Tezhip Sanatının Kullanıldığı Yerler

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Tezhip Sanatının Kullanıldığı Yerler
« : 28 Ocak 2018, 16:50:09 »
Tezhip, mushafların el yazması eserlerin, hüsn-i hat levhalarının, murakka‘ların
(yazı albümü), kıtaların, berat ve fermanların bezenmesinde
önemli rol oynar. Yazma eserler içinde bilhassa saray kütüphaneleri için
hazırlanmış olanlarında tezhibe çok ehemmiyet verilmiştir. Hattın yanında
onu bezeyen, ortaya çıkaran, kıymetini artıran tezhip, kitap sanatları içinde de
ayrı bir önem taşımaktadır.

Yazma Eser Tezhibi

Osmanlı müzehhipleri eserlerinde, daima sadelik içinde güzelliği aramış,
seyredene derin bir zevk ve huzur veren bezemeyi ortaya koymayı
başarmışlardır. Bu eserlerin başında mushaflar gelmektedir. Hattatın gayesi
Kur’ân-ı Kerîm’i insan elinin yazabileceği en güzel biçimiyle ortaya
çıkarmaksa tezhip sanatkârınınki de ona yakışan bezemeyi âdeta gönlüyle
renklendirmektir. Mushafların bezemesinde, genelde yeni tasarım ve
arayışlara yer verilmediği klasik kaidelere sadık kalındığı görülür.
Nakkaşhane geleneğine göre, usta-çırak iş birliğiyle hazırlanan yazma
kitap bezemesinde sırasıyla yer alan tezhip bölümleri şöyledir:

Zahriye Tezhibi:

“Arkalık, sırtlık” mânasına gelen zahriye, yazma
kitaplarda esas metnin başladığı ilk sayfanın arkasındaki sayfa veya sayfalar
için kullanılan bir tabirdir. Metin dışında kalan sahaya tezhibi yaptıran
şahısların önemine göre bir zahriye tezhibi işlenir. Bu sayfada görülen dairevî
veya mekik biçimindeki tezyinatın içine -bazan dışına- eserin kime ait
olduğunu yahut kimin için yazıldığını belirten ve temellük kitâbesi denilen bir
cümle yerleştirilir. Ancak, zahriyede, mushaflara mahsus olarak bu yazılı
tezhip yerine bütün sayfayı dolduran yazısız silme tezhip yapıldığı, hatta
bunun bazan karşılıklı bir çift sayfa olarak düzenlendiği de görülür. Karşılıklı
çift sayfa bezemesinde, renkler ve kompozisyon birbirinin aynı olmalıdır.
Büyük emek ve masraf gerektiren zahriye tezhibi, devirlere göre dikdörtgen,
dairevî, beyzî ve kare şeklinde uygulanmıştır.

Serlevha (Dîbâce) ve Unvan Sayfası Tezhibi:

El yazması kitaplarda metnin başladığı tezhipli sayfalardır. Zahriyeden sonra en yoğun bezemenin bulunduğu ve yazılı sahanın sınırlı tutulduğu bu sayfalara serlevha veya dîbâce, bu sayfaların tezhibine de serlevha tezhibi adı verilir. Yapılan serlevha tezhibi, eserin tezhip bütünlüğünü korumak amacıyla renk, desen ve motif bakımından zahriye tezhipinin devamı niteliğinde olmalıdır. İklil, kubbeli, mürekkep gibi çeşitli biçimlerde olan serlevha sayfaları mutlaka karşılıklı ve çift olmalıdır (Resim 5.2). Eğer tezhibli kısım, metnin başladığı
ilk sağ sayfada ve sadece yazının üst kısmında yer alıyorsa buna unvan
tezhibi denir .

XVI. asırda en zengin ve mükemmel örneklerine
rastladığımız ve çoğunlukla dikdörtgen olan serlevhalar tezhibin
gerilemesine bağlı olarak sonraki asırlarda eski ihtişamını yavaş yavaş
kaybetmiştir. Tezhibine itina edilen mushaflarda genellikle serlevha
tezhibinin yer aldığı sayfalara, beyne’s-sütûr uygulaması yapılır. Yazı dendan
içine alınarak satır araları bezenir.

Bölümbaşı Tezhibi (bahirbaşı, fasılbaşı, sûrebaşı):

Yazma kitaplarda fasıl veya bahir adı verilen her bir bölümün başında bulunan, mushaflarda ise her sûrenin başladığı yeri gösteren tezhipli sahalardır. Sûrebaşları, sûrelerin isimlerini, nâzil oldukları yeri ve âyet sayısını açıklayan başlıklardır. Önceleri sadece yazıyla gösterilen sûrebaşları zamanla, sûrenin üstünde yatık dikdörtgen şeklinde bezenmeye başlanmıştır.

Duraklar:

Yazma eserin diğer sayfalarında yazı alanı, farklı kalınlıkta ve
farklı renkte tahrirlenmiş altın cetvellerle çerçevelenir. Bundan maksat, yazı
sahasını ortaya çıkarmaktır. Yazma kitaplarda cümle sonları, mushaflarda
âyet sonları durak denilen küçük, ekseri yuvarlak şekillerle süslenir. Duraklar
asıl görevlerinin yanı sıra yazının biteviyeliğini gidererek gözü dinlendirir ve
sayfa tasarımına zenginlik katar. En çok karşılaştığımız duraklar; şeşhâne
durak (altıgen nokta), mücevher durak (geçmeli nokta), helezon durak ve
pençhâne durak çeşitleridir. Tarihte, bir mushafta bulunan altıbinden fazla
durak şeklini, bir daha tekrarlamayacak kadar buluş kabiliyetine sahip tezhip
ustaları yetişmiştir.

Mushaf Gülleri:

Bu tezyinî şekiller sadece mushaflarda bulunur. Erken
devir mushaflarında karşımıza çıkan ve yazı alanı dışında yer alan zahriye,
serlevha, sûrebaşı ve hâtime gülleri, dairevî veya armudî şekilde olup tezhibe bitişik ve yatay şekilde işlenmiştir. Ekseriya rûmî ve münhanî motifleriyle bezenen bu güller, XIV. asırdan sonra görülmez.

Ayrıca mushaflarda, secde yerlerini belirten on dört adet secde gülü, her
on âyette bir aşere gülü, her beş âyette bir hamse gülü, her yirmi sayfada bir
cüz gülü, her beş sayfada bir hizib gülü müzehhiplere hüner gösterme vesilesi
olmuştur. Sayfanın dışa bakan kenarında ve çerçeve dışında kalan alana
yapılan ve genel olarak gül diye isimlendirilen bu tezyînî şekiller, eğer aynı
sayfada birden fazla ise yukarıdan aşağıya doğru çizilen bir eksen üzerinde
yer alırlar. Bundan maksat, gülü leke gibi görünmekten kurtarmak ve
bulunduğu uzun dikdörtgen sahayı doldurmaktır. Gül tığları sadece iki yöne
olup gülün iki-üç misli uzun tutulur. Bezeme işi sona erince hattat, üstübeç
mürekkebiyle gerekli yerlere, sûre isimlerini, cüz, hizib, secde, aşere, hamse
numaralarını ve isimlerini yazar.
Cüz bölümlerini işaret eden mushaf gülleri ise, cüz, hizib ve cüz yarısını
belirtmek maksadıyla kullanılan nısıf gülleridir. Mushafın otuz eşit parçaya
bölünmesiyle meydana gelen cüzlerin başladığı yeri belirleyen tezyînî
şekillere cüz gülü adı verilir.

Hâtime Tezhibi (ketebe sayfası, ferağ kaydı):

Yazma kitaplarda eserin son bölümü, son sözüdür. Hattat imzasının da yer aldığı hâtime sayfasının tezhibiyle bezeme sona erer. Kur’ân-ı Kerîm’de son sûre olan Nâs sûresinin devamında, hatim duasıyla birlikte hattat, imzasını içeren cümleyi, kitabın yazılış tarihini, bazan nerede yazıldığını da belirtir. Son sayfada bulunan yazı, âyet de olsa hattatın imzası da olsa bitişi genellikle ya ikizkenar yamuk veya üçgen şeklinde bir yazı sahası içine yazılır.

Yazı satırları yanlardan eşit miktarda kısaltılarak bitirilirken kenarlarda ortaya çıkan sahalar tezhip edilir.

Yazma kitapların bezenmesi, nakkaşhanede birden fazla sanatkârın emeğiyle
hazırlandığı için müzehhip imzası ender olarak görülür.

Ferman, Berat ve Menşur Tezhibi

Ferman, berat, menşur gibi Dîvân-ı Hümâyun’dan çıkan ve bezenmesi
gereken resmî yazılarda tezhibe, metnin üstünde bulunan tuğranın çevresinde yer verilmiştir. Fermanlarda tezhip sahası, tuğranın iç bölümlerinde veya etrafında bulunabildiği gibi, üst kısmına doğru üçgen oluşturacak biçimde de olabilir. Ferman ve benzeri divandan çıkan yazılar tezhip bakımından diğer yazma eserlerden ayıran en önemli özellik, yazılı alanın -pek az istisna ilehiçbir şekilde çerçeve içine alınmayışıdır. Tuğranın bölümleri (sere, tuğ, zülfe, hançer, iç ve dış beyza) çoğu zaman tezhibin paftalarını oluşturur ve farklı renklere boyanarak, değişik motiflerle desen işleme imkânı kazandırır.

XVI. yüzyılda en zengin bezemenin yapıldığı beratlar, ilerleyen yıllarda Batı
tesiriyle tezyînî özelliğini yitirmiş, güzelliğini kaybetmiş; hattat Mustafa
Râkım’ın tuğraya getirdiği yenilikten sonra tezyinata gerek de kalmamıştır.

Hilye Tezhibi

Hz. Muhammed’in fizikî ve ahlâkî güzelliklerini anlatan metinlerin hüsn-i
hatla yazıldığı levhaya hilye denilmiştir.


Sülüs, nesih, Hilye-i Şerife tezhibi örneği. Tezhip Muhsin Demironat.

Osmanlılar’da hilye tezhibine ayrı
bir önem verilmiştir. Başmakam, göbek, dört halifenin isimleri, âyet ve etek
gibi yazı sahaları arasında kalan, değişik şekillerdeki zeminler tezhip
edilmiştir. İlk defa hattat Hâfız Osman tarafından levha şeklinde tertip
edildiği ve yazıldığı bilinen hilyelerin tezhiplenmesine de aynı tarihte
başlanmış, fakat XIX. yüzyılda tezyinatımıza giren Batı tesiriyle klasik
özelliği bozulmuş, kimliğini kaybetmiştir.

Kıta Tezhibi

Kıtalarda uzun tutulan ilk satırın altına, ortalama olarak kısa yazılan satırları
aynı hizaya getirmek için, iki tarafta kalan dikdörtgen veya kare şeklindeki
kısımlara koltuk, yapılan bezemeye de koltuk tezhibi denir. Ta‘lîk hattıyla
mâil olarak yazılmış kıtalarda ise yazı ile iç pervaz arasında kalan üçgen
boşluklar muska koltuk adını alır.

Aynı satırda yer alan koltuklarda birbirinin aynı tezhip yapılır. Eğer koltuk
sahaları farklı ise müzehhip hazırladığı deseni yedirip genişleterek bu farkı
belli etmemeye çalışmalıdır. Kıtalardan meydana getirilen murakka‘lar tezhip
edilirken, karşılıklı gelen kıtaların iç ve dış pervazlarına aynı desen
uygulanarak bezeme bütünlüğü sağlanmalıdır.