İbadetin Çeşitleri

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
İbadetin Çeşitleri
« : 23 Ocak 2018, 16:26:01 »
İbadet farklı açılardan kısımlara ayrılmıştır:

1- Bedenle ve malla yapılmasına göre

Bu bakımdan ibadetler bedenî, malî ve hem bedenî hem de malî olmak üzere
üç kısma ayrılır. Aslında bedenî ibadetin malî, malî ibadetin de bedenî bir
yönü bulunabilir. Bu ayırım ibadetin edâsında malın veya bedenin daha
ağırlıklı olmasına göre yapılmıştır.

a. Bedenî ibadet: Ağırlıklı olarak bedenle yapılan, yerine getirilmesi için
beden sağlığı ve hareketi gereken ibadetler bu grubta yer alır. Namaz
kılmak ve oruç tutmak bedenî ibadetlerin başlıca örnekleridir. Bedenî
olarak sağlıklı olmayan kimseler oruçla yükümlü olmazlar. Şartlarına
uygun bir namaz kılabilmek için de bedenin hareketlerine ihtiyaç vardır.
Bu gibi ibadetleri kimse başkasının yerine yapamaz; ibadetin yerine
getirilmesinden her mükellefin kendisi sorumludur.

b. Malî ibadet: Ağırlıklı olarak malla yapılan, sorumlu tutulabilmek için belli
bir mal varlığı gerektiren ibadetlerdir. Zengin sayılan Müslüman
mükelleflerin zorunlu olarak vermesi gereken zekât ve her Müslümanın
kendi imkânına göre gönüllü olarak verdiği sadaka şeklindeki yardımlar
bu kısımda yer alır. Bu gibi ibadetleri yükümlü olanlar bizzat
yapabileceği gibi, vekil tayin ettikleri kimseler aracılığıyla da yerine
getirebilirler.

c. Malî ve bedenî ibadet: Yerine getirilmesi için aynı anda hem mal hem de
sağlıklı bir beden gerektiren ibadetlerdir. Bunun başlıca örneği hacdır.
Hac ile yükümlü olabilmek için belli bir malî güce sahip olmak gerektiği
gibi, bedenen de sağlıklı olmak şarttır. Sağlığı yerinde ancak hacca gidip
dönecek kadar mal varlığı olmayan veya gerekli mal varlığı olduğu halde
hac fiillerini yapacak kadar sağlıklı bulunmayan kimseler bu ibadetle
bizzat yükümlü değillerdir. Ancak varlıklı olanlar, gerekli masrafları
karşılayarak başkalarını kendi yerlerine hacca gönderebilirler.

2- Herkesin sorumlu ve yükümlü olup olmamasına göre

Bu açıdan ibadetler aynî ve kifâî kısımlarına ayrılır:

a. Aynî ibadet: Mükelleflerin her biri tarafından bizzat yerine getirilmesi
gereken ibadetlerdir. Bu gibi ibadetlerde hem mükellefin kendisi hem de
fiil aynı derecede önemlidir. Bu sebeple aynî ibadeti her bir mükellefin
kendisi yerine getirmesi gerekir. Başkasının yapmasıyla diğer mükellefin
sorumluluğu ortadan kalkmaz. Beş vakit namaz, oruç ve zekât böyledir.

b. Kifâî ibadet: Mükelleflerin her biri tarafından bizzat ve ayrı ayrı değil de,
hepsinden yapılması istenen ibadetlerdir. İlk anda yapılması istenen
ibadetin muhatabı tüm mükelleflerdir. Bu gibi ibadetlerde mükellefin
kendisi değil, yapılması istenen fiil önemlidir. Dolayısıyla mükelleflerin
bir kısmı ibadeti yerine getirince diğerleri sorumluluktan kurtulmuş olur.
Fakat hiçbiri yapmazsa hepsi sorumlu ve günahkâr olur. Kifâî ibadeti
yapabilecek durumda sadece bir kişi varsa onun hakkında artık bu kifâî
olmayıp aynî ibadete dönüşür. Ölen bir Müslümanın cenaze namazını
kılmak böyledir.

3. Vakte bağlı olup olmamasına göre

İbadetler vakte bağlı olup olmamasına göre vakte bağlı ve vakitten bağımsız
olmak üzere iki kısma ayrılırlar:

a. Vakte bağlı ibadet: Yerine getirilmesi için dinin belli bir vakit tayin ettiği
ibadetlerdir. Vakte bağlı olmaları dolayısıyla bunlara “mukayyed ibadet”
adı verilir. Bu gibi ibadetlerin bir başlangıç bir de bitiş vakti vardır.
Bunlar vaktinden önce yerine getirilemezler. Dinen geçerli bir mazeret
olmadan vaktinden sonraya bırakılırsa mükellef günahkâr olur. Bu ibadet
türünde mükellefiyet hem fiilde hem de tayin olunan vakittedir. Yani
mükellef istenen ibadeti tayin edilen vakitte yapmak mecburiyetindedir.
Ramazan orucu, fıtır sadakası, hac ve beş vakit namaz bu tür
ibadetlerdendir.

b. Vakitten bağımsız ibadet: Yerine getirilmesi için dinin belli bir vakit tayin
etmediği ibadetlerdir. Vakte bağlı olmamaları dolayısıyla bunlara “mutlak
ibadet” adı verilir. Bu gibi ibadetlerde esas olan istenen fiilin yerine
getirilmesidir. Mükellef bunları istediği vakitte edâ edebilir. Edânın
ertelenmesinde mükellefe bir günah yoktur. Fakat vakti girince
mükelleflerin bu gibi ibadetleri edâya gayret göstermeleri daha iyi olur.
Çünkü insanın ne zaman öleceği belli değildir. Keffâretler, vakti
belirlenmemiş adaklar, kazâ namazı ve orucu bu tür ibadetlerdendir.

4. Miktarının belli olup olmamasına göre

Bu bakımdan ibadetler iki kısma ayrılır:
a. Miktarı belli ibadet: Dinin yerine getirilecek miktar ve sayıyı belirlediği
ibadetlerdir. Beş vakit namazın vakit ve rekâtları ile hangi maldan ne
kadar zekât verileceği bu kısma girer. Yerine getirilecek miktarın belli
olması dolayısıyla bunlara “muhadded ibadet” denir. Bu gibi ibadetler
belirlenen ölçü ve miktarda edâ edilmedikçe mükellef sorumluluğunu
yerine getirmiş olmaz.

b. Miktarı belirsiz ibadet: Dinin yerine getirilecek miktar ve sayıyı belirlemediği
ibadetlerdir. Allah yolunda mal, mülk ve para harcama (infâk),
yoksulların ihtiyaçlarını karşılama, misafire ikramda bulunma gibi
ibadetler böyledir. Bu gibi ibadetler için din belli bir miktar ve sınır tayin
etmemiştir. Onun için bu gibi ibadetlere “gayri muhadded ibadet” denir.
Bu miktarı, muhtacın ihtiyacı ve harcama yapanın gücü belirleyecektir.
5. Yapılması istenen fiilin belirli olup olmaması (mükellefe seçim hakkı
verilip verilmemesi) bakımından
Bu bakımdan ibadetin belirli olan ve belirli olmayan ibadet olmak üzere iki
kısmı vardır:

a. Belirli olan ibadet: Din, mükelleften yapmasını istediği ibadeti belirlemiş,
ona seçim yapma hakkı ve farklı seçenekler oluşturma imkânı
tanımamışsa buna belirli veya muayyen ibadet denir. Beş vakit namaz,
bayram ve cuma namazı, Ramazan orucu böyledir. Bu özelliği taşıyan
ibadetlerde, fiilin bizzat kendisi yerine getirilmedikçe mükellef
sorumluluktan kurtulmuş olmaz.

b. Seçimlik ibadet: Dinin, tek bir belirleme yapmadan, mükellefi bir kaç
seçenekten birini yapmakta serbest bıraktığı ibadetlerdir. Mükellefin
verilen seçenekler arasından yerine getireceği ibadeti seçme hakkı
bulunması sebebiyle bu ibadetlere “muhayyer ibadet” de denir. Mesela,
yemin keffâreti böyle bir ibadettir. Çünkü yeminini bozan mükelleften
öncelikle şu üç fiilden birisini yapması talep edilmektedir: On fakiri
doyurmak veya on fakiri giydirmek ya da bir köle azad etmek. Bunlara
gücü yetmeyen mükellef üç gün oruç tutmalıdır (el-Mâide 5/89). İşte
mükellef bu ilk üç fiilden herhangi birini yapmakta serbest olduğu için
bunların her birine muhayyer yani seçimlik ibadet adı verilir. Seçtiği fiili
edâ edince ibadeti yerine getirmiş olur ve sorumluluktan kurtulur.
Bunlardan hiç birini yapmazsa sorumlu ve günahkâr olur.