Klasik Osmanlı Minyatür Üslûbunun Çözülüşü

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Sultan II. Osman devrinde (1618-1622), klasik Osmanlı minyatür üslûbundan
ayrılan, kendine özgü bir üslûp geliştiren Nakşî adlı nakkaşın resimlediği
eserler hazırlanmıştır. Firdevsî Şehnâme’sinin Türkçe çevirisi olan Şehnâme-i
Türkî’nin resimlendirilmesinde çalışan Nakşî, biyografi türündeki Tercüme-i
Şekâ‘ik-i Nu‘mâniyye (TSMK, Hazine, nr. 1263) ile Divan-ı Nâdirî (TSMK,
Hazine, nr. 889) olarak tanınan mecmuadaki tasvirlerin tamamını yapmış ve
şehnâmeci Nâdirî’nin yazdığı Şehnâme-i Nâdirî’yi (TSMK, Hazine, nr. 1124)
resimlendiren nakkaşlar arasında da yer almıştır. Tercüme-i Şekâik-i
Nu‘mâniyye adlı eserde Orhan Gazi’den başlayıp Kanûnî Sultan Süleyman’a
kadar hüküm sürmüş Osmanlı padişahlarının ve metinde anlatılan âlimlerin
tasvirleri bulunur. Bu minyatürlerde figürlerin başlarının ve sarıklarının
vücutlarına oranla çok iri tutulduğu, yandan ve arkadan tasvir edilenlerde
vücutların çarpıklaştığı ve bu deforme edilmiş figürlerle resme mizah
unsurunun katıldığı görülür.

Nakşî’nin doğaya sadık kalan bir gerçekçiliği benimseyerek figürleri
dörtte üç profilden ve arkadan portre karakterinde resmetmesi, kapı, pencere
ve kemer açıklıklarıyla kompozisyonlarına derinlik katmaya çalışması, üç
boyutlu beyaza boyanmış kale ve kent tasvirleri, onu XVI. yüzyıl
nakkaşlarından farklı kılmıştır.

XVII. yüzyılda minyatür geleneğindeki tasvirlerin, saray dışındaki
nakkaşlarca, özellikle İstanbul’a gelen yabancılar için hazırlanan kıyafet
albümleri içerisinde, tek figür resimleri olarak yaygınlaştığı görülür. Kıyafet
albümlerinin büyük çoğunluğu bugün yurt dışındaki müze ve kütüphanelerde
bulunmaktadır. Toplumda yaşayan çeşitli meslek gruplarına mensup
erkeklerle Osmanlı kadınlarının ev içi ve sokak kıyafetleriyle tasvir edildiği
tek figür kıyafet albümleri resimlerinin arasında dönemin Osmanlı
padişahının veya valide sultan olan hanım sultanın da resimlerine
rastlanmaktadır. XVII. yüzyılın sonlarına doğru hazırlanmış daha büyük
boyutlu bir kıyafet albüm (Venedik, Correr Müzesi, Cicogna 1971) içindeki
çok figürlü kompozisyonlarla diğerlerinden ayrılır (Mahir, s. 74).

İstanbul’a gelen yabancıların siparişleri üzerine hazırlanan kıyafet
albümlerinin dışında, tasvir ettikleri hikâyenin sözlü olarak anlatılması
sırasında gösterilmek üzere kullanılan bir dizi büyük boy resim günümüze
ulaşmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi koleksiyonunda cilbentler
içinde saklanan bu resimler arasında peygamber ve padişah resimleri
bulunmaktadır. Hz. Hamza’yı sîmurg kuşu üzerinde tasvir eden minyatür
bunlardan biridir.

XVII. yüzyılın ikinci yarısından günümüze ulaşabilmiş olan iki
Silsilenâme nüshası (Ankara, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, nr. 4-181
[1871-4-181]; Viyana, Avusturya Ulusal Kütüphanesi, A.F.50), Osmanlı
padişahlarının bu dönemde ikamet ettikleri Edirne Sarayı’nda İstanbullu
Musavvir Hüseyin tarafından resimlendirilmiş eserler arasında yer alır.
Silsilenâmeler, Osmanlı padişahlarının soyunu Hz. Âdem’den başlayarak tüm
dinî ve tarihî kişilere bağlayan resimli çizelge şeklindeki metinlerdir.
Musavvir Hüseyin, bu eserlerdeki dizi padişah portreleri tasvirlerinin
kurgularıyla XVIII. yüzyıl başında eserler veren Levnî’ye öncülük etmiştir.



Levnî tarafından yapılan Osman Gazi’den III. Ahmed’e kadar dizi
padişah portrelerinin bulunduğu Kebir Musavver Silsilenâme’deki (TSMK,
III. Ahmed, nr. 3109) minyatürler, Batılılaşma dönemi Osmanlı tasvir
üslûbunun ilk örnekleridir. Levnî’ya ait diğer eserler, bir kıyafet albümü
(TSMK, Hazine, nr. 2164) ile Sultan III. Ahmed’in oğullarının sünnet
düğünü şenliklerini konu alan Surnâme-i Vehbî’dir (TSMK, III. Ahmed, nr.
3593). Kıyafet albümünde, onun 1710-1720 yılları arasında saray için
resmettiği kırk sekiz kadın ve erkek figürü minyatürü (Resim 6.24) yer
almaktadır. Sanatçı, tüm minyatürlerinde ışık-gölge etkilerini vermeye
çalışmış ve kendinden önceki nakkaşların başlattıkları perspektif kazandırma
girişimlerini ileri götürmüştür.

1720’li yıllarda Osmanlı minyatür üslûbuna Batı resminin etkileriyle yeni
ifade biçimleri kazandıran Levnî’den sonra, yüzyılın ikinci yarısında eserler
veren bir diğer sanatçı, tek figür kadın ve erkek resimlerinde yenilikçi
adımlar atan Abdullah Buhârî’dir. Sultan I. Mahmud döneminde (1730-1754)
eserler veren sanatçının resimleri Levnî’den farklı olarak belirli bir modele
bakılarak yapılmış gibidir.

1750 yılından sonra Osmanlı minyatürü, daha çok kıyafet albümleri ve
padişah portreleriyle sürmüş ve dönemin sevilen şairlerinden Fâzıl-ı
Enderûnî’nin, çeşitli ülkelerin kadın ve erkek güzelliklerini anlatan
Hubannâme ve Zenannâme’sinin minyatürlü kopyalarında (Londra British
Museum, Or. 7094; İÜ Ktp., TY, nr. 5502) çeşitli kadın ve erkek tipleri yerel
kıyafetleriyle resmedilmiştir. XVIII. yüzyılın sonları ve XIX. yüzyılın
başlarında hazırlanan kıyafet albümleri ve sefaretnâme türündeki eserlerde
yer alan resimlerin, artık üç boyutlu tarzda ve sulu boya ile çalışılmış oluşu,
bazı tek figür resimlerinin kâğıt üzerine tempera veya yağlı boya
teknikleriyle yapılışı, Osmanlı minyatürünün sona ermesine yol açmıştır. Bu
dönemde, Osmanlı sarayının hizmetindeki Refail ve Kostantin Kapıdağlı gibi
ressamlar, tuval üzerine yaptıkları padişah portrelerinin dışında, kâğıt üzerine
de eserleri bulunan son sanatçılardır.