Peygamberimizin çocukları biri dışında Hz. Hatice’den doğmuştur.
Tercih edilen görüşe göre bunlar Kâsım, Abdullah, Zeyneb, Rukıyye, Ümmü
Gülsüm ve Fâtıma’dır.
Oğlu İbrahim ise Mısırlı Mâriye’den dünyayagelmiştir.
Peygamberimiz, oğlu Kâsım sebebiyle “Ebü’l-Kâsım” unvanıyla
anılmıştır.
Kâsım, Abdullah ve İbrahim küçük yaşta vefat etmiştir.
Peygamberimizin kızı Zeyneb, peygamberlikten 10 yıl önce doğdu.
Mekke’de teyzesi Hâle bint Huveylid’in oğlu Ebü’l-Âs b. Rebî‘ ile evlendi.
Bedir’de müşrikler tarafında savaşarak esir düşen kocası serbest bırakılırken
Hz. Peygamber Zeyneb’in Medine’ye gönderilmesini şart koştu. Hicret
yolculuğunda bir müşriğin saldırısına uğrayan Zeyneb, bineğinden düştü ve
karnındaki çocuğunu kaybetti. Daha sonra Ebü’l-Âs, Müslüman olarak
Medine’ye geldi, aile birliği yeniden kurulmuş oldu. Çok geçmeden Hz.
Zeyneb 8 (630) yılında vefat etti.
Ebü’l-Âs ile Zeyneb’in Ali ve Ümâmeadlarında iki çocukları dünyaya gelmiş,
bunlardan Ali küçük yaşta ölmüştür.
Hz. Peygamber’in ikinci kızı Rukıyye, Zeyneb’ten üç yıl sonra dünyaya
geldi. Yetişkin bir kız olduğunda Ebû Leheb’in oğlu Utbe ile, kızkardeşi
Ümmü Gülsüm de diğer oğlu Uteybe ile nişanlanmıştı. Resûl-i Ekrem’in,
peygamber oluşunun hemen ardından Ebû Leheb nişanı bozdurdu. Hz.
Osman, Rukıyye ile evlenip Habeşistan’a hicret etti. Rukıyye, oradan
Medine’ye döndüğünde hastalandı ve Bedir Savaşı günlerinde (2/624) vefat
etti. Hz. Osman ve Rukıyye’nin Abdullah adlı bir çocukları dünyaya gelmiş,
ancak küçük yaşta ölmüştür. Daha sonra Hz. Osman, Ümmü Gülsüm’le
evlendiyse de o da 9 (631) yılında Medine’de vefat etti.
Hz. Fâtıma, Peygamber Efendimizin Hz. Hatice’den dünyaya gelen
çocukları arasında en küçüğü olup Peygamberliğin ilk yılında doğdu.
Hicretten sonra 2 (624) yılında Hz. Ali ile evlendi. Bu evlilikten Hasan,
Hüseyin, Muhassin, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma adlarında beş çocuğu dünyaya
geldi.
Hz. Fâtıma, Peygamberimizin vefatından altı ay sonra vefat etti.
Peygamber Efendimiz Fâtıma’yı çok sever, kendisi henüz altı yaşındayken
kaybettiği annesinin hasretini onunla gidermeye çalışırdı. Bu sebeple Fâtıma
“Ümmü ebîhâ” (babasının annesi) diye de anılmaktadır. Ayrıca “beyaz,
parlak ve aydınlık yüzlü kadın” anlamında Zehrâ, “iffetli ve namuslu kadın”
anlamında Betûl lakaplarıyla da bilinir.
Hz. Peygamber’in son çocuğu İbrahim’di. Mısırlı Mâriye’den dünyaya
gelen İbrahim, yaklaşık iki yaşında iken vefat etti. Resûlullah’ın Hz. Fâtıma
dışındaki bütün çocukları kendisinden önce vefat etmiştir.
Peygamber Efendimiz, çocuklarını ve torunlarını çok sever, onların her
biriyle ilgilenirdi. Çocuk ve torunlarının dünyaya gelişinde sevincini belli
eder, doğum müjdesi getirenlere bahşiş ve Allah’a şükür için yoksullara
sadaka verir, akika kurbanı keserdi.
Peygamberimiz, Hz. Fâtıma’yı çok severdi. Hz. Peygamber, onun
eğitimiyle özel olarak ilgilenmiş, o da babasının tüm edep ve nezaketini
kapmıştı. Peygamberimiz, Fâtıma’yı görünce sevinir, onu ayakta karşılar,
elini tutarak yanaklarından öper, ona iltifat ederek yanına oturturdu. Hz.
Fâtıma da babası evine geldiğinde onu, sevgisine layık olacak bir içtenlikle
karşılardı. Hz. Peygamber bir yolculuğa giderken aile fertlerinden en son
onunla vedalaşır, yolculuktan dönünce de ilkönce onunla görüşürdü.
Peygamberimizin bildirdiğine göre “Fâtıma, cennet ehli hanımların
öncülerindendi. Fâtıma onun yüreğinden bir parçaydı, Onu üzen
Peygamberimizi üzmüş olurdu.”
(Buhârî, “Fedâilü Ashâbi’n-Nebî”, 12, 31)
Peygamber Efendimiz, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i çok severdi;
onlar için “dünyada kokladığım reyhanlarım, çiçeklerim” derdi, “cennet
gençlerinin beyefendileri olduğunu” söylerdi ve “Allahım! Ben bunları
seviyorum sen de sev bunları” diye dua ederdi.
(Buhârî, “Fedâilü Ashâbi’nNebî”,24)
Peygamber Efendimiz, kızı Zeyneb’ten torunu olan Ümâme ile ve
diğer bütün torunlarıyla ilgilenirdi. Deve taklidi yaparak onları sırtında taşır,
namazda omuzuna tırmanmalarına müsaade ederdi. Aile fertleriyle birlikte
iken torunlarından biri su istese müsaitse hemen kalkıp su verirdi.
Sık sık verdiği hediyelerle onları sevindirirdi.