Tekneye konulan, evvelden hazırlanıp süzülmüş kitreli suyun üstüne, öd ilâve
edilmiş olan boyalar, fırça yardımıyla ve her tarafa aynı sıklıkta serpilmeye
başlanır; renkler suyun sathına bulut kümeleri gibi yayılır.
Her yeni atılan renk, içindeki öd miktarına göre daha evvel atılanları itip sıkıştırarak kendisine yer açar, bu tarzdaki ebruya battal ebrusu adı verilir.
Aynı tarzın somaki mermerini hatırlatan renkle yapılan cinsine somaki
ebrusu denilir.
Battal ebrusunda, ebru sanatkârının boyaları serpmek dışında tekneye
müdahalesi mümkün değildir; bir noktadan sonra, ortaya çıkan şekillere
uymak zorundadır. Bu sebeple ebruculuk, küllî ve cüz’î iradenin izahı için
ârif kişilerce müşahhas bir hadise olarak kabul edilmiş; boyaları serpmek
cüz’î iradeye, tekne sathındaki önceden meçhul görüntü de küllî iradeye
benzetilmiştir.
Renkler battal ebrusu hazırlar gibi serpildikten sonra, ucu kitreli suya
dokundurulmak şartıyla ince tel çubuk önce yukarıdan aşağıya veya sağdan
sola, sonra da diğer yönde keskin ve muntazam hareketlerle bütün satıhta
yürütülürse, ortaya çıkan ebruya tarama (gelgit) ebrusu, tel çubuğun
hareketleri düzensiz ve dâiremsi olursa şal örneği, tel çubuk yardımıyla
kenardan merkeze doğru helezonî hareketler yapılırsa mutaf ebrusu veya
bülbül yuvası adıyla anılan ebrular elde edilir.
Yine renkler, battal ebrusundaki gibi serpilerek, tarak âleti teknenin üstünde dolaştırılırsa, taraklı ebru oluşur. Önce tarama ebrusu yapılıp, sonra taraklı ebru haline getirilirse daha da cazip görüntü elde edilir.
Bütün bu ebru çeşitlerine, en son olarak dağılmayan bir koyu renk serpilmesiyle serpmeli vasfı kazandırılmış olur.
Aynı işlem neftyağı ile yapılırsa ebru zemininde küçük boşluklar açılır, böyle hazırlanmış ebrular için neftli deyimi yaygındır.
Teknedeki kitreli su kullanılıp kirlendikçe serpilen renkler bazen kum gibi
noktalanmaya başlar, buna kumlu ebru adı verilir. Bu noktalar v harfi
şeklinde olursa o zaman kılçıklı ebru denilir.
Şimdiye kadar sayılan ebru çeşitleri eğer hafif renkler serpilerek yapılırsa,
hafif ebru adıyla anılır ve bilhassa üzerine is mürekkebi ile hat örnekleri
yazmak için cazip bir zemin hazırlanmış olur, böyle kâğıtlar yazının rahat
yazılabilmesi maksadıyla ayrıca âharlanır, yani kâğıdın üstüne kestirilmiş
yumurta akından bir cilâ tabakası sürülür.
Bir ebru çeşidi daha vardır ki, Osmanlı devrinin tanınmış ebrucularından
Ayasofya Camii hatibi Mehmed Efendi’nin (ö.1773) buluşu olduğu için
hatip ebrusu adıyla bilinir. Bunda, hafif renkli zemin üstüne tel çubuk
yardımıyla kuvvetli renklerden birer damla belirli aralıklarla bırakılır,
istenirse iç içe birkaç renk daha konulabilir. İnce tel çubuk, bu kat kat renkli
dairelerin içinde sağdan sola, yukarıdan aşağıya birkaç defa hareket ettirilerek çark-ı felek, yürek, yıldız gibi şekiller elde edilir .
Buna bağlı olarak XVIII. asrın bitişine doğru aynı usulle çiçek şekilleri de yapılmak istenmiştir. Lâkin Osmanlı Devleti’nin son yıllarında (1917-1918) ilk defa hattat Necmeddin Okyay (1883-1976) eliyle, tabiî şekline en yakın çiçekli ebruların (lâle, karanfil, hercaî menekşe, gelincik, gonca gül, kasımpatı, sümbül) yapılması başarılmış;
Okyay’ın öğrencisi Mustafa Düzgünman da (1920-1990) bu çiçek çeşitlerine papatyayı eklemiştir.
Çiçekli ebrular, sanat tarihimizde Necmeddin ebrusu adıyla tanınır.
Taraklı ebru nasıl yapılır?
Battal ebrusuna göre renkler serpildikten sonra su üzerinden tarak âletinin
geçirilmesiyle elde edilir