Yüce Allah’ın “...O kurbanlardan hem kendiniz yiyin hem de bitkin düşmüş
fakirlere yedirin.” (el-Hac 22/28, 36)
ile Hz. Peygamber’in “Kurban etini yiyin, yedirin ve biriktirin…”
(Buhârî, “Edâhî”, 16; Müslim, “Edâhî”, 34)
şeklindeki buyrukları ve sahabe-i kirâmın bu yöndeki uygulamaları, kurban
etinin üçe ayrılarak değerlendirilmesi şeklinde bir geleneğin yerleşmesini
sağlamıştır.
Buna göre kurban etlerinin üçte biri eve ayrılır,
üçte biri eşedosta, akraba ve komşuya ikram edilir,
kalan üçte biri de kurban kesemeyen fakirlere dağıtılır.
Hem bu yöntemde hem de oranlarında bir zorunluluk yoktur.
Birey, ibadet bilincine, kurbanın mahiyetine, toplumun o andaki
genel ve kendinin özel şartlarına göre en uygun yolu belirleyebilecektir.
Bu bağlamda mesela, kurban kesilen ev halkı kalabalık olur veya ihtiyaç hâsıl olursa etin daha azının dağıtılması hatta hiç dağıtılmayıp tamamının evde bırakılması da câiz görülmüştür.
Allah’a yaklaştırması umulan bir ibadet olduğu için kurban kesenin bunun
üzerinden herhangi bir kazanç elde etmesi düşünülemez. Dolayısıyla kişi
kendi kurbanının etini, diğer unsurlarını ve derisini kendi hesabına satamaz.
Satacak olursa parasını yoksullara vermek zorundadır. Aynı hassasiyet kesim öncesinde kurbanlık hayvanın sütünden veya yününden yararlanılmasında veya taşımacılık gibi herhangi bir işe koşulmasında da söz konusudur. Şayet böyle şeyler yapılırsa bedelinin sadaka olarak verilmesi gerekir.
Kurban eti ve diğer parçaları satılamadığı gibi onlardan kasap ücreti de
verilemez.
Ciğer, yürek, böbrek, bağırsak, iç yağı, baş, bacak ve benzeri
parçalar da tıpkı eti gibidir. Kurban sahibi tarafından yenebileceği ya da
kullanılabileceği gibi bedelsiz olarak dağıtılabilir de.
Deri de aynı hükümlere tabidir. Sahibi onu seccade, sofra, yolluk ve
benzeri şekillerde kullanabileceği gibi başkasına karşılıksız olarak da
verebilir.
Fakihler kurban derisinin, demirbaş olarak kullanılabilecek bir eşya
karşılığında değiştirilebileceğine onay vermişlerdir. Zira derinin bizzat
kullanılması meşru ise onun yine sürekli kullanılacak bir eşya veya alet ile
takası da meşrudur. Fakat deriyi satması halinde satım bedelini fakirlere
vermek zorundadır.
Aynı şekilde deriyi, sürekli kullanılacak değil de tüketilecek bir şey ile takas ederse bedelini tasadduk etmesi gerekecektir.