Aile ve akrabalarımızdan sonra yakın ilişki içinde bulunduğumuz kişiler,
komşularımızdır. Komşularımızı bazen kendimize akrabalarımızdan bile
yakın hissederiz. Akrabalarımızın çoğu, belki de hepsi çok uzağımızda
olabilir. Ama komşularımız hemen yanı başımızdadırlar. Başımıza kötü bir
şey geldiğinde, akrabalarımıza çabuk duyuramayabiliriz. Ama komşumuza
seslendik mi, hemen gelip yardımcı olmaya çalışır.
Komşularımız sadece böyle zor zamanlarda değil, sevinçli anlarda da
yanımızda buluverdiğimiz dostlarımızdır. Özellikle hanımların, aldıkları
sevinçli bir haberi paylaştıkları ilk kişiler, komşularıdır. Evimize âcilen bir
şey gerektiğinde de, yine komşumuzun kapısını çalarız. Tatile çıkarken
kuşumuzu, akvaryumdaki balıklarımızı komşumuza emanet ederiz.
İçinde yaşadığımız modern dünya ve çağdaş yaşam tarzı, her ne kadar
komşuluk ilişkilerindeki eski canlılığın kaybolmasına neden olmuşsa da
komşuluk ilişkilerine eski dinamizmini yeniden kazandırmak zorundayız. Bu,
toplumdaki enerji, yardımlaşma ve dayanışma açısından, son derece
önemlidir. Bunun için, dinimiz de komşuluk ilişkilerini önemsemiş, bu
ilişkilerin canlı tutulmasını tavsiye etmiştir. Peygamberimiz:
“Cebrail, bana komşuya iyilik yapmayı (ve onunla iyi geçinmeyi) o kadar
tavsiye etti ki, onu bana mirasçı yapacak zannettim.” (Müslim, “Birr”, 140,
141) buyururken, dinimizin komşuya verdiği değeri ifade etmiştir.
“Komşusu aç iken tok duran bizden değildir.” ve “Bir çorba pişirdiğin
zaman suyunu biraz fazla koy ve ondan komşularına da ver.” (Müslim,
“Birr”, 142, 143; Tirmizî, “Et’ıme”, 30; İbn Mâce, “Et’ıme”, 58) şeklindeki
hadisler de bize komşuluk ilişkisinin farklı ve anlamlı bir boyutunu hatırlatır.
Atalarımızın da “Ev alma, komşu al.” derken vurguladığı gibi, toplumsal
hayatta komşuluk çok önemlidir. İyi komşu bize güven verir, bir yere
giderken gözümüz arkada kalmaz.
Durum böyle olunca, komşuluk hakkının korunması ve komşuluk
ilişkilerinin bozulmaması için bazı kurallara uymak gerekir. “Ey Allah’ın
Elçisi! Komşumun benim üzerimdeki hakları nelerdir?” şeklinde bir soru
soran sahabîye, Hz. Peygamber’in verdiği cevap bu konuda bize ışık
tutmaktadır:
a) “Hastalanırsa ziyaretine gidersin.
b) Ödünç bir şey isterse verirsin.
c) Darda kalırsa yardım edersin.
d) Başına bir felâket gelirse teselli edersin.
e) Bir nimete kavuşur, sevindirici bir gelişme olursa tebrik eder, sevincini
paylaşırsın.
f) Vefat ederse cenazesine katılırsın.
g) Evinin çatısını onunkinden yüksek yapma ki onun rüzgârını kesmeyesin.
(Güneşini ve manzarasını engellemeyesin.)” (Kandehlevî, 1979, III, 1085)
Çağdaş toplumda insanların çoğu site ve apartman gibi, birçok ailenin beraber
yaşadığı toplu konut alanlarında hayatını sürdürmektedir. Site ya da apartman
hayatında aidatların eksiksiz ve zamanında ödenmesi, ortak kullanım
alanlarının kirletilmemesi, televizyon ve müzik aletlerinin sesinin fazla
açılmaması vb. de komşuluk hakkı ve ilişkileri açısından dikkat edilmesi
gereken hususlardır.