İş Ahlâkı - Çalışma ve Çalışkanlık

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
İş Ahlâkı - Çalışma ve Çalışkanlık
« : 30 Ocak 2018, 12:03:26 »
İslâm dini tembellik ve miskinliği yermiş, çalışmayı ve üretmeyi meşru
görmekle kalmamış, çok makbul görmüş ve her surette teşvik etmiştir. Bazen
Allah’a tevekkül ve kader gibi inanç esaslarını çalışma ve iş hayatına aktif bir
biçimde katılmamanın gerekçesi yapmak isteyen istisnai birkaç kişi çıkmışsa
da, Asr-ı Saadet’ten günümüze kadar aklı başında Müslümanlardan hiçbiri
çalışma, üretme, iş hayatında verimli, ticaret hayatında karlı ve kazançlı olma
gibi hususlara asla karşı çıkmamışlar, aksine bu konularda hep örnek ve
teşvikkar olmuşlardır. Zira İslâm açısından bu durum ihtilaflı ve tartışmaya
açık bir durum değildir. Zira Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de, “Gündüzü
[çalışıp] geçimi sağlama vakti kıldık” (Nebe/78: 11) buyurmaktadır. Geceler
esas itibarıyla dinlenme, gündüzler de çalışma vaktidir. Yaratılış planında
insanoğluna, çalışıp geçimini kazanması için uygun bir vakit tahsis edildiği
gibi, o, geçimini sağlayacağı kaynaklara erişeceği uygun bir yere de
yerleştirilmiştir. Nitekim bir ayeti kerimede, “Sizi yeryüzünde yerleştirdik ve
orada size geçimlikler yarattık. Öyleyken pek az şükrediyorsunuz” (Araf/7:
10) denilir.

İnsanın görevi, yerleştirildiği bu yeryüzünde tembel tembel
oturmayıp geçimini aramak, çok da büyük bir zahmete katlanmadan
bulabileceği bu nimetler karşısında Allah’a şükretmeyi de unutmadan, bu
imtihan sürecinden ibaret hayatını huzur ve başarı içinde tamamlamaktır.

Çalışma ödevini yerine getirip rızkını aramayan insan, hem ilahi yaratılışa
ters davranmış hem de ilahi buyruğa itaat etmemiş olur. Bu da onu, dünyada
da ahirette de mahrum olanlardan kılar. Çünkü hem dünya hem de ahiret
kazancı ile ilgili en genel geçer, en evrensel yasalarda biri, ancak çalışanın
kazanacağı yasasıdır. Nitekim bu husus bir ayette şöyle belirtilmektedir:

“İnsan ancak çalıştığına erişir” (Necm/53: 39). Nitekim peygamberler ve
büyük sahabiler dahi dünyevi işlerde çalışmış, belli meslekleri icra
etmişlerdir. Mesela, Hz. Adem çiftçilerin, Hz. Nuh marangozların, Hz. Yusuf
ekonomistlerin, Hz. Davut el sanatçılarının, Hz. İsa tabiplerin, Hz. İbrahim ve
Hz. Muhammed tüccarların piri ve örneği idi. Hz. Ebu Bekir hububat
maddeleri satarak geçimini sağlar, Hz. Ömer dericilikle uğraşır, Hz. Osman
yiyecek maddeleri satar, Hz. Ali de ücret karşılığı çalışarak geçimini temin
ederdi (Yavuz, 1992).

Bu örnek şahsiyetlerin uygulamalarında da görüldüğü gibi İslâmda,
çalışma ve iş hayatına katılma esasının geçerliliği, ilahi aşk ve dindarlık
arzusuyla dahi ihlal edilmez ve ibadet etme görevleriyle de asla çelişmez.
İslâm dini, “Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez; … Siz Allah’a ve
mammona [zenginliğe] kulluk edemezsiniz.” (Matta, 6: 24) diyerek ibadet ve
zenginliği çeliştirmek yerine, hem ibadet hem de rızık ve zenginlik aramayı
bir arada tutan ve birlikte teşvik eden bir dindir. Nitekim Kur’an’daki
ayetlerde hem ibadet hem de iş art arda emredilmektedir: “Ey inananlar!
Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah’ı anmaya koşun; alım
satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha iyidir. Namaz bitince yeryüzüne
yayılın; Allah’ın lütfundan rızık isteyin; Allah’ı çok anın ki saadete
erişesiniz” (Cuma/62: 9-10). Bu ayette, mutluluğun, hem Allah’ı ibadetler ve
zikirle çokça anmak hem de O’ndan rızık isteyerek yeryüzüne yayılıp alımsatım
yapmak, çalışmak, kazanmak ve helalinden kazanılmış parayla geçim
rahatlığı içinde yaşamakla bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. İslâm “ya… ya
da…”

(örneğin, ya bu dünya ya öteki dünya, ya ibadet ya ticaret) dini değil,
“hem… hem de…” (örneğin, hem bu dünya hem öte dünya, hem ibadet hem
iş) dinidir. Nitekim hepimizin çok iyi bildiği bir ayette “Rabbimiz! Bize
dünyada iyiyi, ahirette de iyiyi ver” (Bakara/2: 201) diyenlerden olmamız
öğütlenmektedir.

Dolayısıyla, Müslüman tembellikten, işsizlikten,
üretimsizlik ve verimsizlikten kaçınmalı; aksine öte dünya için çalıştığı gibi
bu dünya için de çalışkan olmalı, üretmeli, iş yapmalı, iş kurmalı, istihdama
katkıda bulunmalı ve böylece kendisine, ailesine, topluma, insanlığa ve
dinine daha fazla yararlı olmalıdır.