İş Ahlâkı - İyi Niyetlilik

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
İş Ahlâkı - İyi Niyetlilik
« : 30 Ocak 2018, 12:00:42 »
Bir iş hayatına atılırken, başlangıçta olması gereken en önemli ahlâki şartlardan
biri, bu işle ilgili niyetin iyi olmasıdır. Niyet, sadece iş konusunda
değil her konuda aslıdır ve ulaşılan sonucun değerini belirleyen en önemli
etkendir. Nitekim Peygamberimiz meşhur bir hadisinde “Ameller niyetlere
göredir. Herkes için niyet ettiğinin karşılığı vardır” (Buhari, 2008, 90)
buyurmuştur. Dolayısıyla, her konuda olduğu gibi iş hayatına başlarken de iyi
niyetlere, doğru amaçlara sahip olunmalıdır.

Gazali, çalışma, ticaret yapma, kazanç sahibi olma gibi hususları epey
övdükten sonra şöyle der: “Biz, ticaretin mutlak şekilde her şeyden üstün
olduğunu söylüyor değiliz. Ancak ticaret: a) Ya geçim için, b) Ya servet
edinmek için, c) Ya da geçimin biraz üstünde bir gelir sağlamak amacıyla
yapılır. Hayır ve hasenat düşünülmeden sırf malı çoğaltmak ve mal biriktirmek
için ihtiyaç fazlası mal teminine çalışmak yerilmiştir” (1998, 145).

Buradan da anlaşıldığı üzere, iş hayatını geliştirmede en temel ve en meşru
niyet, muhannete muhtaç olmadan helal yoldan geçimini temin etmektir. Bir
insanın, başkasına el açıp muhtaç olmaması, kimseye yük olmak durumunda
kalmaması, kendi geçimini kendisinin temin etmesi kadar onur verici, itibar
artırıcı, özgüven kazandırıcı ve yaşama sevincini coşturucu başka bir şey
azdır. Nitekim Rasulullah şöyle buyurmuştur: “Hiç kimse kendi el emeği ile
kazanıp yediğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allah’ın peygamberi
Davut aleyhisselam da kendi el emeğinden yerdi.” (Buhari, 2008, 531)

İnsanın, normal geçim düzeyinin üzerinde bir gelir sağlamayı amaçlaması
da iyi niyet sınırları içindedir. Çünkü bu dünyada çalışıp, iş kurup, mal sahibi
olmak ve refah içinde yaşamayı arzulamak, dini ve ahlâki açıdan kınanacak
bir husus değildir. Bu husus bir ayette de açıkça belirtilmektedir:

“Rabbinizden refah istemenizde bir engel yoktur…” (Bakara/2: 198). Bu
husus sahabenin örnek talepleri ve davranışlarında da görülmektedir.

Mesela,
annesinin isteği üzerine, Hz. Peygamber, genç bir sahabi olan Enes bin
Malik’e yaptığı uzun bir duayı, mal çokluğu ile de ilgili olan şu dileklerle
bitirmiştir: “Ya Rabbi, bunun malını ve çocuklarını çoğalt ve kendisine bu
hususta bereket ihsan eyle” (Buhari, 2005, 61). Çünkü mal sahibi olmak,
hatta çok mal ve bol rızık sahibi olmak, kötü ve yerilesi bir şey değildir ve
Müslümanlar için hiçbir zaman böyle olmamıştır. Zaten böyle bir tutum şu
ayete ters düşerdi:

“Ey Muhammed de ki: ‘Allah’ın kulları için yarattığı zinet
ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?, ‘Bunlar dünya hayatında
inananlarındır, kıyamet gününde de yalnız onlar içindir…” (A’raf/7: 32).
Önemli olan malın tam anlamıyla iyi niyetle ve helal yoldan kazanılmış
olması ve kazandıktan sonra yapılması gereken zekatını, sadakasını verme
gibi hukuki ve ahlâki gereklerinin de yerine getiriliyor olmasıdır. Nitekim
Rasulullah, bir hadisinde “Takva sahibi kimse için zenginlikte bir mahzur
yoktur” (Buhari, 2005, 119) buyurduğu gibi, mal sahibi olmayı fazla önemli
bulmadığını belirten bir sahabiye karşı da şöyle demiştir: “Yararlı mal, iyi
kimsenin elinde ne kadar güzeldir” (Buhari, 2005, 119).

O halde, bunlar ve benzeri pek çok ayet ve hadis göstermektedir ki, İslâm
dini ve ahlâkında, çalışmak, üretmek, kazanmak, mal sahibi olmak, zengin
olmak, makul bir refah içinde yaşamak; geçimini helal yoldan temin etmek,
daha fazla refah ve huzur içinde yaşamak, kamu ve din yararına harcamalarda
bulunabilmek gibi niyetlerle edinildiği ve haram bulaştırılmadığı sürece
tamamen meşru ve hatta makbul ve fazlasıyla teşvik edilen şeylerdir. Kötü
olan ve yerilen, malı sadece dünyalık niyetlerle edinmek, haram yollarla
kazanmak, kötü yollarda harcamak ve malın kendisini ebedi kılacağını
zannederek iş meşguliyeti yüzünden ahiretini unutmaktır. Nitekim bu tür
insanlarla ilgili şöyle buyrulmaktadır: “Yazıklar olsun malı toplayan ve onu
sayan, malının kendisini ebedi kılacağını sanan o hümeze lümeze
topluluğuna” (Hümeze/104: 1-3).

Bir girişimci için iyi niyetten sonra sahipolunması gereken bir başka özellik,
İslâm iş ahlâkında çalışmanın ve çalışkanlığın önemi konusunda kendisini bilgi ve
bilinç sahibi kılmasıdır.

Zira İslâmda çalışma, nafile ibadet kabilinden ve kutsal, çalışkanlık da
cömertlik ve ihsanın ön şartlarından bir fazilet ve önemli bir erdemdir.