Müslümanların Medine’ye hicretleri İkinci Akabe biatından kısa bir süre
sonra başladı. Bazen yalnız, bazen gruplar halinde, kimi zaman gizlice kimi
zaman da açıkça ve meydan okuyarak hicret edildi.
Hz. Peygamber’in hicretinden Mekke fethine kadar hicret, hak-batıl
mücadelesinde taraf olmanın en önemli göstergesi olarak değerlendirildi.
Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurulur:
“Kendilerine yazık eden kimselere, canlarını alırken melekler, ‘Ne işte
idiniz?’ dediler. (Bunlar), ‘Biz yeryüzünde çaresizdik.’ diye cevap verdiler.
Melekler de, ‘Allah’ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya?’ dediler.
İşte onların barınağı cehennemdir; ne kötü bir gidiş yeridir orası! Yalnız
hiçbir çareye gücü yetmeyen ve göç için yol bulamayan, gerçekten zayıf
erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç. Çünkü Allah’ın onları affetmesi umulur.
Allah, çok affeden, çok bağışlayandır. Allah yolunda göç eden kimse,
yeryüzünde gidecek çok yer ve bolluk bulur. Kim Allah ve elçisi için göç
etmek amacıyla evinden çıkar da kendisine ölüm yetişirse, onun mükâfatı
Allah’a düşer. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Nisâ 4/97-100).
İmkân bulan Mekke’deki Müslümanların hemen hepsi Hz.
Peygamber’den önce hicret ettiler. Bunun istisnalarından biri Hz. Ebû
Bekir’dir. Hz. Ebû Bekir, daha önce Habeşistan’a hicret girişiminde
bulunmuş; ancak İbnü’d-Duğunne tarafından yoldan çevrilmiş ve onun
koruması altında Mekke’ye geri dönmüştü. Bir süre sonra Mekkeliler,
İbnü’d-Duğunne’den sesinin duyulmasından rahatsız oldukları için Ebû
Bekir’in evinde yüksek sesle ibadet etmesini engellemesini istediler. İbnü’dDuğunne
Mekkelilerin isteklerini Ebû Bekir’e iletince onun korumasından
çıkarak Allah’ın korumasına sığındığını ilan etti. Medine’ye hicret imkânı
ortaya çıkınca Ebû Bekir hicret etme arzusunu Hz. Peygamber’e birkaç kez
iletti. Ama Hz. Peygamber her seferinde Allah’ın ona bir yol arkadaşı
verebileceğini söyleyerek, kendi hicretini ima etmek suretiyle hicretine engel
oldu.
Medine’ye ilk hicret eden kişi Mahzûmoğullarından Ebû Seleme’dir. Ebû
Seleme’nin Akabe biatlarından yaklaşık bir yıl önce hicret ettiği nakledilir.
Ebû Seleme, eşi Ümmü Seleme ve küçük yaştaki oğluyla yola çıktı; ancak
amcazadeleri olan hanımının kardeşleri, eşini götürmesine izin vermeyince
kendi kardeşleri de küçük oğlunu annesinden ayırdılar. Bu ayrılık, bir yıl
kadar sürdü; daha sonra Ümmü Seleme’nin durumuna acıyan akrabaları,
kocasının yanına gitmesine izin verdiler. Bunun üzerine küçük çocuğunu da
yanına alan Ümmü Seleme, Medine’ye gitmek üzere yola koyuldu. Bir süre
tek başına yolculuk yaptı. Yolda karşılaştığı Abdüddâroğullarından -henüz
Müslüman olmamış- Osman b. Talha’nın refakatiyle kocasının yanına gitti.
Müslümanların çoğu birbirleriyle anlaşarak gizli bir şekilde Medine’ye
gitmek üzere yola koyulurken Hz. Ömer Kâbe’ye giderek meydan okuyup bir
grup akrabası ve arkadaşıyla yola çıktı. Müşrikler, Hz. Ömer’in meydan
okumasına karşılık vermediler.
Medine’ye daha zor şartlar altında hicret etmek zorunda kalan
Müslümanlar da vardı. Mekke’ye köle olarak getirilip Abdullah b. Cüd‘ân
tarafından azat edilen Suheyb b. Sinân er-Rûmî hicret etmek isteyince
Mekkeliler tarafından engellendi. Maddî durumu iyi olan Suheyb’e malını
Mekke’de kazandığını, o malları bırakmadan hicretine izin vermeyeceklerini
söylediler. O da bütün mallarını onlara bırakarak hicret etti.
Süheyl b. ‘Amr’ın oğlu Abdullah’ın hicreti ise epey maceralı oldu. Daha
önce Habeşistan’a hicret eden Abdullah, bir süre sonra Mekke’ye döndü.
Babası onu hapsederek hicretine engel oldu. Hapisten kurtulabilmek için
atalarının dinine döndüğünü söyleyince babası onu hapisten çıkardı. Daha
sonra da Bedir savaşına beraberinde götürdü. Bedir’de Müslümanlarla
müşrikler karşı karşıya geldiklerinde Abdullah savaş başlamadan bir fırsatını
bulup Müslümanların tarafına geçerek hicret edebildi.
Hicret eden müslümanlar, Mekke’den ayrılırken yanlarına alabildikleri
dışında, taşınır ve taşınmaz bütün mallarını kaybettiler. Müşrik akrabaları bu
mallara el koydular. Müslümanlar büyük sıkıntıları göğüsleyerek hicret
ediyorlardı; ancak onları daha başka sıkıntılar bekliyordu. Çünkü hicret
ettikleri yerde hayatlarını bir ölçüde kolaylaştıracak olan maddî imkânlarını
Mekke’de bırakmak zorunda kalıyorlardı. Bu durum müslümanların bir süre
maddî sıkıntı çekmelerine neden olacaktır.