Müşriklerin Yeni Dine Tepkileri

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Müşriklerin Yeni Dine Tepkileri
« : 15 Ocak 2018, 09:25:38 »
Hz. Peygamber’in tebliğine kulak verip onun getirdiği dine iman edenler çok
değildi. İlk Müslümanların çoğu gençlerden oluşuyordu. Özellikle
Mekke’deki Kureyş kabilesine bağlı boyların liderleri Hz. Muhammed’in
getirdiği mesaja sert tepki gösterdiler. Hz. Peygamber’in mesajına tepkiler
zamanla daha da arttı. Yeni dinin sadece inanç prensiplerinde değişiklik
yapmadığı, aynı zamanda sosyal, hukukî, ekonomik, siyasî ve hatta kültürel
hayata ilişkin toplumu topyekün değiştireceği anlaşıldıkça tutucu liderlerin
muhalefeti sertleşti.

Hz. Muhammed’in Mekke’deki 13 yıllık tebliğ faaliyeti sırasında kabile
liderlerinden, getirdiği mesajı kabul eden olmadı. Kabile liderleri bununla da
yetinmeyerek bir taraftan Hz. Peygamber’in tebliğ yapmasını engellemeye
çalıştılar; diğer taraftan kabilelerinden İslâm’a girenlere baskı yaptılar.
Müşrikler, Ebû Tâlib’in yeğenine müdahele etmesini rica ederek Hz.
Peygamber’i engellemeye çalıştılar. Bu çabaları sonuç vermeyince Hz.
Peygamber’e bazı önerilerde bulundular. Ancak bu şekilde de onu
engelleyemeyeceklerini kısa sürede öğrendiler. Bunun üzerine onu
karalayarak ve saldırgan bir tutum takınarak kendisini engellemeye çalıştılar.
Müşriklerin içinde Hz. Peygamber’e karşı sert tutum takınan Ebû Cehil,
Ümeyye b. Halef, Nadr b. el-Hâris ve Ebû Leheb gibi kimseler olduğu gibi,
daha yumuşak olanlar da vardı. Utbe b. Rebîa, müşriklerin ileri gelenlerine
Hz. Peygamber’le görüşerek ona bazı önerilerde bulunmak suretiyle kendisini
ikna edebileceğini söyledi. Onların da uygun görmeleri üzerine Hz.
Peygamber’e giderek nasihat etti; sonra da şu önerilerde bulundu:

“Yeğenim! Getirdiğini söylediğin din vasıtasıyla zengin olmayı düşlüyorsan
hepimizden daha zengin oluncaya kadar senin için mallarımızdan toplayalım.
Bununla soyluluk elde etmek istiyorsan senden habersiz herhangi bir hususta karar
vermeyecek şekilde önderliğini tanıyalım. Otorite sahibi olmak istiyorsan
seni başımıza geçirelim. Sana musallat olan şeyden kurtulamıyorsan seni
tedavi etmek için mallarımızı harcayalım.” Hz. Peygamber onu dinledikten
sonra kendisine Kur’ân’dan bazı ayetler (Fussilet 41/1-13) okudu. Utbe,
duyduklarından çok etkilendi. Arkadaşlarının yanına döndüğünde onu
görenler renginin değiştiğini söylediler. Neler olduğunu sorduklarında, Hz.
Muhammed’den şiir, sihir ya da kehanet olmayan, daha önce bir benzerini
duymadığı sözler işittiğini itiraf etti. Ardından oradakilere Hz. Peygamber’i
söyledikleriyle baş başa bırakmalarını, Arapların ona üstün gelmeleri halinde
başkalarının eliyle ondan kurtulmuş olacaklarını, kendisinin üstün gelmesi
halinde onun liderliğinin kendi liderlikleri, şerefinin kendi şerefleri olacağını
söyledi. Utbe’nin bu sözleri üzerine, “Ey Velid’in babası! Allah’a yemin
olsun ki seni de diliyle büyüledi.” diyerek önerisini reddettiler.
(İbn Hişâm, I, 313-314).

Müşrikler, Hz. Peygamber’e doğrudan saldırıda bulunmayı göze
alamıyorlardı. Çünkü fiilî bir saldırıda bulunmaları halinde Hâşimoğulları’nın
tepkisiyle karşılaşacaklarını biliyorlardı. Bununla birlikte birkaç kez sözlü ve
fiilî saldırıya da maruz kaldı. Nübüvvetin 6. yılında Hz. Hamza, Ebû Cehil’in
Hz. Peygamber’e hakaret etmesi üzerine Müslüman oldu.
Saldırılar daha çok zayıf Müslümanlara, kölelere ya da -aileleri
tarafından- genç Müslümanlara yapılıyordu. Bazı köleler, ağır işkencelere
maruz kaldılar. Bunlardan biri Bilal-i Habeşî’dir. Ümeyye b. Halef tarafından
öğlen saatlerinde kızgın kumların üzerine yatırılır; sonra da göğsünün üzerine
büyük taşlar konularak işkenceye maruz bırakılırdı. İşkenceden kurtulması
için Hz. Muhammed’in peygamberliğini reddetmesi istendiğinde ise “Allah
birdir, birdir.” diyerek cevap verirdi (İbn Hişâm, I, 339-340). Hz. Ebû Bekir
tarafından satın alınıp özgürlüğüne kavuşturularak ağır işkencelerden
kurtarıldı.

Ammâr b. Yâsir’in annesi Sümeyye ve babası Yâsir uğradıkları işkence
sonucu hayatlarını kaybeden ilk Müslümanlardı. Ammâr, maruz kaldığı ağır
işkenceler sırasında Lât ve Uzza lehine ve Hz. Peygamber aleyhine sözler
söylemek zorunda kaldı. Müşriklerin elinden kurtulunca Hz. Peygamber’in
yanına giderek olanları anlattı. Hz. Peygamber o sözleri söylerken kalbinde
neler hissettiğini sordu. Ammâr, iman ile dolu olan kalbinde bir değişiklik
olmadığını söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber işkence altında söylediği
sözlerin mahzuru olmadığını ifade etti. Bu olayla ilgili olarak, “Kalbi imanla
dolu olduğu halde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah'ı inkâr eden
ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah'tan gazap iner ve onlar için büyük
bir azap vardır.” (Nahl 16/106) ayeti nazil oldu.