Hz. Ömer bir gün hutbesinde “Şahit ol ya Rab! Ben görevlendirdiğim
valileri, insanlara dinlerini ve Resûlullah’ın sünnetini öğretmeleri, halkın
gelirleri ile ganimetleri eşit paylaştırmaları ve adil yönetim uygulamaları
için gönderiyorum. Halledemedikleri bir mesele olursa, onu da bana havale
etsinler diye tenbih ediyorum” demiş ve bu sözleriyle gönderdiği valilerinin
yetki ve sorumluluklarını açıklamıştır.
Hz. Ömer döneminde, fetihlerle birlikte İslam devletinin sınırları
genişlemiş ve bu durum, devlet yönetiminde bazı yenilikler yapmayı gerekli
kılmıştır. Fethedilen yerlerin artması ve yeni şehirlerin kurulması sebebiyle
sayıları çoğalan valilerin tayinine ayrı bir önem veren Hz. Ömer, vali olarak
atamayı düşündüğü kimselerin durumlarını sahabilerle istişare etmeye ve
adayları ehil kimseler arasından seçmeye itina gösterirdi. Tayin ettiği vali ve
amillerine bir berat verir, onlar da bu beratı göreve başlayınca halka
okurlardı. Ayrıca onlara uymaları gereken esasları bildirerek gerekli
tavsiyelerde bulunurdu.
Onun şu tavsiyeleri vali ve âmillerden nasıl bir idare beklediğini ortaya
koymaktadır: “Sizi saltanat sürmek, halka tahakküm etmek için tayin
etmedim. Siz hidayet rehberi olacaksınız; herkes de size uyacaktır.
Müslümanların haklarını koruyunuz; onları kötülemeyiniz ki zillete duçar
olmasınlar; onları haksız yere övmeyiniz ki şımarmasınlar. Kapılarınızı
yüzlerine kapamayınız ki kuvvetliler zayıfları ezmesinler. Kendinizi diğer
müslümanlardan üstün görmeyiniz ki haksızlığa uğramasınlar.”
Raşid Halifeler döneminde Hz. Peygamber devrinde olduğu gibi ordu
komutanlarına “emîrü’l-ceyş” veya “emîrü’l-cünd” adı veriliyor, vilayetlerin
idaresini yürüten valilere de çok defa “emîr” ve bazen “âmil” deniliyordu.
Çünkü valilerin çoğunluğunu fetihleri gerçekleştiren komutanlar
oluşturuyordu. Mesela Ebû Ubeyde b. Cerrah, Amr b. Âs, Ebû Mûsâ elEş‘arî,
Sa‘d b. Ebû Vakkas, Utbe b. Gazvan, İyaz b. Ganm gibi sahabîler hem
komutan hem de vali idiler.
Hz. Ömer’in hac mevsiminde valiler ve o şehirdeki diğer idareciler
hakkında hacılara sorular sorduğu, şikâyetlerini dinlediği ve bunları
araştırdıktan sonra gereğini yaptığı anlaşılmaktadar.
Vali ve Diğer Görevliler
Valiler görevli bulundukları vilayette halifenin otoritesini temsil ediyorlardı.
Vali, namazlarda imamlık yapar, mescidlerde halka İslam esaslarını öğretir,
şehirde emniyet ve asayişi sağlar, adlî işleri yürütür ve suçluları
cezalandırırdı. Savaş sırasında orduyu düzenlemek ve savaşı idare etmek,
fetihlerden sonra ele geçen yerlerin halkı ile antlaşmalar yapmak, vergileri
toplamak, devlet görevlilerinin maaşlarını dağıtmak, ganimetleri taksim
etmek ve beytülmal hissesini Medine’ye göndermek, esirlerin durumunu
karara bağlamak, müslümanları yeni yerleşim merkezlerine ve eski şehirlere
yerleştirmek gibi görevleri yine valiler yürütürdü.
Valilerin cihada katılacak gönüllü askerlerin toplanıp sevkedilmesinde
çok önemli görevler yerine getirdikleri bilinmektedir. Hz. Ömer, birçok
vilayette adlî ve malî işleri genel idareden ayırıp buralara doğrudan kendisine
bağlı kadılar ve âmiller göndermeye başladı.
Vilayetlerde valinin yanında kâtip, divan kâtibi, haraç âmili, sâhibü’ş-
şurta, beytülmal âmili ve ordu kumandanı gibi devlet görevlileri
bulunuyordu. Genelde devlet memuru, özelde vergi memuru olarak bazı
kimselerin âmil ismiyle görevlendirilmesi esasen Hz. Peygamber
döneminden beri uygulanıyordu. Bu görevlerin kesin biçimde birbirinden
ayrılmadığı görülmektedir.
Hz. Ömer zamanındaki büyük vilayetler Hicaz, Yemen, Bahreyn, Şam
(Suriye), Irak ve Fars ile Mısır idi. Kazaî ve malî işleri, genel idareden ayıran
Hz. Ömer, divan teşkilatını kurdu. Bu dönemde valiler yüksek maaşlar
almaya başladılar. Hz. Ömer, onları sıkı bir şekilde denetledi.
Hakkında şikâyet bulunanlar için soruşturma açan halife, bu iş için daha
çok ensardan Muhammed b. Mesleme’ye görev verir, sonunda suçlu
bulunanları cezalandırırdı. Her yıl hac mevsiminde valileri Medine’ye çağırır,
bazı kimseleri de beraberlerinde getirmelerini ister, onlardan vilayetlerin
durumuna ve halkın şikâyetinin bulunup bulunmadığına dair bilgi alırdı.
Valiler gibi âmillere de dolgun maaş verirdi.
Görev yerlerine gitmeden önce vali ve âmillerin bütün mal ve servetleri
kaydedilirdi. İleride aşırı miktarda servet artışı olanlar sorguya çekilerek
durumları araştırılır, bazen servetlerinin bir kısmına el konulurdu. Hz. Ömer
zamanında vali ve âmillerin teftişinde önemli gelişmeler oldu.
Bir şehirde vali, kâtip, divan kâtibi, harac memuru, ahdâs (emniyet görevlisi),
haznedar ve kadı ayrı ayrı bulunduğu gibi bazen de bu görevlerden bir kaçı
tek şahıs üzerinde toplanabilirdi. Valilere bağlı olan ilçelerde mülkiye
memurları, kadılar ve defterdarlar görev yapardı.