Hz. Ebû Bekir, vefat edeceğini anladığında, Hz. Ömer'i kendisine halef tayin
etmeyi düşünmüş ve bu düşüncesini açıklayarak toplumun temsilcileri
diyebileceğimiz sahabîlerle istişarelerde bulunmuştu. Hz. Ömer'ın fazilet ve
üstünlüğünü kabul etmekle beraber, onu bu iş için biraz sert mizaçlı bulanlar
da oldu. Ancak Hz. Ebû Bekir onlara hilafet için Ömer’in uygun olduğunu
söyledi. Sonra da Hz. Osman'ı çağırarak Hz. Ömer'i kendisinden sonra halife
olarak belirlediğini ifade eden bir yazı kaleme aldırdı ve bu ahitnameyi halka
okuttu. Halk da kabul edince Hz.Ömer ikinci halife oldu (22 Cemâziyelâhir
13/23 Ağustos 634).
Hz. Ömer’in başarılı yönetimi, bu tayinin ne kadar isabetli olduğunu gösterir.
Hz. Ali, Hz. Ebû Bekir’in Hz. Ömer’i halife olarak bırakmasına karşı çıkmamış,
ona ilk gün biat edenler arasında yer almış, onu desteklemiş ve onun
yardımcısı olmuştur. Hz. Ömer de, “Ali olmasaydı Ömer helak olurdu” diyerek
bu gerçeği ifade etmiştir.
Hz. Ömer Halife seçilince insanlar kendisine “Halîfetü Halîfeti
Resûlillah” (Rasûlullah’ın halifesinin halifesi) diye hitap etmeye başladı. O,
bunu kabul etmeyip; “Siz müminlersiniz, ben de sizin emirinizim” diyerek
kendisine, müminlerin idarecisi olduğuna vurgu bakımından “Emîru’lMü’minîn”
denmesini istedi. İslâm tarihinde “emîrü’l-mü’minîn” tabiri ilk
defa Hz. Ömer için kullanılmıştır.