Sevgili Peygamberimiz, çevesinde yaşadıklarından etkilenen duygulu bir
kişiliğe sahipti. Bunun doğal bir yansıması olarak güzel sesli birinin okuduğu
Kur’an, Yüce Allah’ı zikir ve tefekkürle O’na huşu üzere ibadet, kimsesiz bir
cocuğun sıkıntısı ve ölüm hâli onu hislendirirdi. Küçük oğlu İbrahim,
hastalandığında onu bağrına basıp şefkatle öptü ve gözyaşlarını tutamadı. Bu
sırada şöyle diyordu: “Allah’ın takdiri karşısında elden ne gelir ey İbrahim!
Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz, Allah’ın rızasına aykırı bir söz söylemeyiz.
Ey İbrahim, senin ölümün sebebiyle derin bir üzüntü içindeyiz…” (Buhârî,
“Cenâiz”, 43) Benzer şekilde kızı Zeynep’ten torununun vefatı üzerine
Peygamberimiz gözyaşlarını tutamadı. Bunu yadırgayan bir şahsa ise şunları
söyledi: “Bu gözyaşı, Allah’ın, dilediği kullarının kalbine koyduğu bir
rahmettir...” (Buhârî, “Merdâ”, 9)