Ünite 9: Yeminler ve Keffâretler
1. Sosyal ilişkilerde yeminin nasıl bir yeri vardır?
Cevap: Toplumsal ilişkilerde karşılıklı güven, hep
aranan ve beklenen bir olgu olmuştur. İnsanlar bazen
sözlerine ya da eylemlerine ayrı bir inandırıcılık
kuvveti kazandırmak isterler. Bu isteğin
gerçekleştirilebilmesinin günlük hayattaki en kolay ve en
çok başvurulan aracı, yeminlerdir. Kişiler inandıkları
ortak ilkeler ve değerler adına and içerek muhataplarına
belli bir güven duygusu verirler. Böylece başta
sözleşmeler olmak üzere ikili veya çok taraflı ilişkiler,
karşılıklı itimada bağlanmış olacağından daha istikrarlı bir
ortam sağlanmış olur. Mahkemelerde de bir isbat vasıtası
olarak bazen yemine başvurulur.
2. İslâm öğretisinde yeminin yeri nedir?
Cevap: Aslında İslâm öğretisine gönülden bağlı olan
kimseler, sözlerini kuvvetlendirmek ve doğruluklarını
isbat etmek için ayrı bir unsura gerek duymazlar. Çünkü
İslâm, kendisine inananlardan her durumda özüyle ve
sözüyle doğru olmalarını bekler. Onlarcası içinde
“Sana emrolunduğu gibi dosdoğru ol!” (Hûd 11/112);
“Onlar emanetlerini gözeten ve sözlerini yerine
getirenlerdir.” (el-Mü’minûn 23/8; el-Meâric 70/32);
“Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru olanlara korku
yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” (el-Ahkâf 46/13)
ayetleri, bu duyarlılığı açıkça ortaya koymaktadır.
3. Yüce Allah’ın yemin hakkındaki hükmü nedir?
Cevap: Yüce Allah’ın “Sözleştiğiniz zaman Allah’a
olan ahdinizi yerine getirin! Yeminlerinizi, Allah’ı
aranızda kefil kılarak sapasağlam hale getirdikten sonra
bozmayın...Yeminlerinizi aranızda aldatma amacı
yapmayın!.. Allah adına verdiğiniz birsözü az bir
pahaya değişmeyin!..” (en-Nahl 16/91, 94, 95);
“...Allah bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden sizi
sorumlu tutar. Bunun keffâreti, kendi aile fertlerine
yedirdiğinizin ortalamasından, on fakiri doyurmanız veya
onları giydirmeniz yahut bir köleyi hürriyetine
kavuşturmanızdır. Bunları bulamayan kimse üç gün oruç
tutar. İşte yeminlerinizin keffâreti budur. Yemin ettiğiniz
zaman yeminlerinizi tutun!..” (el-Mâide 5/89) şeklindeki
buyrukları, yemine karşı hükmüdür.
4. Keffâret, sadece cezaî bir olgu mudur?
Cevap: Keffâret sadece yerine getirilmeyen yeminlerin
cezası bağlamında ele alınan bir olgu değildir.
Aşağıda ayrıntılarıyla incelenecek olan ramazan
orucunu bozmak, adam öldürmek, ihram yasaklarını
çiğnemek gibi diğer bazıeylemler de başka keffâret
türlerini gündeme getirirler. Çiğnenen bir dinî kuralın
uhrevî sonuçlarını telafiye, Allah’ın hoşnutsuzluğunu
gidermeye vesile olduğu ve malî ya da bedenî bir ibadet
ile yerine getirildiği için keffâretler, ibadet kavramı içinde
değerlendirilirler. Keffâretler hem ihlâl edilen kuralların
bir cezasıdır hem de ihlâl edenin tevbesi ve bağışlanması
için bir vesiledir.
YEMİNİN TANIMI VE KALIPLARI
5. Yemin nedir?
Cevap: Arapça bir kelime olan yemin (çoğulu:
eymân), sözlükte “kuvvet, and, ahd, kasem, uğur, sağ
taraf, sağ el” gibi anlamlara gelir. Dinî terim olarak,
kişinin, bir işi yapıp yapmaması veya bir olayın doğru
olup olmaması konusunda söylediği sözünü Allah’ın
adını ya da onun bir sıfatını öne sürerek
kuvvetlendirmesi anlamına gelmektedir. Söz gelimi
“VAllahi beş liraya aldım”; “VAllahi ve billahi bir
daha onun evine girmem!”; “Rahim olan Allah’a
andolsun ki bir daha sigara içmeyeceğim!” gibi
cümleler birer yemindir. Arapça kasem kelimesi de
yeminin bu terim anlamını ifade etmek üzere kullanılmıştı.
6. Kasem suretiyle yemin nedir?
Cevap: En çok bilinen ve uygulanan yemin kalıbı, kasem
suretiyle yemin diye isimlendirilen şeklidir. Adı geçen
şekil genellikle şu kalıplarda somutlaşır: Yüce Allah’ın
güzel isimlerinden birisinin başına v, b ile t (yani
Arapça vav, bâ veya tâ) harflerinden birisinin ilavesiyle
“vAllahi...”, “billahi...”, “tAllahi...” denerek yemin
cümlesi kurulur. “VAllahi görmedim”, “Billahi yarın
geleceğim” cümlelerinde olduğu gibi. “Allah şahit,
Allah’a yemin olsun ki, Allah adına and içerim ki, Aziz
olan Allah hakkı için” gibi kalıplar da kasem suretine
dâhildir. “İzzet-i ilahiyye hakkı için”, “Allah’ın kibriyası
ve celâli hakkı için” gibi Yüce Allah’ın zâtî sıfatlarına
dayanarak and içilir. Hiç Allah’ın adı anılmasa da
“Üzerime yemin olsun”, “Üzerime andolsun”, “Kasem
ederim”, “Yemin ederim”, “Şehadet ederim” gibi ifade
şekilleri bu kapsamdadır.
7. Talâka nedir?
Cevap: Talâka yani evliliği sonlandırmaya bağlanan
yemindir. Muallâk yemin veya şartlı yemin de denen bu
şekilde, genellikle bir işi yapıp yapmama kararlılığı,
talâka (eskiden bir de köle azadına) bağlanır. Mesela
“Şu eve ayak basarsam karım boş olsun”, “Bir daha Ali
ile konuşursam şart olsun” gibi ifadeler böyledir. Bir
eylemi yapıp yapmamaya yönlendirmek ya da engel
olmak kasdı açık olduğu için, klasik dönem fıkıh
bilginlerinin bir kısmı ile çağdaş âlimlerin pek çoğu
böyle cümleleri haklı olarak yemin kapsamında
değerlendirmişlerdir. Her ne kadar Müslüman ahlâkına
yakışmasa da bir defa kararlılıkla söylendikten sonra doğal
olarak gerekli hükümler uygulanacaktır.
8. Örfün yemin anlamı verdiği kalıplar nelerdir?
Cevap: Yeminin bu şeklinde Yüce Allah’ın bir adı ya da
sıfatı kullanılmaz, fakat duyan herkes bunun bir yemin
olduğunu bilir. Mesela “Ekmek Kur’ân çarpsın”; “Mushaf
hakkı için”; “Peygamber hakkı için”; “Kâbe hakkı için”;
“Anam avradım olsun”; “Çocuklarımın ölüsünü göreyim”;
“Şart olsun” ve benzeri başka kalıplar, ülkemizin birçok
bölgesinde yemin anlamında kullanılmaktadır. Her ne
kadar kimi fıkıh ve ilmihal eserlerinde “Yemin edecek
kimse ya Allah’a yemin etsin ya da sussun!” (Buhârî, “Eymân”, 3) hadisine dayanarak, Allah’ın adı ve sıfatları
dışında başka şeylere yemin edilemeyeceği söylenmiş olsa
da yeminlerde örfün belirleyici olduğu, neredeyse bütün
mezhepler tarafından kabul edilmiş bir ilkedir. İşte bu
sebeple, örfün yemin olarak gördüğü böyle sözlere yemin
hükmü verilmelidir.
9. Niyete ve maksada göre yemin sayılan ifade kalıpları
nelerdir?
Cevap: Kimi ifade kalıpları niyete ve maksada göre
yemin sayılır. Örneğin “Şöyle yaparsam kâfir olayım,
yahudi olayım”; “Şuraya gidersem Allah’a kul,
Peygamberine ümmet olmayayım”; “Şunu yersem imansız
olarak öleyim, kıblem Kâbe olmasın” ve benzeri
cümleler, eğer yemin niyetiyle söylenmişse yemin
hükümlerine tabi olur. Fakat gerçekten kâfir olmak
niyetiyle veya başka kötü niyetlerle söylenmiş ise o zaman
yemin değil büyük günah sayılır. Bu son durumda sözün
sahibi, tevbe ve istiğfar ile imanını yenilemek yanında,
eğer evli ise nikâhını da yenilemek durumundadır.
YEMİN ÇEŞİTLERİ VE HÜKÜMLERİ
10. Nasıl ve hangi niyetle yapıldığı bakımından yeminler
kaça ayrılır?
Cevap: Nasıl ve hangi niyetle yapıldığı bakımından
yeminler üçe ayrılır. Bu üçlü ayırım aynı zamanda yemin
ile ilgili hükümleri de belirler:
1- Yanlışlıkla yapılan yemin (Yemin-i lağv)
2- Yalan yemin (Yemin-i Ğamûs)
3- Vaad yemin (Yemin-i mün‘akide)
11. Yanlışlıkla yapılan yemin (yemin-i lağv) nedir?
Cevap: Doğru olduğu zannıyla veya hiç farkında olmadan
yanlışlıkla yapılan yemindir. Mesela borcunu ödemediği
halde ödemiş olduğunu zannederek “VAllahi borcumu
ödedim”; bir kişiyi gördüğünü unutarak “Billahi
görmedim” diye yapılan yeminler böyledir. Dil
alışkanlığıyla konuşma arasında öylesine söyleniveren
“vAllahi-billahi”li ifadeler de bu kapsamdadır. Boş ve
hatalı olup kandırma kasdı bulunmadığı için böyle
yeminlere lağv yemini denmiştir.
12. Yalan yemin (yemin-i ğamûs) nedir?
Cevap: Geçmişte veya şimdiki zamanda meydana gelen
bir olay hakkında bile bile ve kasten yapılan yalan
yemindir. Borcunu ödemediğini apaçık bilen bir kimsenin
“VAllahi ödedim”; hırsızlık yapan birisinin “VAllahi ben
çalmadım” demesi böyledir. Göz göre göre yalan yere
yemin etmek büyük günahtır. Ğamûs kelimesi de zaten
sözlükte “batıran, yerin dibine geçiren” anlamına gelir.
Nitekim büyük günahları haber veren Hz. Peygamber
“el-yeminü’l-ğamûs”ü bunlar arasında saymış ve bile bile
yalan yere yaptığı yeminle insanların haklarını
kaybetmelerine sebep olan kimselerin kıyamet gününde
Allah’ın gazabıyla karşılaşacakları uyarısında
bulunmuştur. (Buhârî, “Eymân”, 16; Müslim, “İman”,
220). Yüce Allah’ın gazabının nasıl tecelli edeceğini ise
bir başka hadisinde şöyle beyan buyurmuştur: “Yaptığı
yemin ile bir misvak ağacının dalı kadar bile olsa bir
Müslümanın hakkını kesip alan kimseye Allah
cehennemi gerekli kılar ve cenneti ona haram eder.”
(Müslim, “İman”, 218).
13. Hanefîlere göre ğamus yemininin hükmü nedir?
Cevap: Hanefîlere göre böyle bir yeminde keffâret yoktur
çünkü onu herhangi bir dünyevi bedel ya da ceza
karşılayamaz. Sahibi işlediği günahtan ötürü samimiyetle
tevbe-istiğfar etmeli ve eğer yemini ile bir kul hakkının
ihlâline sebep olmuşsa onu da telafi etmeli ve ardından
muhatabıyla helalleşmelidir. Şafiî mezhebi ise, yalanı
cezalandırmak amacıyla, ğamûs yemininde de keffaretin
söz konusu olacağına hükmetmiştir.
14. Vaad yemin (Yemin-i mün‘akide) nedir?
Cevap: Yemin dendiği zaman asıl kastedilen ve yukarıda
geçen terim tanımınay en uygun olan çeşidi budur. Yerine
getirilmesi kesin olarak kararlaştırılmış yemin anlamına
gelen mün‘akid yemin, gelecekte gerçekleşmesi mümkün
olan bir eylem üzerine yapılır. Mesela “VAllahi borcumu
yarın ödeyeceğim”; “VAllahi bu eve bir daha ayak
basmayacağım”, “Bundan sonra onunla konuşursam karım
benden boş olsun” gibi yeminler mün‘akid sayılır. Çünkü
yemine bağlanan eylemler yani borcu ödemek, eve girmek
ve konuşmak, hem gerçekleştirilmesi mümkün hem de
gelecek ile ilgili eylemlerdir. Söylenen hususların yerine
getirilmemesi halinde yemin bozulmuş olur ve aşağıda
anlatılacağı biçimiyle keffâret gerekir.
15. Mutlak yemin nedir?
Cevap: Herhangi bir vakitle kayıtlı olmayan yemindir.
Söz gelimi “VAllahi borcumu ödeyeceğim; bu evi senden
başkasına satmayacağım; seninle evleneceğim” gibi
yeminler belli bir vakit tesbiti yapılmadığı için mutlak
yemin sayılırlar. Bir vakte bağlı olmadığı içindir ki,
yemin eden ve hakkında yemin edilen kişi sağ olduğu
sürece bu yemin bozulmaz. Böyle bir yemin ancak
taraflardan birisi öldüğünde bozulur ve keffâreti o zaman
gerektirir. Fakat bilinmelidir ki, yukarıda bir kısmı verilen
ayet ve hadislere kulak veren samimi bir Müslüman,
yemininin arkasında durur ve onun gereğini derhal yerine
getirir.
16. Muvakkat yemin nedir?
Cevap: Bir vakitle kayıtlı olan yemindir. Mesela
“VAllahi borcumu bugün ödeyeceğim; bu evi ay
sonuna kadar senden başkasına satmayacağım; bu yıl
içinde seninle evleneceğim” gibi yeminler belli bir vakte
bağlandığı için muvakkat sayılırlar. Bu tür yeminlerin
bağlayıcılığı, söz konusu vakitle sınırlıdır. Dolayısıyla
belirlenen vakit bitmeden yemine muhalefet edilirse
keffâret gerekir; vaktin bitimiyle yeminin hükmü de
sona erer. Borç ödeme ve evlenme örneklerinde
olduğu gibi olumlu bir eylem üzerine yapılan
muvakkat yeminlerde, söz konusu eylem belirlenen
süre içinde yerine getirilmezse sürenin bitimiyle yemin
de kendiliğinden bozulmuş olur ve keffâret sorumluluğu
devreye girer.
17. Fevr yemini nedir?
Cevap: Bir konuşmaya veya davranışa o anda cevap
olmak üzere yapılan anlık yemindir. Söz gelimi bir
yemeğe davet edilen bir kişinin o anda “VAllahi
yemek yemem” demesi ile sokağa çıkmak üzere olan
bir kadına kocasının “Eğer sokağa çıkarsan boşsun”
demesi böyle bir yemindir. Hemen o anda ve o
bağlamda yapıldığı için böyle isimlendirilmiş olan bu
mün‘akid yemin türü, ancak o zaman ve bağlam için
geçerlidir. Yani yapılan yemin, birincisinde sadece davet
edildiği yemeği yemekle; ikincisinde ise sadece o anda
sokağa çıkmakla sınırlıdır. Dolayısıyla başka avetlere
katılmayı ve yemekleri yemeyi ya da başka
zamanlarda sokağa çıkmayı kapsamaz.
18. Mün‘akid yeminle ilgili genel hükmün tek istisnası
nedir?
Cevap: Gelecekte bir şeyi yapmaya ya da terk etmeye
yemin eden kişi bu düşüncesine Allah’ı şahit gösterdiği
için sözünün gereğini yerine getirmekle yükümlüdür.
Mün‘akid yeminle ilgili bu genel hükmün bir tek istisnası
vardır o da bizzat yemin konusunun dinî değerlere ve
hükümlere aykırılık teşkil etmesidir. Daha açık bir
ifadeyle söylersek, eğer yemine bağlanan eylem dinî
esaslara aykırı (haram) olursa yemine sadık kalınmaz
aksine terk edilir ve ardından keffâret ödenir. Mesela
borcunu ödememeye, babasıyla konuşmamaya, oruç
tutmamaya, falancayı öldürmeye dair yeminler böyledir.
Bunlara sadık kalınmaz. Aksine borç ödenir, babayla
konuşulur, oruç tutulur, cinayetten kesinlikle vazgeçilir ve
ardından keffâret yerine getirilir.
19. Tek yemin nedir?
Cevap: “VAllahi filan ve filan ile konuşmayacağım” veya
“filan ve filan yere gitmeyeceğim” tarzında içinde iki şey
birlikte anılan yeminler tek yemin sayılır.
20. Yeminlerin hükmü neye göre belirlenir?
Cevap: Yeminlerin hükmü, yeminde geçen kelimelere ve
o kelimenin aynı dili konuşanların örfündeki anlama göre
belirlenir. Mesela “Allah’a andolsun ki meyve
yemeyeceğim” diye yemin eden kimse, kendi
toplumunda meyve denince akla gelen şeyleri yememeye
yemin etmiş sayılır; yoksa bütün meyve çeşitlerini
yememeye değil. Anlaşılacağı üzere örf, yemini
kayıtlamış olur.
21. Zorlama ve tehdit altında yapılan yeminin hükmü
nedir?
Cevap: Zorlama ve tehdit altında yapılan yemin
Hanefîlere göre geçerli ve bağlayıcı iken diğer birçok
mezhebe göre geçerli değildir.
22. “İnşAllah” ilavesiyle yapılan yeminler hakkında
hüküm nedir?
Cevap: “İnşAllah” ilavesiyle yapılan yeminler Hanefîlere
göre sorumluluk doğurmaz. Söz gelimi “Yemin ederim ki
yarın inşAllah senin işini yapacağım” şeklindeki bir
yemin, gereği yerine getirilmediği takdirde keffâret
sonucu doğurmaz. Fakat bu tür davranışların İslâm
ahlakıyla ve Müslüman kimliğiyle bağdaşmadığı da
bilinmelidir.
23. Mahkemede yargıcın veya günlük hayatta karşıdaki
kişinin isteği üzerine yapılan yeminler hakkında hüküm
nedir?
Cevap: Mahkemede yargıcın veya günlük hayatta
karşıdaki kişinin isteği üzerine yapılan yeminlerde, yemin
edenin değil muhatabının niyeti ve amacı önemlidir.
Dolayısıyla karşıdakini yanıltmak amacıyla, niyetine
başka bir şeyi alıp kelime oyunları yaparak edilen bir
yemin, karşıdaki kişinin niyetine ve beklentisine göre
yorumlanır. Böylece kurnazlıkla aldatma yolları
kapatılmış olur. Nitekim Resul-i Ekrem yeminlerde,
yemin ettirenin niyetinin belirleyici olduğunu bildirmiştir
(Müslim, “Eymân”, 21).
24. Yemin ederken sorumluluktan kurtulmak için bir
ayağını kaldırmak veya kalpten başka bir şeyi geçirmek
yemini geçersiz kılar mı?
Cevap: Yemin ederken sorumluluktan kurtulmak için bir
ayağını kaldırmak veya kalpten başka bir şeyi geçirmek,
uydurma bir davranıştır ve hiçbir anlam taşımamaktadır.
KEFFÂRET VE ÇEŞİTLERİ
25. Yemin ve kefaret aynı şey midir?
Cevap: Günlük hayatta rastlanma sıklığı dolayısıyla
genellikle yemin ile irtibatlı olarak ele alınsa da keffâret
aslında bağımsız bir ibadet konusudur. Bilerek ya da
bilmeyerek yapılan kimi ihlal ya da suçların Yüce Allah
tarafından affedilmesine vesile olması veya doğurdukları
kötü sonuçların ibadet cinsinden fiillerle kısmen de olsa
telafisine sebep olması dolayısıyla keffâretler ibadet
kapsamında değerlendirilmektedir.
26. Kefaret nedir?
Cevap: Sözlükte “örten, gizleyen, inkâr eden” gibi
anlamlara gelen keffâret (çoğulu: keffârât) dinî bir terim
olarak şöyle tanımlanmaktadır: İşlenen bir kusur veya
günahtan dolayı hem ceza özelliği bulunan hem de
Allah’tan bağışlanma dilemek maksadıyla yapılan bir tür
malî ve bedenî ibadettir.
27. Kefaretin sebebi nedir ve ne şekilde yapılır?
Cevap: Tanımdan da anlaşılacağı üzere keffâretin sebebi
bir ihlâldir. Bu ihlâl, ya dinen yapılması gereken bir
eylemin terk edilmesi, ya da yapılmaması gereken bir
şeyin yapılması şeklinde olur. Her iki durumda da bir
kusur ve günah işlenmiş olacağından dinimiz, bunların
ibadet türünden fiillerle giderilmesini ve kusurlu olanların
bu yolla affedilebilmelerini öngörmüştür. Keffâret diye
isimlendirilen bu fiiller aynı zamanda günahın bir cezası
mahiyetini de taşımaktadırlar. Yani suçunun karşılığında
keffâret sorumluluğunu yerine getiren kimse böylelikle
hem cezalandırılmakta hem de affedilebilme imkânını
yakalamaktadır.
28. Keffâretlerin nasıl bir sosyal boyutu vardır?
Cevap: Keffâretler günah işleyen kimsenin pişmanlık
duymasına ve tevbede bulunmasına vesile olması
yanında, sosyal yönü de olan ibadetlerdendir. Oruç
tutmak, köle azad etmek, belli sayıda fakirleri
doyurmak veya giydirmek yollarından birisiyle ifa
edilebilen keffâretlerin oruç dışındaki şekilleri doğrudan
toplumsal faydayı ve dayanışmayı hedeflemektedir.
29. Terim anlamıyla keffâretin ilkeleri nelerdir?
Cevap: Terim anlamıyla daha yakından bakarsak
keffâretlerin iki yönüne ilişkin olarak şu ilkeleri tesbit
edebiliriz: İbadet olma özelliği taşıdıkları için keffâretler
ve ceza olma özelliği taşıdıkları için keffâretler.
30. Keffâretlerin ibadet olma bakımından özellikleri
nelerdir?
Cevap: Keffâretlerin ibadet olma bakımından özellikleri:
1- Ancak Kur’ân ve Sünnet tarafından
konulabilirler. Bu iki kaynak tarafından
belirlenenlere kıyasla veya başka yöntemler
kullanarak yeni keffâretler konulamaz.
2- Naslar tarafından belirlenen ibadet ve şekillerle
yerine getirilirler. (Bu belirlenen ibadetlerin
ifasında, özellikle yedirme ve giydirmede
Hanefîler bazı şekilsel düzenlemeler
yapılabileceğini kabul etmişlerdir.)
3- Sadece Müslümanları ilgilendirirler. İbadetin
geçerliliği her şeyden önce imanı yani mümin
olmayı gerektirdiğinden bu niteliğe sahip
olmayanlar ibadete bağlı olan hususlarla da
muhatap olmazlar.
31. Keffâretlerin ceza olma bakımından özellikleri
nelerdir?
Cevap: Keffâretlerin ceza olma bakımından özellikleri:
1- Dinen yükümlü sayılanların sorumluluğu
altındadırlar. Yani ceza ehliyeti taşıyan akıllı ve
ergin kişiler keffâret öderler.
2- Diğer cezalarda da olduğu gibi işlenen suçun
vebalini bütünüyle ortadan kaldırmazlar. Bunlar
tevbe, istiğfar ve helalleşmenin yerini tutamazlar.
32. Başlıca keffâret çeşitleri nelerdir?
Cevap: Bir takım ihlallerin sonucu olduğu için keffâretler,
kendilerini doğuran sebeplere göre çeşitli isimlerle
anılmaktadır. Yemin keffâreti, zıhar keffâreti, hata ile
adam öldürme keffâreti, haccın kurallarını ve ihram
yasaklarını ihlâl keffâreti, oruç keffâreti, hayızlı kadınla
cinsel ilişkide bulunma keffâreti gibi.
33. Yemin kefareti ile ilgili Allah’ın Kur’an’daki hükmü
nedir?
Cevap: “Kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren (lağv)
yeminlerinizden dolayı Allah sizi sorumlu tutmaz.
Fakat O, bilinçli olarak yaptığınız mün‘akid
yeminlerden sizi sorumlu tutar. Bunun keffâreti, kendi
aile fertlerine yedirdiğinizin ortalamasından, on fakiri
doyurmanız veya onları giydirmeniz yahut bir köleyi
hürriyetine kavuşturmanızdır. Bunları bulamayan kimse
üç gün oruç tutar. İşte yeminlerinizin keffâreti budur.
Yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi tutun!..” (el-Mâide
5/89).
34. Keffâret sonucu doyurulacak olan fakirlerle ilgili
görüşler nelerdir?
Cevap: Eğer on fakiri doyurma seçeneği tercih edilecekse
bunun ölçüsü sabah-akşam olmak üzere iki öğündür.
Keffâret sorumlusu kendi ailesinin yemek standardını ölçü
alacaktır. Bu bireysel belirleme yanında toplumsal
ortalamayı da vermesi açısından öteden beri o yılki fitre
miktarı da bu konuda esas alınmıştır. Yani ramazan
bayramında verilen fıtır sadakasının parasal değerinin,
yemin keffâretinde de bir günlük yemeğe denk geldiği
söylenmiştir. Diğer görüşlerin aksine Hanefîler, ayetteki
on fakirin bir günlük yemek ihtiyacını karşılama
hükmünün, bir tek fakirin on günlük yemek ihtiyacını
karşılama biçiminde de uygulanabileceğini söylemişlerdir.
35. Keffâret ödemesine konu olan fakirlerle ödemeyi
yapacak olanlar akraba olabilir mi?
Cevap: Yemek yedirilen veya elbise temin edilen fakirler,
keffâret sorumlusunun bakmakla yükümlü olduğu yakın
akrabaları olmamalıdır.
36. Keffâret ne zaman yerine getirilir?
Cevap: Keffâret yemin bozulduktan sonra yerine getirilir.
Yemin bozulmadan önce ifa edilen keffâret, Hanefîlere
göre herhangi bir sadaka olarak kabul edilir. Dolayısıyla
bozulduktan sonra ifa edilecek olanın yerine geçmez.
Diğer mezheplerin aksine Hanefîlere göre böyle bir
durumda keffâret tekrarlanır.
37. Doyurulacak ya da giydirilecek olan fakirlerin hür ve
Müslüman olması şart mıdır?
Cevap: Doyurulacak ya da giydirilecek olan fakirlerin hür
ve Müslüman olması şart değildir. Yani gayri müslim bir
fakire de keffâret ödemesi yapılabilir. Hanefîlerin bu
görüşüne karşılık Şâfiî ve Mâlikîler ancak hür ve
Müslüman fakirlere keffâret ödemesi yapılabileceğini
benimsemişlerdir.
38. Oruç keffâreti nasıl ödenir?
Cevap: Keffâret-i savm diye isimlendirilen bu cezanın
kaynağı Sünnet’tir. Ramazan orucunu tutarken eşiyle
bilerek ve isteyerek cinsel ilişkide bulunan bir sahabiye
Hz. Peygamber önce bir köle azad etmesini, bunu yapacak
gücü yoksa iki ay ara vermeden oruç tutmasını, bunu da
yapamayacaksa altmış fakiri sabahlı akşamlı doyurmasını
emretmiştir (Buhârî, “Savm”, 31; Müslim, “Sıyâm”, 14).
39. Mezheplere göre keffâretin ödeme şeklinde nasıl bir
sıra vardır?
Cevap: Hanefîlerle Şâfiîler keffâret ödeyecek kimsenin
belli bir sırayı takip etmekle yükümlü olduğunu
belirtmişlerdir. Yani önce köle azadı sonra ara
verilmeksizin iki ay oruç tutma seçeneği gündeme
gelecektir. Sağlık sorunları veya başka sebeplerle oruç tutulamaması durumunda altmış fakirin doyurulması
seçeneği söz konusu olacaktır. Buna karşılık Mâlikîler söz
konusu seçenekler arasında öncelik sırası bulunmadığını
söylemişleridir. Günümüzde uygulanamayacağı için köle
azadı seçeneği kendiliğinden düşmüş durumdadır.
40. Hayızlı kadınla cinsel ilişkiye girmenin hükmü nedir?
Cevap: Kur’ân-ı Kerim hayızlı kadınla cinsel ilişkinin
yasak olduğunu bildirmektedir (el-Bakara 2/222). Aynı
yasağı Hz. Peygamber de vurgulamış ve bu haram fiilin
işlenmesi halinde belli bir keffâret ödenmesi gerektiğini
bildirmiştir. (Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 46; Tirmizî,
“Tahâret”, 102; İbn Mâce, “Tahâret”, 123). Buna göre
hayızlı eşiyle (başkalarıyla cinsel ilişkinin zina olduğu ve
bunun büyük günahlardan biri sayıldığı unutulmamalıdır)
birlikte olan kimse, bir dinar yani yaklaşık 4,25 gr. ya da
yarım dinar altını sadaka olarak verecektir.