Peygamberimiz (s.a.v.) de Mekke’deki birçok Kureyşli gibi ticaret ile meşgul
olmuştur. Kumaş ve tahıl ticaretiyle uğraşan Ebû Tâlib’e yardım etmek
suretiyle ticaret hayatına başlamış ve amcasının yaşlandığı yıllarda kendisi
ticarete devam etmiştir. Bu dönemde onun çeşitli yerlere ticaret amacıyla
seyahat ettiği bilinmektedir. Mekke’nin güneyinde Yemen yolu üzerinde on
günlük mesafedeki Hubâşe panayırına, bir veya iki defa Yemen’e, ayrıca Doğu
Arabistan’daki Muşakkar ve Debâ panayırlarına gittiği tespit edilebilmekte
hatta Habeşistan’a gittiği tahmin edilmektedir. Bu seyahatler sebebiyle bir
taraftan ticarî hayatın gereklerini öğrenirken, diğer taraftan Arabistan’ın
muhtelif yerlerinde yaşayan insanları yakından tanıma, onların dil ve
lehçelerini, dinî, siyasî ve sosyal durumlarını öğrenme imkânını elde ediyordu.
Câhiliye döneminin yaygın kötülüklerinin hiçbirine bulaşmaksızın temiz
bir hayat yaşayan Hz. Muhammed çevresinde iffeti, mertliği, merhameti ve
hak severliğinin yanı sıra ticaret hayatında da doğruluğu ve güvenilirliği
sebebiyle “Muhammedü’l-Emîn” veya sadece “el-Emîn” unvanıyla
bilinmekteydi. Mekkeli tâcirlerden Kays b. Sâib Hz. Muhammed’le birçok
ticarî iş yaptığını ve ondan daha iyi bir ortağa rastlamadığını belirterek şöyle
demiştir: “O ticarî bir yolculuğa çıkacağı zaman kendisine bazı işleri havale
ettiğim olurdu. Seyahatten döndüğünde benim tamamen memnun kalacağım
bir şekilde hesap görmeden kendi evine çekilip gitmezdi. Buna karşılık ben
seyahate çıktığımda bana bir iş havale ederse, dönüşümde, herkes bana kendi
işleri ile ilgili hususları sorup dururken o, bana sadece sağlık ve afiyette olup
olmadığımı sorardı”.
Abdullah b. Ebü’l-Hamsâ, İslâm’dan önce Resûlullah (s. a. v.) ile bir alış
veriş yapmış, parasının bir kısmını ödemiş, bir miktar da borcu kalmıştı.
Borcunu ödemek üzere belirli bir yerde buluşmak için sözleşmiş olmalarına
rağmen Abdullah sözünü unutmuş ve aradan üç gün geçtikten sonra
hatırlayabilmişti. Hatırlar hatırlamaz buluşma yerine koştuğunda Hz.
Peygamber’in orada kendisini beklediğini gördü. Abdullah, Resûlullah
Efendimiz’in şöyle sitem ettiğini söyler: “Sen beni sıkıntıya soktun delikanlı!
Ben üç gündür burada seni bekleyip duruyorum.”