1. Madenler ve Defineler
Yeraltında bulunan ve “rikâz” adını alan maden ve defineler, zekâta tâbi
mallardandır. Madenlerin zekâta tâbi olması için, nisaba ulaşması şart
değildir. Madenler için havelân-ı havl şartı da aranmaz. Hanefi fakihler,
madenleri iki kategoriye ayırır ve zekâta tâbi olmasını da, bu sınıflamaya
göre açıklar:
a. Katı madenler.
Bunlar da ikiye ayrılır:
- Sert olup ateşte eriyen ve kalıp hale gelebilenler: Bu tür madenlere altın,
gümüş, bakır, kalay, nikel, kurşun, demir vb. örnek verilebilir. Sadece bu
çeşit madenler, zekâta tâbidir.
- Sert olup ateşte erimeyen ve sıvı hale gelmeyenler:
Kireç, mermer, kömür, alçıtaşı, yakut, zümrüt, elmas vb. madenler bu türe örnektirler. Bu çeşit madenler zekâta tâbi değildir.
Bütünü toprak sahibine, sahibi yoksa bulana ait olur. Bu sebeple devlet toprakları içinde bulunan bu gibi madenler devlete ait olduğundan zekâta tâbi değildirler.
Şu halde altın ve gümüş gibi ısıyla eritilip şekillendirilen diğer madenler onlara kıyas edilerek zekâta tâbi olurlar.
b. Sıvı madenler.
Petrol, civa, su, tuz ve benzeri sıvı madenler zekât dışıdırlar.
Madenlerin zekât oranı Hanefîlere göre %20, diğer üç mezhebe göre
%2,5’tur. Hanefîler madende nisap şartı aramamışlardır. Maden zekâtı,
maden çıktığında ve temizlenmesinden sonra ödenir. Maden geliri –zekâttan
farklı olarak- fey gibi kabul edilir ve ayetlerde (el-Haşr 59/6-7) belirlenmiş
oranlarda ilgili kalemlere harcanır.
Eski milletler ve insanlar tarafından yeraltına gömülen ve halk arasında
hazine/gömü denen altın veya para vb. dolu küp, eşya gibi mallar ile deprem ve yer çökmesiyle yeraltında kalan mallara kenz, define veya gömü denir. Defineler için nisaba ulaşma ve havelân-ı havl şartı aranmaz.
Daha önceki Müslümanlar tarafından gömülen mallar, kenz-i İslâmî
olarak adlandırılır. Bunların Müslümanlara ait olduğu kelime-i tevhid ve
bunun gibi Müslümanların kullandığı bir alâmetle bilinir. Gömülmesi
İslâm’ın ortaya çıkışından sonra olan defineler kenz-i İslâmî kabul edilir. Bu
gibi defineler, lukata (buluntu mal) hükmünde olacağından, buluntu malın
önce sahibi aranır. Arama süresi, buluntuya ve örfe göre değişir. İlân
yapıldıktan sonra, sahip ve mirasçıları ortaya çıkarsa, ona verilir. Sahibi
bulunmazsa, bulan kimse fakirlere tasadduk eder. Kendisi fakirse, ondan
faydalanabilir.
Müslüman olmayanların gömdükleri kıymetli maddeler, kenz-i câhilî
adını alır. Bu gibi definelerde haç, put, resim ve bunun gibi Müslümanlığa ait olmayan alâmetler bulunabilir. Özel mülkiyeti olmayan topraklarda bulunan bu çeşit defineler, %20 üzerinden zekâta tâbi olur.
Bunun dışında kalanlar, – emeğinin karşılığı olarak- bulana ait olur. Başkasının toprağında bulunan define,
-ganimete konu olacağından- %20 zekâtı verildikten sonra toprak sahibinin olur.
Müslümanlara veya gayri müslimlere ait olduğu konusunda hiçbir işaret
bulunmayan defineleri kenz-i müştebeh adını alırlar. Bunlar kenz-i câhilî
hükmüne tâbidir. Bu definelerden elde edilen gelirin harcama yeri, fey ve
ganimet gibidir.
2. Zirâî Ürünler
Zirâî ürünler, zekâta tâbidir. Elde edilen ürünün zekâtına 1/10 (onda bir)
anlamında “öşür” denir. Bu sebeple öşürü, toprak sahibinin değil, toprağı
icarla bizzat işleyenin ödemesi gerekir.
Hasat yapılmadan satılan ürünün öşrünü ödemek müşteriye, fakat ürün yetişmişse satana aittir.
Ebû Hanîfe dışındaki çoğunluk fakihlere göre diğer zekât konularında olduğu gibi, öşürde de nisaba ulaşmak şarttır.
Bu nisap, hadislerde beş vesk olarak belirtilir.
5 vesk’in günümüzdeki karşılığı, ürünün hacmine ve özgül ağırlığına göre 653-1000 kg. arasındadır.
Nisap hesabında çiftçi ailenin senelik ürün ihtiyacıyla ürünün yetişmesi için yapılan masraflar, hesap dışı bırakılır ve kalanı üzerinden zekât hesap edilir.
Nisap ve masrafın hesaplanması, öncelikle öşre tâbi her tür ürünün kendisiyle yapılır. Ziraat ürünlerinin zekâta tâbi olması için, hasattan sonra bir yıl geçmesi şart değildir. Yıl içindeki her hasat mevsimi için, ayrı ödeme yapılır. Öşür ödenecek ürünlerin öşür toprağında yetişmesi şarttır. Öşre tâbi arazi üzerinde fiilen ziraat yapılarak mahsul elde edilmişse, öşür ödemek gerekir. Toprağı değerlendirmek üzere ekip dikilerek elde edilen- bütün zirai ürünler zekâta tâbidir.
Yağmur, nehir, çay, ırmak gibi doğal sularla sulanan topraklardan elde
edilen ürünlerde, zekât oranı %10’dur.
Kova, dolap veya taşıma su ile sulanan arazilerden alınan ürünlerde harcanan işgücünün payı yüksek olduğundan oran %5’tir.
Öşre tâbi toprak hem yağmur ve ırmak, hem de âlet kullanarak sulanırsa, daha çok kullanılan sulama şekli esas alınır ve öşür buna göre ödenir.
Öşür topraklarından zekât ödenmesi için, ürünün tamamen yetişip elde
edilmesi gerekir. Bu olmadan, öşür ödenmez. Meyveli bitkilerin zekâtının
farz olma vakti, meyvelerinin ortaya çıktığı, yani ziyan olma ihtimali
kalmadığı zamandır. Hububatın zekâtının farz olma vakti, samanlarından
ayrılıp tartıldıktan sonradır. Ziraatten ve ekilenin çıkmasından sonra, -sebep
bulunmuş olacağından- öşür peşin ödenebilir. Çiçek verip meyve haline
gelmeye başlamasından sonra, meyveler için ödeme yapılabilir.
Öşür malın kendisinden verilebildiği gibi, değeri bedel olarak da
ödenebilir. Öşür farz olduktan sonra ürün kendiliğinden veya doğal bir afet
sonucu telef olursa zekât borcu düşer, kalanla telef olanı nisap hesabında
birbirine eklenir. Zekât, kalan üzerinden ödenir. Ürünün bir kısmı tahrip
olmuşsa, geriye kalan kısım üzerinden orantılı olarak öşür ödenir. “Yanmış
harmanın öşrü olmaz.” atasözümüz bu görüşlerden çıkmış olmalıdır. Öşür
farz olduktan sonra ürünün kusurlu olarak telef olması veya ölüm, öşür
borcunu düşürmez.
3. Hayvan Ürünleri
Haraç toprağında bulunmayan arının ürettiği bal zekâta tâbidir.
Bal için %10 oranında zekât ödenir. Ziraat ürünlerinde olduğu gibi, balda da ödeme zamanı her bir üretim dönemidir.
Öşür toprağında bulunan ve kendisiyle ipekkurdu beslenen dut yaprakları
için öşür ödenir. İpek hayvana tâbi olduğundan, ipekten dolayı ayrıca öşür
ödenmez. Zira ipekkurdu öşre tâbi değildir.
4. Deniz ve Su Ürünleri
Balıklar, %2,5 oranında zekâta tâbidirler. Balık dışında inci, mercan vb.
deniz ve su ürünleri de aynı oranda zekâta tâbidir.
5. Ücretler ve Serbest Meslek Kazançları
Muhasebeci, avukat, mühendis, doktor, mimar gibi meslek sahiplerince elde
edilen ücretler ve serbest meslek kazançlarının yalnızca safi gelirinden zekât ödenir. Borç, aslî ihtiyaç, harcama ve vergiler düşüldükten sonra kalan kısım zekâta tâbi olur. Ücretler ve serbest meslek kazançları için, %2,5 zekât ödenmelidir.
6. Gelir Getiren Bina, Sanayi Tesisi, Nakliye Araçları ve Taşınır Mallar
Aynına zekât gerekmeyen, ticaret için değil, üretim için elde bulunup,
kiraya vermek veya ürettiğini satmak suretiyle sahibine fayda ve kazanç
sağlayan mallar müsteğallat (menkul ve gayri menkul sermaye iradı, gelir
getiren mal) adını alır. İlkine, belli bir bedelle kiraya verilen ev, hayvan,
ziynet eşyası ile düğün salonu ve ulaşım araçlarını; ikincilere de, yününü
veya sütünü satmak üzere edinilen sâime olmayan hayvan ile fabrikalar örnek gösterilebilir. Müsteğallâtın zekât oranı %2,5’tur.