Namazın Tarihçesi ve Meşruiyet Delilleri

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Namazın Tarihçesi ve Meşruiyet Delilleri
« : 25 Ocak 2018, 14:51:02 »
Namaz denilince ilk hatıra gelen sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı
vakitlerinde kılınan beş vakit farz namazlardır. Beş vakit namazın meşruiyeti
ve farz oluşu Kur’ân-ı Kerim, Sünnet ve icma ile sabit olmuştur. Kur’ân-ı
Kerim’de bir taraftan “Namaz kılın” ifadesiyle namaz farz kılınmış ve diğer
taraftan “Namaz, müminler üzerine vakitleri belli farzdır” (en-Nisâ 4/103)
buyrularak namazın belli vakitlerde kılınacağı beyan edilmiş ve bazı
ayetlerde beş vakit namaza işaret edilmiştir (el-Bakara 2/238; Hûd 11/114; elİsrâ
17/78; Tâhâ 20/130; er-Rûm 30/17-18). Hz. Muhammed Mustafa (s.a.)
da peygamber olarak gönderilmesinden itibaren namaz kılmakla yükümlü
tutulmuştu. Şöyle ki, vahyin başlangıç döneminde, bazı kaynaklara göre elMüddessir
sûresinin 1-3. ayetleri nâzil olunca- Cebrâil, Hz. Peygamber’i
Mekke’nin yakınlarında bir vadiye götürmüş, orada fışkıran bir su ile önce
kendisi, sonra da Resûl-i Ekrem abdest almış, ardından Resûlullah’a namaz
kıldırmıştır. Bunun üzerine Hz.Peygamber sevinçle eve dönmüş ve Hz.
Hatice’yi oraya götürmüş ve orada onunla birlikte abdest alıp iki rek‘at
namaz kılmışlardır.

Kaynaklarda, Mekke döneminde beş vakit namaz farz
kılınmadan önce sabah ve akşam olmak üzere ikişer rek‘at halinde iki vakit
namaz kılındığı belirtilmektedir. Bu iki vakit namazın dışında el-Müzzemmil
sûresinin ilk ayetleriyle gece namazına kalkılması ve bunların belli bir vakit
içinde edâ edilmesi emredilmişken aynı sûrenin 20. ayetinde, Yüce Allah’ın
bu hususta yaşanan zorluklardan dolayı müminleri bu namazdan bağışladığı
bildirilmiştir. Mekke döneminde gerek Peygamberimiz ve gerekse ilk
Müslümanlar, müşriklerin baskı ve hakaretlerine rağmen öğle tenhalığında
Mescid-i Haram’da, evlerinde, vadilerde, bahçelerde ve benzeri yerlerde
namaz kılıyorlardı. Müşriklerin baskıları artınca Erkam adlı sahâbînin evini
mescit haline getirmişlerdi. Mekke döneminde inen birçok ayette namazın
öneminden bahsedilmiş (bk.eş-Şûrâ 42/38; el-Müzzemmil 73/20; el-A‘lâ
87/15), namaz kılanları engelleyenler ise sert bir dille kınanmıştır (bk.elMüddessir
74/40-43; el-‘Alak 96/9; el-Kıyâme 71/31-35).

İslâmiyet’te bugün bilinen şekliyle beş vakit namaz hicretten bir buçuk yıl önce “Mi‘râc”
gecesinde farz kılınmıştır. Cebrâil, beş vakit namazın farz kılındığının ertesi
günü Hz. Peygamber’e gelerek O’na Mescid-i Haram’da imamlık yapmış ve
namazın vakitlerini öğretmiştir. Hz. Peygamber de bundan böyle her gün farz
olan beş vakit namazı devamlı olarak kılmış, bu namazları imam olarak
cemaate kıldırmış ve ayrıca “Yüce Allah mümin kullarına bir gündüz ve bir
gecede beş vakit namazı farz kılmıştır. Allah, bu beş vakit namazı
küçümsemeden hakkını vererek kılan kimseyi Cennet’e sokmaya söz
vermiştir. Fakat bu namazları kılmayan kimseler için böyle bir sözü yoktur.
Dilerse azab eder, dilerse bağışlar” (Ebû Dâvûd, “Vitr”, 2; Nesâî, “Salât”, 6)
anlamındaki hadisi ve buna benzer diğer hadisleriyle de (bk. Buhârî,
“İman”, 34; “Zekât”, 41, 63) günde beş vakit namazın farz kılınmış
bulunduğunu açıklamıştır. Öte yandan İslâm ümmeti de Resûl-i Ekrem’den
bugüne kadar herhangi bir tereddüde düşmeksizin beş vakit namazın
Müslüman, akıl sağlığı yerinde (âkil) ve ergin (bâliğ) kimseler üzerine farz
olduğu hususunda icma ve ittifak edegelmişlerdir.