Türk tezyinî sanatlarının temelinde, desenin yapı taşlarını meydana getiren
motifler yer alır. Sanatkâr motifleri gerçekçi bir bakışla tabiattan alır, esas
çizgilerini koruyarak ayrıntılarını atar ve buna kendi zevk ve görüşlerini de
katarak çizer. Üslûplaştırma veya üslûba çekme adı verilen bu yol sayesinde
ne tabiat kopya edilmiş ne de tamamen zıddı olan şekiller ortaya çıkarılmıştır.
Aynı çiçeği örnek alarak üslûplaştıran sanatkârların meydana getirdiği
motifler, kaynak aynı olmasına rağmen, çizim sırasında ortaya koydukları
zevk ve görüşleri sebebiyle, farklı görüntüler sergiler. Motiflerin zenginliği
bu şekilde sağlanır.
Motifler örnek alındığı çıkış yeri esas alınarak sınıflandırıldığında bitki
kaynaklı motifler öne çıkar. Hatâyî grubu adı altında toplanan bu motifler
yaprak, penç, goncagül, hatâyî, yarı üslûplaştırılmış çiçekler (gül, lâle,
karanfil, bahar ağacı, zambak vb.) olmak üzere, kendi içinde de gruplara
ayrılırlar. Bitki kaynaklı bu motiflerin müşterek özellikleri, nüanslı
çizimleridir. Çizgide verilen bu incelik ve kalınlık farkı, motifin büyüklüğü
ile orantılı olarak azaltılır veya çoğaltılır. Meselâ farklı çizgi değerleriyle
desene hareket ve canlılık kazandıran yaprak motifinin vazifesi dikkat
çekicidir. Penç, bir çiçeğin kuş bakışı görüntüsünün üslûplaştırılarak
çizilmesiyle, hatâyî ve goncagül, bir çiçeğin dikine kesitinin üslûba
çekilmesiyle ortaya çıkar. Hatâyî, penç, goncagül ve yaprak motifleri tam
üslûplaştırılmış oldukları için, örnek alınan çiçeğin aslı bilinemez.
Bilhassa XVIII ve XIX. yüzyıllarda çok rastlanan ve Avrupa tesiriyle
resmedilerek, tabiattaki şekliyle bezeme sanatımıza giren çiçekler de vardır.
Şükûfe denilen bu çiçekler, üslûplaştırılmadığı için klasik tarzın dışında
kalarak, teknik bakımdan resim sanatına tâbi sayılabilir. Bu sanatkârlar sanat
tarihimizde çiçek ressamları olarak bilinir.
Hayvan motifleriyse, hayal mahsulü efsanevî hayvan motifleri (ejder,
sîmurg, ki’lin ) ve tabiat kaynaklı, üslûplaştırılmış hayvan motifleri (aslan,
pars, tavşan, geyik ve çeşitli kuşlar) olmak üzere iki grupta incelenir.
Osmanlı döneminde, hatâyî grubu kadar rağbet görmemekle birlikte, Orta
Asya ve Selçuklu minyatürlerinde sıkça rastlanan ve Türk bezemelerinde ilk
göze çarpan önemli bir motif grubudur. Ancak, mushaf bezemesinde
kullanılan motifler içinde hayvan motiflerine rastlanmaz. Yarı
üslûplaştırılmış hayvan motifleri veya hayal mahsulü olan hayvan motifleri,
Kur’an-ı Kerim’e gösterilen saygı sebebiyle hiçbir devirde mushaf tezhibinde
kullanılmamıştır.
Bulut motifi için de aynı fikir geçerlidir. Zira bulutun Orta Asya’da
Çinlilerden Türklere geçiş dönemiyle, daha sonraki devirlerde kullanılış şekli
çok farklılık gösterir. Hayal mahsulü olarak ejderhanın ağzından gazap ve
öfke ifadesi olarak çıkan bulut, Türk sanatkârının elinde, tabiattaki bulut
halini almış ve gerçekçi bir anlayış içinde kullanılmıştır.
Çintamani motifi, sembolik düşünce mahsulü motiflerdendir. Üçgen
şeklini hatırlatan, ikisi altta, biri üstte üç yuvarlak ve iki dalgalı çizgiden
meydana gelir. Osmanlı sanatkârları bu motifi güç, kuvvet ve saltanat
sembolü olarak kabul etmişlerdir. Bu nedenle padişah ve şehzade
kaftanlarında sıkça kullanılmıştır. Üç yuvarlak, pars postundaki beneklere, iki
dalgalı çizgi ise kaplan postuna benzetilmiştir.
Hayvansal çıkışlı motiflerden olan münhanî ve rûmî motiflerinin en
belirgin çizim özelliği, nüans verilmeden çizilmesidir. Her devirde önemli bir
motif olarak kullanılan ve pek çok çeşidi bulunan rûmî motifin ismi,
“Anadolu”ya ait’ demektir. Vaktiyle Roma İmparatorluğu’nun hüküm
sürdüğü ve İran yaylalarına kadar uzanan Anadolu yarımadasına Diyâr-ı Rûm
denmesi sebebiyle motif bu adı almıştır. Bu motifin işlemeli rûmî, sencîde
rûmî, sarılma rûmî, dendanlı rûmî gibi çeşitleri vardır.
Bu motiflerin bazıları her devirde beğenilmiş, bazıları da belirli asırlarda
parlayıp sönmüştür. Meselâ Selçuklu ve Beylikler devri tezhibinin
vazgeçilmez motifi olan münhanî, bu durumunu diğer asırlarda devam
ettirememiştir. Buna karşı, hatâyî ve rûmînin her devirde ana motif özelliğini
koruduğu görülür.
Tezyinatta ( tezhip, çini, kalem işi, ağaç ve maden işleri, taş oymacılığı
vb.) teknik, malzeme ve usul farklılıkları görülmekle beraber, desenlerdeki
motifler aynı karakteri taşır. Meselâ çini ve kalem işi için çizilecek bir
desenin motifleri, eserin seyredileceği uzaklık düşünülerek, büyük ve
ayrıntılı; levha veya kitap tezhibindeki deseni meydana getiren motifler ise
diğerlerine göre daha küçük ve sade olur. Fakat kaynak, karakter,
sınıflandırma gibi hususlarda her iki desende de kullanılan motifler aynıdır.
Taş işçiliğe çok uygun olan rûmî motifi, bilhassa mezar taşlarında ve
binaların taş cephelerinde hatâyî motifinden daha çok kullanılmıştır.
Rûmî motifine arabesk, hatâyî motifine de palmet, çiçekli arabesk veya
şakayık denilmesi yanlıştır.
Üslûplaştırılmış Bitkisel Çıkışlı Motifler Yaprak:
Penç:
Hatayi:
Sap Çıkması:
Yarı Üslûplaştırılmış ÇiçeklerKaranfil:
Hatâyî, penç, goncagül ve yaprak motifleri tam
üslûplaştırılmış oldukları için, örnek alınan çiçeğin aslı bilinemez.
Goncagül:
Üslûplaştırılmış Hayvansal Çıkışlı Motifler Ejder:
Bulut:
Münhani
Simurg:
Çintemani:
Rumi:
Geyik: