Bu antlaşma, Mekke müşrikleriyle Hudeybiye kuyusu civarında yapılmıştır.
Hz. Peygamber hicretin 6. yılı Zilkade ayının ilk günlerinde (Mart 628)
gördüğü rüyasında, ashabıyla birlikte Mekke’ye giderek Kâbe’yi ziyaret
etmişti. Bu rüya üzerine umreye gidileceğini müjdeledi ve gitmek
isteyenlerin hazırlanmalarını söyledi. Mekke müşriklerine savaş maksadıyla
gelmediklerini göstermek için yanlarına yol emniyeti için gereken kılıçtan
başka bir silah almamalarını emretti. Ayrıca kurbanlık olarak 70 deve
hazırlattı. Abdullah b. Ümmü Mektûm’u yerine vekil bırakıp, zilkade ayının
ilk pazartesi günü 1500 civarında sahabi ile birlikte Medine’den yola çıktı.
Hanımlarından Ümmü Seleme de onunla birlikte idi. Zülhuleyfe mevkiinde
öğle namazını kıldırdıktan sonra umre için ihrama giren Hz. Peygamber,
Abbâd b. Bişr’in başkanlığındaki yirmi kişilik bir süvari birliğini müşriklerin
durumu hakkında bilgi toplamak üzere gönderdi.
Diğer taraftan Müslümanların Mekke’ye doğru gelmekte olduğunu
öğrenen müşrikler, geliş maksatları ne olursa olsun onları Mekke’ye
sokmama kararı aldılar. Bu yüzden çıkacak bir savaşı da göze alarak savaş
hazırlığı yapmaya başladılar. Ayrıca Hâlid b. Velid kumandasında 200 kişilik
bir süvari birliğini müslümanların gelişini engellemek üzere gönderdiler. Bu
gelişme eskiden beri Hâşimoğulları’na dostluk besleyen Huzâa kabilesine
mensup bir şahıs tarafından kendisine ulaştırıldı. Bu haberden bir süre sonra
Hâlid b. Velid’in kumandasındaki süvari birliğinin müslümanların yolunu
kesmesi üzerine Hz. Peygamber Mekke’ye 17 km. uzaklıktaki Hudeybiye
kuyusu civarında konakladı. Bunun ardından iki taraf arasında elçiler gidip
gelmeye başladı. Mekke civarında yaşayan Huzâa kabilesinin şeyhi Büdeyl b.
Verkâ Hz. Peygamber’e gelmiş, müşriklerin aldıkları karar ve savaş
hazırlıklarını anlattıktan sonra geri dönmelerini tavsiye etmişti. Ancak Hz.
Peygamber, Mekke’ye sadece Kâbe’yi ziyaret için geldiklerini söyleyerek
izin verilmesini istedi. Onun teklifini Mekke liderlerine ulaştıran Büdeyl, eski
dostlukları sebebiyle Hz. Peygamber için çalışmakla itham edildi. Ayrıca
liderler, Kâbe ziyareti için gelmiş olsalar da onların Mekke’ye girişine izin
vermeyeceklerini, aksi takdirde puta tapan bütün kabilelerin yaygarasından
çekindiklerini söylediler. Kureyş liderleri bunun üzerine müttefikleri Ehâbiş
kabilesinin şeyhi Huleys’i, onun ardından Tâif liderlerinden Urve b. Mesûd’u
göndererek müslümanları umreden vazgeçirmeye çalıştılar. Kurbanlık
develerden etkilenen Huleys, dönüşünde Kâbe’yi ziyaret için gelenlere izin
verilmesini tavsiye ederken, ashabın Hz. Peygamber’e bağlılıklarını yakından
izleyen Urve, onu hiçbir zaman yardımsız bırakmayacakları kanaatine
ulaştığını bildirdi. Bütün bunlara rağmen müşrikler kararlarından dönmediler.
Hz. Peygamber, savaş niyetinde olmadığını bildirmek ve umreye izin
verilmesini sağlamak için Huzâa kabilesinden Hıraş b. Ümeyye’yi
Mekkelilere gönderdi. Ancak müşrik liderler elçiye kötü davrandılar. Bu defa
Hz. Ömer’i göndermek istedi. Hz. Ömer’in Mekke’de kendisini
destekleyecek nüfuzlu akrabası bulunmadığını söyleyip Hz. Osman’ı tavsiye
etmesi üzerine onu gönderdi. Kureyş liderleri, Hz. Peygamber ve
arkadaşlarını Mekke’ye sokmayacaklarını tekrar ettiler ve Osman’a kendisi
isterse Kâbe’yi ziyaret edebileceğini bildirdiler. Birlikte ziyaret için
ısrarlarını sürdürünce onu üç gün gözaltında tuttular.
Hz. Osman’ın dönüşü gecikince, Müslümanlar arasında onun
öldürüldüğüne dair bir haber yayıldı. Bu haber, havayı gerginleştirdi. Hz.
Peygamber, artık müşriklerle savaş yapmadan geri dönülmeyeceğini açıkladı
ve ashabından, orada bulunan bir ağacın altında, ölünceye kadar savaşmak ve
asla savaştan kaçmamak şartıyla biat aldı. Allah Teâlâ’nın biata katılanlardan
hoşnut olduğunu bildirmesi sebebiyle (Fetih 48/18) “Bey‘atürridvân” denilen
biat haberi Mekke’ye ulaşınca müşrikler, ölüm-kalım savaşı için ahidleşen
müslümanlarla savaşı göze alamadılar ve Hz. Osman’ı serbest bıraktılar.
Ayrıca Süheyl b. Amr ve arkadaşlarını elçi olarak gönderdiler. Neticede Hz.
Peygamber’le Kureyş heyeti arasında, Medine İslâm Devleti’nin Kureyş
tarafından resmen tanındığı Hudeybiye Antlaşması imzalandı (Zilhicce
6/Nisan 628).
İslâm’ın yayılışını hızlandıran, Hayber ve Mekke fethine zemin
hazırlayan antlaşma aşağıdaki şartları içeriyordu:
1. Bu antlaşmanın süresi on yıldır. Bu süre zarfında iki taraf birbiriyle
savaşmayacak ve birbirlerine hiçbir surette saldırıda bulunmayacaklardır.
Bu, iki tarafın müttefikleri için de geçerlidir.
2. Müsümanlar bu yıl Kâbe’yi ziyaret etmeden geri dönecekler; ancak
gelecek yıl Mekke’ye gelip umre yapabileceklerdir. Kâbe ziyaretleri
esnasında üzerlerinde silah olarak sadece kılıç taşıyabilecekler ve
ziyaretlerini üç günde tamamlayacaklardır.
3. Sulhün devam ettiği süre zarfında Mekke müşriklerinden İslâm’ı kabul
edip velisinin iznini almadan Medine’ye sığınanlar Mekke’ye geri
gönderilecektir. Ancak müslümanlardan birisi Mekke’ye giderse
Mekkeliler onu geri vermek zorunda değildir.
4. Diğer Arap kabileleri, iki taraftan biriyle ittifak kurabilecektir.
Hz. Ali’nin kaleme aldığı, iki nüsha olarak hazırlanan antlaşma metni, iki
tarafın şahitleri tarafından imzalandı.
Kâbe’yi ziyaret etmeden dönmeyi ve Medine’ye sığınacak Mekkeli
müslümanları geri göndermeyi kabul etmek müslümanlara ağır gelmiş, bu iki
şartın sonuçta kendilerinin lehine olacağını düşünememişlerdi. Ayrıca Kureyş
elçisinin antlaşma metni üzerine “besmele ve Allah’ın Rasülü” yazılmasına
itiraz etmesi sebebiyle, “bismikellâhümme ve Muhammed b. Abdullah”
yazılması, bu sırada oraya gelip müslümanlara sığınan Ebû Cendel’in
Kureyş’in elçisi olan babasına antlaşma gereği geri verilmesi, onların
üzüntüsünü daha da arttırdı. Bu yaşananlar, metanetiyle bilinen Hz. Ömer’in
dahi sabrını taşırmış, Hz. Peygamber’e bu şartların Kureyş müşriklerine taviz
olduğuna dair sonradan pişmanlık duyacağı sözler söylemişti. Hz. Ömer’e,
“Ben Allah’ın kulu ve peygamberiyim. Hiçbir zaman Allah’ın emrine karşı
gelmem, Allah da beni ziyana uğratmaz” cevabını veren Hz. Peygamber,
ashaba kurbanlarını kesip başlarını tıraş ederek ihramdan çıkmalarını söyledi.
Daha sonra Medine’ye dönülmek üzere hareket edildi.
İlk bakışta müslümanların aleyhinde görünen Hudeybiye antlaşması,
Müslümanlar ve İslâm’ın yayılışı açısından önemli bir dönüm noktası oldu.
Başta o zamana kadar Hz. Peygamber’i hiçbir şekilde muhatap kabul
etmeyen Kureyş müşrikleri, bu antlaşma ile onun kurduğu Medine İslâm
Devleti’ni resmen tanımışlardı. Ayrıca Hz. Peygamber, bu antlaşmayla
Hendek gazvesinde Medine’yi kuşatan düşman ittifakını parçalamıştı.
Medine yolunda iken nazil olan Fetih suresinde, Hudeybiye sulhünün apaçık
bir fetih olduğu bildiriliyor (ayet 1-3), ayrıca Hz. Peygamber’in gördüğü
umre rüyasının aynen gerçekleşeceği ve bundan önce kazanacakları bir fethin
(Hayber fethi) müjdesi veriliyordu (ayet 27). Bu müjdeler, Müslümanların
üzüntüsünü büyük bir sevince çevirdi ve gönül rahatlığıyla Medine’ye
geldiler.
Hudeybiye Antlaşması’nda müslümanların aleyhine görünen sulh maddeleri
onların yararına yönelik gelişmelere zemin hazırladı. Mekkeli Ebû Basîr isimli
şahıs müslüman olup Medine’ye gelmişti. Antlaşma gereğince kendisini geri
götürmek üzere gelen iki Mekkeliye teslim edildi. Ancak o, yolda onlardan
kurtulmayı başarıp Kureyş’in ticaret yolu üzerindeki bir mevkie giderek oraya
yerleşti. Bu durum Mekke’de duyulunca, Müslüman olan diğer Mekkeliler de
onun yanına gittiler ve sayıları üç yüze kadar çıktı. Kureyş kervanlarının
geçişini engellemeye başladılar. Neticede Mekkeliler, “Mekke’den Medine’ye
sığınan Müslümanların iadesi” şartının kaldırılmasını teklif etmek zorunda
kaldılar. Bir yıl dolunca ilgili şarta uyularak Mekke’ye gidilip umre yapıldı.
Bu andlaşma daha önceki zaferlerden daha iyi netice verdi ve İslâm’ın
yayılışı hızlandı. Nitekim bundan sonraki iki yıl içinde İslâm’ı kabul eden
Müslümanların sayısı, antlaşmaya kadar geçen ondokuz yılda İslâm’a
girenlerin sayısını aşmıştır. Bu arada Hâlid b. Velid, Amr b. Âs ve Osman b.
Talha gibi Kureyş’in üç önemli şahsiyeti Medine’ye gelerek Müslüman oldu.
Diğer taraftan Hz. Peygamber bu antlaşmayla sağlanan barış ortamından
yararlanarak komşu ülkelerin hükümdarlarına İslâm’a davet mektupları
gönderdi. Mekke-Hayber ittifakını da sona erdiren bu antlaşma sayesinde,
İslâm’a düşmanlıklarını gittikçe şiddetlendiren Hayber Yahudileriyle
mücadele imkanı buldu. Yaklaşık iki yıl sonra gerçekleştirilecek Mekke
fethinin sebebi de, bu antlaşmanın Kureyş tarafından bozulması oldu.