Mekke-Medîne arasındaki bölgede yaşayan Arap kabileleri, saldırılar
düzenleyerek Medîne civarındaki korulukları yağmalıyorlardı. Hz. Peygamber,
bu yüzden onlara karşı seriyyeler göndermek zorunda kalıyordu. Hicretin
8. yılında gönderilen seriyyelerin en önemlisi, aynı zamanda “Zâtü's-selâsil
vak'ası” olarak bilinen Amr b. Âs seriyyesidir.
Kudâa’nın bazı kollarının, Medîne meralarında otlayan sürüleri
yağmalamak için bir hazırlık yaptıkları duyulmuştu. Hz. Peygamber, onlara
bu fırsatı vermemek için, Amr b. Âs komutasındaki 300 kişilik bir seriyyeyi
onların üzerine gönderdi. Amr, yolda bulunduğu sırada düşmanın kalabalık
olduğunu öğrenince Medîne'ye adam gönderip yardım istedi. Ebû Ubeyde b.
Cerrâh komutasında gönderilen 200 kişilik takviye kuvvetinin içinde. Hz.
Ebû Bekir ve Hz. Ömer de bulunuyorlardı.
İyi bir asker ve başarılı bir diplomat olan Amr, harekât sırasında gerekli
gördüğü bütün tedbirleri çekinmeden almış, itirazlara kulak asmamıştı.
Havanın çok soğuk olmasına rağmen geceleyin ateş yakılmasına ve bozguna
uğrayıp kaçan düşmanın takip edilmesine izin vermemişti. Ayrıca yolda
gusletmek mecburiyetinde kalanlara da yıkanma izni vermemiş, teyemmümle
namaz kılmalarını emretmişti.
Peygamberimiz, her seriyye dönüşünde, askerî harekâta katılan komutan
ve askerlerinin intibâlarını dinlerdi. Seriyyede bulunanlar, bu uygulamaları
sebebiyle Amr’dan şikâyetçi olmuşlardı. Amr b. Âs, kendisini şöyle savundu:
“Ateş yaktığımız takdirde, düşman mevcudumuzun azlığını anlardı.
Kaçan düşmanı ise, bir pusuya düşmemek için takip ettirmedim. Hava
soğuktu, su ile yıkanmak hayatı tehlikeye atmak olurdu, bu sebeple buna da
mani oldum.” Peygamber Efendimiz, Amr'ın aldığı bu askerî tedbirleri
takdirle karşıladığını ifâde edince mesele kapandı.