İnsanların çoğu ahlâken neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmekle birlikte, pek
azı bir davranışın niçin iyi veya kötü olduğunu bilir. Bir davranışın kötü
olduğunda herkes hemfikir olabilir, fakat bunun niçin kötü olduğuna dair
getirilen izahlar değişebilir. Ahlâkın konusu olan iyi ve kötü, doğru ve yanlış,
faziletler ve reziletler üzerine düşünme çoğu insanın zaman zaman yaptığı
eylemdir. Bunlar plansız ve programsız, derinlemesine araştırma yapmaksızın
olabileceği gibi, daha derinlikli ve sürekli bir çabaya dayalı, kavramsal
analizlerle de yapılabilir. Birinci şekli günlük hayatımızda hemen herkes
yapabilir, ama ikinci şekli belirli bir bilgi ve birikim gerektirdiği için
düşünürler tarafından icra edilir. Böyle ahlâkın temel kavramlarını, ilkelerini
ve kurallarını temellendiren düzenli ve tutarlı açıklamalara ahlâk teorisi
denilir. Müslüman âlimlerin bu çerçevedeki fikri teemmüllerine de İslâm
ahlâk teorisi denmektedir.
Ahlâk teorileri geliştiren düşünürler şu temel soruları dikkate alarak
görüşlerini ortaya koymuşlardır. 1. İnsan nedir? 2. İyi ve kötü fiiller nelerdir?
3. Bir fiili iyi veya kötü yapan özellikler nelerdir? 4. Hangi sebeplerden
dolayı iyi davranışlar tercih edilir, kötü davranışlardan da kaçınılır? 5. İyiyi
gerçekleştirmek için insan ne yapmalıdır?
Bundan önceki ünitede İslâm ahlâkının iki ana kaynağının başta Kur’an-ı
Kerim olmak üzere nakil ve akıl olduğunu görmüştük. Bunlardan Kur’an-ı
Kerim her ne kadar İslâmi prensiplerin tümünü içerse de bizlere bir ahlâk
teorisi sunmaz. Bu prensiplerin nasıl ortaya konacağı İslâm düşünürleri için
büyük önem arz eder. Muhtelif düşünürler çeşitli cihetlerden meseleyi ele
alarak, az veya çok sistematik bir ahlâk teorisi geliştirmeye çalışmıştır.
Ahlâk tek başına bir disiplin olmakla birlikte aynı zamanda pek çok ilim
dalının kesiştiği ortak bir alandır. Bunun için bu konuda fikir yürüten İslâm
düşünürleri de pek çok alanda söz sahibi önde gelen âlimlerdir. Bunların pek
çoğu filozof, fakih, muhaddis, mütekellim ve mutasavvıftır. Bazen tek bir
alimin bu sıfatlardan birkaçını kendi üzerinde taşıdığını da görürüz. Biz bu
ünitede bu düşünürlerin geliştirdikleri ahlâk teorilerini ana hatlarıyla
göstermeye çalışacağız.
İslâm düşünürlerinin ahlâk teorilerini farklı şekillerde tasnif etmek
mümkünse de biz burada bunları önce iki grup altında toplayacağız: A.
Kuralcı ahlâk teorileri; B. Karakterci ahlâk teorileri.
Ahlâk hakkında yazı yazan müelliflerin bir kısmı eserlerinde ahlâki ilke
ve kuralları, K. Kerim’den iktibaslar ve Hz. Peygamber’in sözleri ve
hayatından hareketle, önermeler veya davranış tasvirleri şeklinde ifade
etmişlerdir. “Yalan söylemek kötüdür.” “Sadaka iyidir.” “Bozgunculuk
yapma” gibi. Çok sayıda ahlâk kitabı Hz. Peygamber’in siretini -ilgili ayetleri
de zikrederek- kendisine konu olarak seçmiştir. Bu tarz eserlere refakat eden
diğer bir tür daha gelişmiştir ki, bu eserlerde Hz. Peygamber tarafından
emredilen, tavsiye edilen veya yasaklanan fiillerin ahlâki konumları ve bunun
makul gerekçeleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu tür eserler daha çok
muhaddisler, fakihler ve kelam âlimleri tarafından yazılmıştır. Bu âlimler için
tayin edici olan iyi ve kötü fiillerin ilke ve kurallarının bilgisidir. Akıl ve
irade sahibi varlıklar olarak insanlar bu bilgiyle kendi hayatlarını düzene
sokabilirler.
İkinci bir grup müellif ise iyilik ve kötülüğü insanın bir sıfatı olarak ele
alır. Bunlar için birinci tarz eserlerde derlenen ilke ve kurallar meleke
kazanma sürecinde önemli olsa da-, amaç, ahlâki faziletlerin insanın
karakterinin bir parçası, yani ikinci tabiatı haline gelmesidir. O zaman iyi
fiiller ahlâklı insandan düşünme ve plan sonucunda değil, kendiliğinden sadır
olur. Bir anlamda ilke ve kurallar iyi insana yetişme sürecinde yol
gösterirken, iyi insan veya kâmil insan ahlâki davranışın kurallarını belirleme
konumuna gelir. Bu yolu benimseyenler için önemli olan faziletli insanın
özelliklerinin neler olduğunu ve nasıl yetişeceğini tespit etmektir. Bu tür
eserler öncelikli olarak sufiler tarafından telif edilmişler; ama zamanla
filozoflar da daha farklı bir kavramsal çerçeve ile ahlâk hakkında, ahlâklı
insanı keşfetme amacına matuf nazari sistemlerini geliştirmişlerdir.
İnsanın ne olduğu (mahiyet) problemi ahlâk alanının önde gelen
meselelerinden olup, ahlâkla ilgili diğer pek çok mesele bununla irtibatlı
olarak ele alınmıştır. Bunun için biz burada farklı ahlâk teorilerine geçmeden
önce İslâm düşüncesindeki insanın mahiyeti ve insanın fıtratı hakkındaki
görüşleri kısaca ele alacağız.