Cenazenin taşınıp kabre defnedilmesinde acele etmek müstehaptır. Cenazeyi
kabre kadar omuzlarda taşımak büyük bir sevaptır. Ancak, günümüzde
özellikle büyük şehirlerde mezarlıklar şehir dışında veya çok uzak yerlerde
olduğu için cenazeyi artık yol boyunca omuzlarda taşımak imkânı
kalmamıştır. Bu sebeple cenaze arabası kullanmakta dinen bir sakınca yoktur.
Kural olarak cenazenin önünden değil arkasından yürünür. Cenaze sükûnet
içinde kabre kadar götürülür. Cenazeye katılanlar, gereksiz yere dünya
kelamı konuşmaz, sadece ölüm ve ölümden sonraki halleri düşünür ve
Allah’ı kalplerinden hatırlarlar. Açıktan Kur’ân okunmaz ve zikir yapılmaz.
Cenazeyi gündüz saatlerinde defnetmek müstehaptır. Cenazeyi kabre birkaç
kişi indirir. Uygun olanı mahremlerinin indirmesidir. Zarurî durumlarda bir
kabre birden fazla cenaze defnedilebilir. Bu takdirde cenazelerin arasına
toprak dökülerek birbirlerinden ayrılırlar. Gemide ölen kimse, kara uzak ve
karaya kadar durduğu takdirde bozulup kokacağından korkulursa, yıkanır
kefene sarıldıktan sonra namazı kılınıp denize salınır. Ölüyü, ölümün vuku
bulduğu yerdeki kabristanlardan birine defnetmek menduptur. Müslümanlar,
Müslüman mezarlığına, gayri müslimler kendi mezarlıklarına defnedilirler.
Yabancı bir ülkedeki Müslümanların kendilerine ait özel bir mezarlık
edinmeleri mümkün olmazsa, bunlar zarurete binaen ölülerini gayri müslim
mezarlığına defnedebilirler. Müslüman olmayan bir yakını ölüp, bu ölünün
yıkama, kefenleme ve defin işlerini yapacak kendisinden başka birisi
bulunmayan bir Müslüman, onu yıkar, kefenler ve kabre defneder. Ancak bu
hususta İslâmî usûlleri uygulamaz.