Kutsal mekân fikri hemen bütün dinlerde vardır. Din mensupları bu kutsal
yerleri ziyaret ederler ve bundan derin bir huzur duyarlar. Bu ziyaretler kimi
zaman bir hastalıktan şifa bulma, bir dertten kurtulma gibi maddi fayda
beklentisiyle kimi zaman da o esnada inanılan dinin en büyük otoritesini
memnun etmek gibi manevi hazlar yaşamak için yapılır.
Orta Doğu yanında Eski Çin, Japonya ve Hindistan gibi ülkeler ve
buralarda görülen Taoizm, Budizm, Hinduizm gibi dinler de dâhil olmak
üzere dünyanın bütün medeni toplumlarının inanç sistemi içinde haccın özel
bir yeri vardır. İlk dönemlerdeki ziyaret yerlerine zamanla yenilerinin
eklendiği ve sayılarının arttığı görülür.
Yahudilikteki en önemli hac mekânı Kudüs ve çevresidir. Tevrat’a göre
bütün Yahudi erkekler yılda üç defa gerçekleşen bayram günlerinde İsrail’in
Allah’ı Rab Yahova’nın huzurunda bulunmak mecburiyetindedir.
(Çıkış, 23/14, 17; 34/23).
İlk Hıristiyanlar Yahudilikte olduğu gibi Kudüs’teki mabedi ziyaret
ediyorlardı. İncillerde Hz. İsa’nın da bu mabedi bir veya birden çok defa
ziyaret edip hac merasimine katıldığı ifade edilir. Sonraları Hıristiyanlıkça
başka birçok yere kutsallık verildiği ve buraların da kutsal ziyaretgâhlar
olarak kabul edildiği görülür. Antakya ve Efes, Anadolu’daki en önemli
ziyaret yerleri arasındadır.
Mekke ve çevresi, bilhassa Kâbe İslâm öncesi dönemde de Arabistan
Yarımadası’nda yaşayanlar tarafından kutsal sayılıyor ve her sene aynı
mevsimde ziyaret ediliyordu. Zilhicce ayında olması gereken bu ziyaret,
uygulamada olan kamerî takvime göre yılın bütün mevsimlerine rastlaması
beklenirken iki-üç senede bir takvimde düzenleme ve değişiklik yapılarak
devamlı ilk bahar aylarına denk getirilirdi.
Hac mevsimi öncesinde birbirini takip eden üç panayır düzenlenir daha sonra Arafat’a çıkılırdı. Arefe günü burada geçirildikten sonra akşam Müzdelife’ye hareket edilir, ertesi gün oradan Mina’ya geçilirdi. Mina’da üç gün boyunca şeytan taşlanır ve ayrıca kurban kesilirdi. Sonra Mekke’ye gelinir Kâbe tavaf edilirdi. Kureyş ve müttefikleri kendi elbiseleri ile tavaf ederken diğer kabile mensupları -günah işledikleri elbise ile tavaf yapmamak için- ya daha önce kullanılmamış ya da birincilerden ödünç veya parayla alınmış bir elbise ile bu da mümkün olmazsa çıplak olarak tavaf ederlerdi.
Safâ ile Merve arasında sa‘y yapılır, putlar adına kurban kesilirdi. Ayrıca bazı putlar ziyaret edilir, onların etrafında tavaf yapılırdı. Hac esnasındaki çeşitli hizmet ve organizasyonlar, belli kabilelerin sorumluluğunda idi.
İslâm dini, daha önce var olan hac uygulamasını putperest unsurlardan
temizledi, ona Tek Allah (tevhid) inancına uygun aslî hüviyetini yeniden
kazandırdı. Yeryüzündeki ilk kutsal bina olan Kâbe’deki putları ortadan
kaldırdı. Orayı sadece Müslümanların ziyaret edebileceğini bildirdi.
İmkânı olan Müslümanların, ömürlerinde bir defa Kâbe’yi ziyaret
etmeleri farzdır. Hac olarak isimlendirilen bu ziyaret senede bir defa ve
mutlaka ona ayrılmış zaman diliminde yapılır. Haccın en önemli rüknü
zilhiccenin dokuzuncu günü edâ edilen Arafat vakfesidir.
Bunun dışında Mekke’ye senenin herhangi bir gününde ihramlı olarak
yapılabilen, tavaf ve sa‘yden sonra ihramdan çıkılan özel bir ziyaret daha
vardır ki, bu ziyarete umre denir. Umre her mevsimde yapılabirise de senenin beş günü yapılması tahrimen mekruhtur.