigortası gibi teminatlarını ve
can güvenliğini sağlamaktır. Ücretlerin adil ve yeterli olması ve zamanında
ödenmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Rasulullah’ın dediğine göre “Allahu
Teala şöyle buyurmuştur:
Şu üç kimsenin kıyamet günü davacısı ben olacağım: …
(üçüncüsü) bir işçi tutup ondan istifade ettiği halde ücretini
vermeyen kimsedir” (Buhari, 2008, 555). Her hak sahibinin hakkını vermek
İslâmi ve ahlâki bir gerekliliktir; işçi hakları da ödenmesi gereken hakların en
hassaslarından biridir. Ayette, “Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver”
(İsra/17: 26) diye emredilmektedir. İşçiler işverenlerine güvenerek
çalıştıklarına göre, bu güvenleri hiçbir zaman boşa çıkarılmamalıdır. İşçinin
ücreti, işverenin kendisine güvenilen borcu demektir. Bir ayette, “Şayet
birbirinize güvenirseniz, güvenilen kimse borcunu ödesin…” (Bakara/2: 283)
denmektedir.