Temizlik, kapsamı geniş, anlamı olumlu bir kavramdır. İnsana en çok yakışan
niteliklerden ve yaratılış gayesiyle en iyi örtüşen hususlardan biri de temiz
olmaktır. Tarih boyunca insanlar yaşadıkları dönemlerin ve bölgelerin
şartlarına göre temizlik yöntem ve araçları geliştirmeye çalışmışlardır. Bu
yüzden temizlik anlayışı kültürlere göre farklılık arzetmektedir. İslâm dini
temizliği dindar olmanın birinci sırasına koymuştur. Hz. Peygamber’e
peygamberlik görevi verilirken kendisine yapılan ilk hitaplarda yer alan
hususlardan biri de temizlikle ilgilidir (el-Müddessir, 74/4). Temizliği temel
hedefleri arasında gösteren İslâm, onun kapsamını olabildiğince geniş tutmuş,
insanın maddeten, manen, bedenen, kalben, ruhen ve zihnen temiz olmasını,
temiz kalmasını istemiştir. Temizliği geniş bir alana yayan İslâm, bunun nasıl
olması gerektiğinin yol ve araçlarını da göstermiştir. Dinin ve aklın pis kabul
ettiği şeylerden beden, elbise ve çevrenin temizlenmesi maddi ve hakiki
temizlik olarak kabul edilmiştir. İnsanın maddi anlamda bireysel olarak temiz
olması yeterli görülmemiş, evinin ve çevresinin temiz olmasına dikkat etmesi
de istenmiştir. İslâm’ın hedeflediği temizlik için bu çerçevedeki maddi
temizliğin yerine getirilmesi ile yetinilmemiş, kalbin her türlü kötü
duygulardan arındırılması (tezkiye) olarak tanımlayabileceğimiz manevi
temizlik de şart koşulmuştur. Bu iki tür temizlik yanında tamamen dinî bir
belirleme ve özellik arzeden hükmi temizlik de emredilmiştir.
İslâm’da maddi, manevi ve hükmi temizlik arasında o kadar sıkı bir bağ
kurulmuş ki, insanın manevi anlamda temizliğini hedefleyen bazı temel
ibadetlerin yapılabilmesi için belli bir maddi temizlik gerekli görülmüştür.
Mesela, namaz kılmak isteyen bir Müslümanın belli organların su ile
yıkanmasını ve meshedilmesini ifade eden abdesti alması farz kılınmıştır.
İslâm’ın daha çok önem verdiği ve titizlik gösterdiği temizlik kalp ve
gönül (iç) temizliğidir. Dinin temel hedeflerinden olduğu için bu tür
temizliğe en genel anlamda “dinî temizlik” demek mümkündür. Düzenli
ibadet ve ahlakî erdemlerle hedeflenen de esasen bu temizliktir. Maddi
temizlik ise bunun vasıtalarından sadece biridir. Fakat maddi temizliğin,
özellikle bazı ibadetlerin geçerli (sahih) olmasının şartları arasında sayılması
onun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Fıkıh kitaplarında temizlik (tahâret) konularının genişçe ele alınması ve
genel olarak da söz konusu kitaplara onunla başlanması çok önemlidir. Fıkıh
âlimleri temizlik konularını esasen ibadetin sıhhatine etkisini anlatabilmek
için ele almışlardır. Ancak bu durum fıkıhta maddi temizliğe önem
verildiğinin de bir göstergesidir. Manevi temizliğe ulaşmak için maddeten
temiz olmak şart koşularak mükellefin, beden, elbise ve çevresini temiz
tutması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu bölümde ayrıca dinen pis (necis) sayılan
ve sayılmayan madde ve durumlar, maddi ve hükmi kirlilikten temizlenme
yolları, temizlikte kullanılacak suların nitelik ve şartları ilgili ayet ve
hadislerin ışığında âlimlerin dönemlerinin şartları ve kendi tecrübeleri ile
birlikte genişçe ele alınmıştır. Bu yönüyle fıkıh kitaplarında yer alan
temizlikle ilgili bilgileri bütünüyle günümüzün hijyen yani temizlik ve
sağlığa uygunluk anlayışıyla örtüştürmek mümkün olmayabilir. Kuyuların
temizlenmesi buna örnek olarak gösterilebilir. Fakat bu bilgilerin ya da
hükümlerin su kaynaklarının azlığı, uzaklığı gibi yoksunluklara bağlı ve belli
zorunlulukların sonucu olduğu unutulmamalıdır. Diğer taraftan köy, yayla,
mezra ve karakol, hayatının hâlâ devam ettiği günümüzde, bu bilgilere
ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir.
Fıkıh bilginlerinin bu bölümde verdiği bilgiler, özellikle namazın
temizlikle ilgili şartlarını açıklarken bir taraftan da sağlıklı, mutlu ve düzenli
bir hayatın esaslarını gösterir. Aynı zamanda fıkıh kitaplarının yazıldığı
çağlardaki toplumların kültür, medeniyet, temizlik anlayışları ve temizlik
araçları hakkında bize bilgi verir. Fıkhın temizlik bölümlerinde hayatın her
alanıyla iligili temizlik hakkında bilgi verilmiş olması da ayrıca önem
arzetmektedir.