Namaz Yükümlülüğü

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Namaz Yükümlülüğü
« : 25 Ocak 2018, 14:16:22 »
Bir kimsenin namaz ibadeti ile yükümlü olması, farz veya vacip bir namazın
bir kimsenin zimmetinde sabit olup ondan sorumlu tutulması için o kimsede
bazı şartlar aranır. Bu şartlar şunlardır:

Müslüman Olmak

Müslüman olan her erkek ve kadına namaz farzdır. Fıkıh bilginlerinin
çoğunluğu, Müslüman olmayanların namazla yükümlü olmadığı
kanaatindedir. Yeni Müslüman olmuş bir kimsenin daha önceki namazları
kazâ etmekle yükümlü olmadığı hususunda dört mezhep görüş birliği
içindedir. “İnkâr edenlere, inkârcılıklarından vazgeçerlerse, geçmiş
günahlarının bağışlanacağını söyle” (el-Enfâl 8/38) meâlindeki ayet ve
“İslâm, daha öncesini siler” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,199,204)
anlamındaki hadis bu hükmün açık delilidir.

Büluğ (Erginlik)

Büluğ, çocukluk çağının son bulup gençlik çağının başlaması demektir.
Erginlik çağına ulaşmamış çocuklar Allah katında namazla yükümlü
değildir. Ancak temyiz yeteneği gelişmiş çocuk namaz kılarsa bu geçerlidir.
Hz. Peygamber’in, çocukların yükümlülük çağına gelmeden önce namaz
disiplinini kazanmış olmalarını sağlamayı hedefleyen hadisi (Ebû Dâvûd,
“Salât”, 26; Müsned, II,180,187) gereğince, çocuk yedi yaşına gelince velisi
tarafından yavaş yavaş namaza alıştırılır; on yaşına ulaştığında bunun
üzerinde biraz daha fazla durulması, hattâ hafif zorlayıcı ve disiplin sağlayıcı
tedbirlere başvurulması gerekir. Pek tabiidir ki, bu hususta söz konusu görev
ve yükümlülük, büluğ çağına ulaşmamış çocuğa değil, velisine yöneliktir.
Nitekim “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et” (Tâhâ
20/132), “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden
koruyun” (et-Tahrîm 66 /6) meâlindeki ayetler de bu konuda velinin görevli
ve yükümlü bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Akıl

Dinî yükümlülüklerin söz konusu olabilmesi için, kişinin aklî melekelerinin
yerinde olması (temyiz gücüne sahip bulunması) şarttır. Aklî melekeleri
yerinde olmayan kişiye mecnun (deli) denir ki, günümüzde bu akıl hastası
terimi ile ifade edilmektedir. Akıl hastalığı sürekli olduğu gibi kısa süreli de
olabilir. Kısa süreli baygınlık hali, uyku gibidir; bayılan kişi bu hal geçince
kılamadığı namazları kazâ eder. Uzun süreli baygınlık hali ise namaz
yönünden kısa süreli akıl hastalığı gibidir. Uyuyan kişiden namaz
yükümlülüğü düşmez. “Bir namazı uyku veya unutma sebebiyle vaktinde
kılamayan kimse, onu hatırladığı zaman kılsın” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 11)
anlamındaki hadis, uyuyan kişinin uykuda geçen namazlarını ve unutanın
unuttuğu namazları kazâ etmesi gerektiğinin açık bir delilidir. Kadınlar hayız
ve nifas hallerinde ne edâ ne de kazâ yoluyla namaz kılmakla mükellef
değillerdir. Aksine bu dönemlerinde namaz kılmaları haramdır.