Hz. Peygamber’in Allah’a samimi kulluğu ve dinî duyarlılığı, toplum
hayatına engin bir tevazu olarak yansırdı. Nitekim bir gün bir şahıs onu
ziyarete gelmiş, huzuruna girince titremeye başlamıştı. Bunu gören
Peygamberimiz, “Arkadaş, titreme! Ben bir kral değilim. Kureyş’ten kuru
ekmek yiyen bir kadının oğluyum” diyerek muhatabını rahatlattı. Yine bir
gün Peygamberimizin huzuruna bir kadın geldi, belli ki bir ihtiyacının
karşılanmasını istiyordu. Yaşlı olması sebebiyle derdini tam anlatamıyordu.
Herkese ayıracak bu kadar zamanı olmasa da Peygamber Efendimiz bu
hanıma yaşlılık sebebiyle bunamış biri gibi davranmadı, herhangi bir usanç
belirtisi göstermeksizin onunla ilgilendi.
Ashabtan bir zat, Peygamber Efendimizin insanlara elbise dağıttığını
duymuş, bir elbise edinebilmek için oğlunu göndermek istemiş, fakat oğlu
böyle bir sebeple Peygamberimizin yanına gitmekten çekinmişti. Bunun
üzerine babası herhangi bir endişe taşımamasını, Hz. Peygamber’in huzuruna
rahatlıkla çıkabileceğini bildirdi.
Adiy b. Hâtim, Müslüman olmadan önce bir gün Peygamberimizi
görmeye gelmişti. Hz. Peygamber, onu evine götürürken yolda bir kadınla
karşılaştı, uzunca bir süre onu dinledi. Eve vardıklarında minderini misafirine
verip kendisi yere oturdu. Onun tevazuundan etkilenen Adiy, Hz.
Peygamber’in bir kral değil, Allah’ın elçisi olduğunu anladı ve Müslüman
oldu.