İslam İbadet Esasları - Ünite 6: Zekât - Çözümlü Sorular

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
1. Zekât ne demektir?
Cevap: Sözlükte “zekât” kelimesi, “temizlenmek,
arınmak, bereket, güzel anış ve övmek” manalarına
gelir. Fıkıh dilinde ise “zekât”ı geniş ve dar anlamda
olmak üzere başlıca iki açıdan ele almak gerekir:
Geniş anlamda zekât kavramı, “mal zekâtı” olarak
kabul edilen “farz zekât” ile “beden zekâtı” olarak
kabul edilen “vacip fitre”yi içine alır. Dar anlamda
“zekât”, İslâm dininin beş rüknünden biri olan “mal
zekâtı”, başka deyişle “malî ibadet” olan zekâttır. Bu
anlamıyla zekât, “şartlarına uygun olarak, zekâta konu
olan mallardan belli bir miktarını zekât alacaklısına
Allah rızası için temlik etmek” demektir.

2. Zekât vermekle ilgili hüküm nedir?
Cevap: Zekât ödemek, gerekli şartları taşıyanlara farz-ı
ayındır. Bu yükümlülüğü yerine getiren kişi, dünyada
borçtan kurtulmuş olur, âhirette ise sevaba hak
kazanır.

3. Zekâtın meşruiyeti nerden kaynaklanır?
Cevap: Zekâtın farz olduğu Kitap, Sünnet ve icmâ ile
sabittir: “Zekâtı verin” emrini tekrarlayan yirmi beş
kadar ayet bulunmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.), “İslâm
dini, beş temel üzerine kurulmuştur: Kelime-i şehadet,
namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve ramazan
orucunu tutmak”. (Buhârî, “İman”, 37; Müslim, “İman”,
1) buyurmaktadır. Farz kılınmasından itibaren
Müslümanlar zekât ödemiş, bütün Müslümanlarca
benimsenen bu durum icmâ-ı ümmeti meydana
getirmiştir.

SADAKA KAVRAMI

4. Sadaka nedir?
Cevap: Zekâtla ilgili kavramlardan birisi, aslında
zekâtın da altında bulunduğu şemsiye kavram olan
sadakadır. Sözlük manası itibarıyla sadaka, Allah
Teâlâ’ya kulluk konusunda “sıdk ve sadakat
(doğruluk ve bağlılık), merhamet” manasına gelir.
Fıkıh dilinde ise “Kişinin malından sırf Allah rızası
için, muhtaç kimselere temlik (teslim) edilmek üzere
ayırdığı miktar” demektir. Sadaka vermeye tasadduk
denir. Aslında sadaka kavramı, hem zekât ve fitre, hem de
nâfile sadakalar için kullanılan genel bir kavramdır..

5. Sadaka ile zekat arasındaki ilişki nedir?
Cevap: Kur’ân-ı Kerim’de ve hadislerde kullanılan
sadaka kelimesi, mecburi olan zekât için kullanıldığı gibi,
mecburi olmayan infaklar için de kullanılır. Bu
sebeple, sadaka kavramı, zekâttan daha kapsamlıdır.
Bununla birlikte “sadaka” kelimesi, genellikle mecburi
olmayan nâfile infak ibadeti için kullanılır. Bu
anlamda sadaka, ne mecburidir ve ne de miktarı ve
ödeme zamanı tayin edilmiştir. Fakirlere verilen
sadakanın tam karşılığı, “İnfâk fi Sebîlillah”, yani “Allah
yolunda mal harcamak”tır.

6. Sadaka vermenin şartları nelerdir?
Cevap: Bir Müslümanın sadaka verebilmesi için
kendisinin ve ailesinin muhtaç durumda olmaması ve
borçlu bulunmaması şarttır. Üzerinde kul borcu olan
kişinin, ilk önce onu ödemesi gereklidir.
Sadaka konusunda Hz. Peygamber’in (s.a.)
tavsiyesi şu sırayı izler:
1) Önce kişisel görevlerin yapılması,
2) Artanın aileye, çoluk-çocuğa harcanması,
3) Artanın akrabaya sadaka olarak verilmesi,
4) Son artanın konu komşuya ve
muhtaçlara tasadduk edilmesi.
Sadakanın miktarı, bir yandan verenin, öte yandan
verilecek muhtaç kişinin durum ve şartlarına göre değişi.

ZEKÂTIN AMAÇLARI VE İŞLEVLERİ

7. Zekat kaç yönlüdür?
Cevap: İslâm’ın beş rüknünden biri olan ve temizlemek
anlamına gelen zekât, bu temizlemeyi üç yönden
gerçekleştirir:
1- Ahlâki yönden
2- İktisadi yönden
3- Sosyal yönden

8. Zekat, ahlakî yönden nasıl bir temizlik sağlar?
Cevap: Zekât ahlâkî temizlik yönünden; hırsı,
tamahı ve zenginlerin hak yedikleri fikrini yok eder.
Fakirlik sorununu çözmede, zenginleri etkin ve sorumlu
kılar. İnsan ruhunu hırsa bağlı olarak büyüyen servet
hâkimiyetinden kurtarır. Kur’ân-ı Kerim Müslümanı
şöyle ikaz eder: “Siz, sevdiğiniz şeylerden (Allah
yolunda) harcayıncaya kadar, asla iyiliğe ermiş
olamazsınız. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah
onu bilir” (Âl-i İmrân 3/92)..

9. Zekat, iktisadî yönden nasıl bir temizlik sağlar?
Cevap: Zekât, servetin kendisini, eşit olmayan
fırsatlardan istifadeyle gittikçe daha az ellerde toplanma
eğiliminin şerrinden temizler. Zekât, az kimseden
malların fazlalığını alır ve onu hayatın zaruretlerini
sağlamak maksadıyla çok olan diğer insanlara verir.
Bunun için servet kazanma teşvik edilmiştir: “Artık o
namaz kılınınca yeryüzüne dağılın; Allah’ın lütfundan
nasip arayın, Allah’ı çok zikredin ki umduğunuza
kavuşasınız’’ (el-Cumu‘a 62/10).

10. Zekât, sosyal yönden nasıl bir temizlik sağlar?
Cevap: Zekâtın temizleme ameliyesini gerçekleştirdiği
üçüncü alan, sosyal sahanın tamamıdır. Bir yanda fakir
halkın, diğer yanda milyarları olanların bulunduğu
millet, pek talihsiz bir millettir. Zekât sayesinde
toplumsal farklılıklar azalır, zenginlere sırf bu
yüzden düşmanlık duyulmaz. Kur’ân-ı Kerim’in
sadakayı faizle karşılaştırması bundandır: “Allah faizin
bereketini tamamen giderir. Sadakası verilen malları
ise arttırır” (el-Bakara 2/275). Zekât ile riba (faiz ters doğrultudadırlar. Başından sonuna kadar, ahlâki ve
manevi yönlerden birbirlerine zıttırlar.

ZEKÂTIN YÜKÜMLÜLÜK ŞARTLARI

11. Zekâtın yükümlülüğü ile ilgili şartlar nelerdir?
Cevap: İbadetlerle ilgili genel yükümlülük şartları,
kural olarak zekâtta da söz konusudur. Bununla
birlikte zekâtın malî bir ibadet olması yönünü daha
baskın gören çoğunluk fakihler sorumluluk için akıl
sağlığı yerinde olmak şartı ile bâliğ/ergin olmak
şartlarını burada aramamışlardır. Onlara göre akıl
hastasının ve çocuğun malı da zekâta tâbidir.
Çoğunluk (cumhur) görüşüne karşılık Ebû Hanîfe,
aşağıda ayrıntısıyla anlatılacak olan “öşür” yani toprak
ürünleri zekâtı dışında diğer zekât türlerinden sorumlu
olmak için akıllı ve ergin olmayı da şart koşmuştur.
Zekâtın farz olma şartlarından birisi de, farz olduğunu
bilme sebep ve imkânının bulunmasıdır. Bunun için
özellikle yeni Müslüman olanlara, İslâm’ın
şartlarından birinin de zekât vermek olduğu öğretilir.

12. Tam mülkiyet ne zaman gerçekleşir?
Cevap: Tam mülkiyet şu unsurlar bir araya gelince
gerçekleşmiş olur:
1- Malın sahibinin elinde bulunması,
2- Malda başkasına ait hak bulunmaması,
3- Kendi seçimiyle tasarruf hakkı bulunması,
4- Fayda ve menfaatin mâlike ait bulunması.

13. Malın mülkiyet hakkı bulunmakla birlikte, kendisinden
faydalanma hakkı bulunmayan mallar zekâta tabiyeti
hususundaki hüküm nedir?
Cevap: Malın mülkiyet hakkı bulunmakla birlikte,
kendisinden faydalanma hakkıbulunmayan mallar zekâta
tâbi olmazlar. Meselâ, denize düşen, devletçe el
konulan, evde değil açık arazide gömülüp izi kaybolan
mallar ile inkâr edilen senetsiz alacaklar bu türdendir.
Bu gibi mallar mâl-i dımâr (telef mal) adınıalır. Fakat
bu mallar ele geçince, –diğer şartları da taşırlarsazekâta
tâbi olurlar.

14. Sağlam alacak nedir?
Cevap: Ödünç verilmiş paralar ile ticaret mallarının
bedelleri olan alacaklardır. Bir alacak, istendiği zaman
ödeyebilecek malî güçte olan, borcunu itiraf eden
veya borcu sağlam belgelerle ispat edilebilen
borçludaysa sağlam veya tahsili umulan alacak adını
alır. Sağlam alacakların zekâtı, borçlular tarafından
inkâr edilmedikçe, alacağın ele geçmesinden sonra,
hem içinde bulunulan, hem de geçmiş yıllar için
ödenir.

15. Orta kuvvette alacak nedir?
Cevap: Ticaret alacağı olmayan ve adi alacak da denen
alacaklardır. Ticarî işyeri olmayan ev, tarla vb. emlâkin
kira alacakları, nafaka bedeli, zekâtı gerekmeyen bir
malın ihtiyaç dolayısıyla satılmasından doğan
alacaklar, birer orta alacaktır.

16. Zayıf alacak nedir?
Cevap: Hiçbir mal veya paraya bedel olmadan miras,
vasiyet, mehir, diyet (ölüm/yaralama tazminatı) ve
kadının ödeyeceği muhâle’a (anlaşmalı boşanma bedeli)
vb. yollarla yepyeni bir kazanç olarak kişinin
mülkiyetine başkasından geçecek alacaklar zayıf
alacaklar adını alır.

17. Nisaba ulaşmak ne demektir?
Cevap: “Zekâtın farz olması için tespit edilen malın en az
miktarı” demektir. Nisabı, asgarî zenginlik miktarı, asgarî
geçim indirimi veya özellikle zekâtın istisna sınırı olarak
da ifade etmek de mümkündür. Nisap, kişiyi zengin kılar
ve ona bazı sorumluluklar yükler. Nisaptan az malı
olanlar, zengin sayılmaz ve onların bu malları nisabı
bulana kadar aslî ihtiyaç olmakta devam ede.

18. Nema kaç kısma ayrılır ve bunlar ne anlama gelir?
Cevap: Nemâ iki kısma ayrılır:
1- Hakiki nemâ: Bir malın doğum yoluyla,
ticaretle veya tarım yoluyla gözle görülür
artmasıdır. Dolayısıyla ticarete konu olan mallar,
tarım ürünleri ve hayvanlar hakiki/gerçek nemâ
özelliğine sahip mallardır.
2- Hükmi nemâ: Bir malın bizzat kendisinde
potansiyel olarak bulunan artma özelliğidir.
Mesela para, altın ve gümüş hükmi/takdiri nemâ
özelliğine sahip mallardır. Çünkü bunlar kar
ve gelir getirme potansiyeline sahiptirler,
ayrıca tasarruf amacıyla biriktirilirler.

19. Zekata tabi olmayan temel ihtiyaçlar için ölçü nedir?
Cevap: Temel ihtiyaçlar için konulan ölçü, belli bir
miktarla sınırlandırılmış olmayıp, her çağda ve yerde
geçerli olabilecek esneklikte genel ilkeler olarak ortaya
çıkmaktadır. Keyfî ve lüks harcamalardan kaçınmak
şartıyla, normal seviyede bir hayat sürmek için
Müslümanın yaptığı bütün harcamalar, zekâttan
istisna edilir. Bir başka ifadeyle zekât konusu malın,
yıllık temel ihtiyaçlardan sonra nisabı bulması ve artıcı
olması gerekir.

20. Havelân-ı havl nedir?
Cevap: Bir mükellefe zekâtın farz olması için, nisap
miktarı mala sahip olduktan sonra, malın üzerinden
bir kamerî takvim yılının geçmiş olması gerekir. Bu
duruma, havelân-ı havl ya da zekât yılı adı verilir.
Takvim yılına tâbi her zekât konusu mal için, nisabın
yılın başında ve sonunda bulunması gerekir. Yıl
içindeki eksilme ve artışlar, sonucu değiştirmez. Bir
kişiye zekât farz olduktan sonra, ödemenin
geciktirilmesiyle veya -ne kadar uzarsa uzasın- sürenin
geçmesiyle zekât borcu zamanaşımına uğramaz.

ZEKÂT KONUSU MALLAR

21. Hayvan sürülerinin zekâta tabiyeti ile ilgili hüküm
nedir?
Cevap: Deve, koyun ve sığırların zekât konusu oldukları,
Sünnet ve icmâ ile sabittir. Koyun ve keçi ile
devenin nisap miktarı, konuyla ilgili hadisler
doğrultusunda icmayla sabittir; sığırda nisap miktarı
ise, farklı hadis rivayetleri dolayısıyla farklı sayıda
belirlenmiştir. Koyun ve keçi için kırk, deve için beş
tane olmak şarttır. Sığırın nisabı otuzdur. Hayvanların
nisabı ve zekâtı, biraz farklı olmakla birlikte, genel olarak
diğer malların nisap ve zekât miktarlarına yakındır.
Hayvanların zekâtı senede bir defa ve cinslerine göre
ödenir; ayrı cinslerin nisabı birlikte hesaplanmaz.
Hayvanların zekâta tâbi olmaları için sâime vasfını
taşımaları şarttır. Çünkü üretkenlik, ancak böylece
gerçekleşebilir. Senenin tümünde veya yarısından
çoğunda kırlara, yani umuma mahsus meralara
beslenmeleri, süt alınması ve üreyip çoğalması için
gönderilen hayvanlar “sâime” (ç. sevâim) adını alır. Sâime
olmaları yanında, hayvanların zekâta tâbi olması için
evcil olmaları da gerekir.

22. Ticarî malların zekata tabiyeti ile ilgili hüküm nedir?
Cevap: Ticaret mallarının hem sermayesi, hem de
sağladığı kazanç birlikte zekâta tâbidir. İşletme binası
ve sabit kıymetlerle kullanılan âletler ve gereçler,
zekâta tâbi olmaz. Ticaret mallarının nisap miktarı,
altın nisabına göre düzenlenir. Ticaret malının zekâta
tabi olması için, üzerinden bir kamerî yıl geçmesi
şarttır. Ticaret, kazanmak kadar kaybetmeyi de içine
aldığından, sene başında ve sonunda malın nisap
miktarında olması gerekir.

23. Zekâta tabi olan ticarî mallar ne tür mallardır?
Cevap: Nakit, altın ve gümüş dışında kalan ve ticarete
sunulan âlet, makine, emtia, sebze, meyve, süs eşyası,
arsa, arazi, akar, daire gibi taşınmaz mallar ve ticaret
gayesiyle kullanılan her çeşit mal ticaret malı sayılır.
Alım-satım için olan ev, apartman, daire, arsa, dükkân
vb. taşınmaz mallar bu arada kiraya verilmişse kira
bedelleri de ticaret malı sayılır.

24. Altın ve gümüşün zekâta tabiyeti ile ilgili hüküm
nedir?
Cevap: Altın ve gümüş her ne maksatla kullanılırsa
kullanılsın veya hangi gayeyle elde bulundurulursa
bulundurulsun zekâta tâbidir. Çünkü kenz (mal
stoklama) (et-Tevbe: 9/34) ayetinde geçen “Altın ve
gümüş yığıp biriktirenleri ve Allah yolunda
harcamayanları acıklı bir azapla müjdele” ifadesinden,
gerek nakit, gerekse külçe olsun, altın ve gümüşün ne
gayeyle elde bulundurulursa bulundurulsun, zekâta
konu olduğunu biliyoruz. Bu iki madde ve onlardan
yapılmış olan her türlü süs eşyası (mesela bilezik,
küpe, tabla, beşibirlik, tabak, bardak, yüzük, taç,
kemer...) nisabı tamamlar ve diğer şartları da taşırsa
zekâta tâbidir. Hadislerde belirtilen altın için yirmi
miskal, gümüş için ikiyüz dirhemin günümüzdeki
karşılığı önemlidir. Arkeolojik bulgulardan yapılan
belirlemelere göre bir dinar 4.25, bir dirhem
2,975 gr. olduğundan, altın nisabı 20x4,25 = 85gr.;
gümüş nisabı ise 200x2,875 = 595 gr.’dır sonucuna
varılmaktadır.

25. Altın ve gümüş dışındaki ziynet mallarının zekâta
tabiyeti ile ilgili hüküm nedir?
Cevap: Altın ve gümüş dışındaki inci, yakut, mercan,
elmas gibi ziynet eşyaları iddihar (saklama) amacı olmaz
ve makul sınırı aşmazsa, nâmî (artıcı) mal
olmadığından, zekâta tâbi değildir.

26. Define ve madenlerin zekâta tabiyeti ile ilgili hüküm
nedir?
Cevap: Yeraltında bulunan ve “rikâz” adını alan
maden ve defineler, zekâta tâbi mallardandır.
Madenlerin zekâta tâbi olması için, nisaba
ulaşması şart değildir. Madenler için havelân-ı havl
şartı da aranmaz. Hanefi fakihler, madenleri katı ve
sıvı madenler olarak iki kategoriye ayırır ve zekâta tâbi
olmasını da, bu sınıflamaya göre açıklar.

27. Zirâî ürünlerin zekâta tabiyeti ile ilgili hüküm nedir?
Cevap: Zirâî ürünler, zekâta tâbidir. Elde edilen
ürünün zekâtına 1/10 (onda bir) anlamında “öşür”
denir. Bu sebeple öşürü, toprak sahibinin değil,
toprağı icarla bizzat işleyenin ödemesi gerekir. Hasat
yapılmadan satılan ürünün öşrünü ödemek müşteriye,
fakat ürün yetişmişse satana aittir. Ebû Hanîfe dışındaki
çoğunluk fakihlere göre diğer zekât konularında olduğu
gibi, öşürde de nisaba ulaşmak şarttır. Bu nisap,
hadislerde beş vesk olarak belirtilir. 5 vesk’in
günümüzdeki karşılığı, ürünün hacmine ve özgül
ağırlığına göre 653-1000 kg. arasındadır. Nisap
hesabında çiftçi ailenin senelik ürün ihtiyacıyla ürünün
yetişmesi için yapılan masraflar, hesap dışı bırakılır
ve kalanı üzerinden zekât hesap edilir.

28. Hayvan ürünlerinin zekâta tabiyeti ile ilgili hüküm
nedir?
Cevap: Haraç toprağında bulunmayan arının ürettiği bal
zekâta tâbidir. Bal için %10 oranında zekât ödenir. Ziraat
ürünlerinde olduğu gibi, balda da ödeme zamanı her bir
üretim dönemidir. Öşür toprağında bulunan ve kendisiyle
ipek kurdu beslenen dut yaprakları için öşür ödenir. İpek
hayvana tâbi olduğundan, ipekten dolayı ayrıca öşür
ödenmez. Zira ipekkurdu öşre tâbi değildir.

29. Deniz ve ürünlerinin zekâta tabiyeti ile ilgili hüküm
nedir?
Cevap: Balıklar, %2,5 oranında zekâta tâbidirler.
Balık dışında inci, mercan vb. deniz ve su ürünleri de
aynı oranda zekâta tâbidir.

30. Ücretler ve serbest meslek kazançlarının zekâta
tabiyeti ile ilgili hüküm nedir?
Cevap: Muhasebeci, avukat, mühendis, doktor, mimar
gibi meslek sahiplerince elde edilen ücretler ve serbest
meslek kazançlarının yalnızca safi gelirinden zekât ödenir.
Borç, aslî ihtiyaç, harcama ve vergiler düşüldükten sonra
kalan kısım zekâta tâbi olur. Ücretler ve serbest meslek
kazançları için, %2,5 zekât ödenmelidir.

31. Gelir getiren bina, sanayi tesisi, nakliye araçları ve
taşınır malların zekâta tabiyeti ile ilgili hüküm nedir?
Cevap: Aynına zekât gerekmeyen, ticaret için değil,
üretim için elde bulunup, kiraya vermek veya
ürettiğini satmak suretiyle sahibine fayda ve kazanç
sağlayan mallar müsteğallat (menkul ve gayri menkul
sermaye iradı, gelir getiren mal) adını alır. İlkine, belli
bir bedelle kiraya verilen ev, hayvan, ziynet eşyası ile
düğün salonu ve ulaşım araçlarını; ikincilere de,
yününü veya sütünü satmak üzere edinilen sâime olmayan
hayvan ile fabrikalar örnek gösterilebilir. Müsteğallâtın
zekât oranı %2,5’tur.

ZEKÂT ÖDENECEK YERLER

32. Zekâtın ödenmesi için belirli bir oran olan altı sınır
gibi üst sınır da var mıdır?
Cevap: Zekâtın belirlenmiş oranları, en az ödenecek
miktarlardır; elbette bunun üstünde ödemeler yapılabilir.
Sadece astronomik kârların elde edildiği zamanlarda değil,
diğer zamanlarda da mükellefler, genel asgarî oran olan
%2,5’un üstünde ödeme yapabilirler.

33. Aynî ödeme nedir?
Cevap: Zekât konuları için tahakkuk eden zekât miktarını,
yine bumaldan, yani malın kendisinden ödemeye aynî
ödeme denir.

34. Bedelen ödeme nedir?
Cevap: Zekâtın tahakkuk eden miktarını malın bizzat
kendisinden değil de, başka bir mal veya nakitle ödemeye
bedelen ödeme denir.

35. Zekât verecek olan kişi ödemeyi hangi usulle
yapmalıdır?
Cevap: Bu konuda mükellef dilediği yolu seçmekte
serbesttir, ancak fakirlere daha faydalı olan şekli seçmek
evlâdır. Böylece, zekât için farz olan miktar ödenmiş
olacaktır. Bu sebeple, zekâta tâbi bir mal veya alacak için,
başka bir mal zekât olarak ödenebileceği gibi, başkasından
olan alacağı bir daha istememek üzere fakir borçluya
bağışlayarak de zekât ödenebilir. Zekâtın ödenmesi
konusunda, insanın gerçek ihtiyaçlarını gidermesi
yönünden belli bir değere sahip olan malın esas alınması,
iktisadî ve malî yönden isabetlidir.

36. Zekât ne zaman ödenmelidir?
Cevap: Zekât, farz olmasının hemen ardından değil,
takip eden geniş vakit içinde ödenmesi gerekli bir
farzdır. Evlâ ve efdal olan, zekâtı zamanında ödemektir.
Bir yarar, zaruret ve ihtiyaca bağlı olarak ödemeyi
geciktirmek mümkündür. Böyle bir zaruret, ihtiyaç ve
yarar yoksa ödemenin geciktirilmesi doğru değildir.
Mükellef bu durumda –mala başkasının hakkı karışmış
olduğundan- günahkârdı. Nisap miktarında olan malın
zekâtı, daha sene dolmadan, yani mükellefiyet
haline gelmeden öne alınarak ödenebilir (Ebû Dâvûd,
“Zekât”, 22, 37). Çünkü zekâtın farz olma sebebi
nisaba ulaşmak, bu konuda artık gerçekleşmiştir.

37. Zekât, ülkemizde hangi ayda ödenmektedir ve bu nasıl
karşılanabilir?
Cevap: Ülkemizdeki uygulama daha çok ödeme
zamanının ramazan ayı olarak standartlaşması yolunda
olmuştur. Bunun yanısıra, zekâtın her mükellefin
kendi yılbaşına göre ödenmesi de mümkündür. Ayrıca,
zekâtın ödenme yerlerinden önemli bir bölümü
meydana getiren fakirlerin ve diğer zekât
ödeneceklerin lehine veya mükellefe kolaylık olarak
senenin çeşitli aylarına da dağıtılabilir. Ama hayır ve
dayanışma duygularının yoğunlaştığı ramazan ayında
zekât ödemek, her bakımdan daha uygudur.

38. Nisap miktarına ulaşan bir malı ödeme imkânından
sonra üzerinden bir yıl geçer de zekâtı henüz ödenmeden
çalınma, kaybolma ve yangın gibi sebeplerle yok olursa,
Hanefîlere göre zekât borcunun hükmü nedir?
Cevap: Bu durumda Hanefîlere göre zekât borcu da düşer.

39. Kimlere ve hangi sınıflara ödeme yapılacağı hangi
hükümle belirlenmiştir?
Cevap: Kimlere ve hangi sınıflara ödeme yapılacağı,
Tevbe sûresinin 60. ayetinde belirlenmiştir.

40. Zekât verilecek olanlar kaç ana gruba ayrılır?
Cevap: Şahsî ihtiyacı dolayısıyla ödeme yapılanlar ve
kamu yararı dolayısıyla ödeme yapılanlar olmak üzere iki
ana gruba ayrılır.

41. Borçluya zekât ödenebilmesi için gerekli olan şartlar
nelerdir?
Cevap: Borçluya zekât ödenebilmesi için, borcun
vadesinin gelmesi ve ödenmemesi halinde hapsi ile
sonuçlanması gerekir. Borçlulara ödeme, ihtiyacı kadar
yapılır. Ölünün borçları, zekâttan ödenmez. Ayrıca
zekât ve keffâret gibi Allah borçları olanlar
“ğarimîn” sınıfından sayılmazlar ve böyle kimselere
zekât verilmez.

42. Zekâtın rüknü nedir?
Cevap: Zekâtın rüknü, temliktir. Temlik, zekât malını
mülkiyetten çıkarıp, tamamen kendi kullanımlarına göre
hareket etmek üzere, zekât ödeneceklere vermektir. Zekât
ödeyen, zekât ödenene, harcama tarzı ve yeri konusunda,
hatırlatmada bulunabilir, ama başa kakma anlamına
gelebilecek hiçbir yönlendirme yapamaz.

43. Zekâtın sahih olmasının şartları nelerdir?
Cevap: Zekât niyeti ve ödenenin değer taşımasıdır.

44. Zekât verilirken dikkat edilmesi gereke öncelikler
nelerdir?
Cevap: Zekât verirken, ikinci olarak dikkat edilecek
nokta, zekâtın ödenmesindeki önceliklere uymaktır: a)
Ehil olanları araştırmak: Zekât öderken, kendisine
ödeme yapılan kimselerin, buna ehil olup
olmadıklarını araştırmak gerekir. Kendisine zekât
ödenecek kimse, zekâtın ödendiği anda, buna ehil
olmalıdır. Bu özelliğin daha sonra ortadan kalkması,
zekâtın sahih olmasını engellemez. b) Ödemedeki efdaliyet ve öncelikler: Nisap miktarına ulaşmayan
değerdeki zekât ödemesini, zekâtın ödeneceği sınıflardan
yalnızca bir kişiye yapmak efdaldir. Tek kişiye nisap
miktarı veya daha fazla zekât ödemek, kerahetle sahihtir.
Ancak, ödenen kişi borçlu olursa –zekât nisaptan fazla bile
olsa- borcunu ödeyeceği kadar zekât ödenir

45. Zekâtın ödenemeyeceği başlıca yerler hangisidir?
Cevap: Yakın akraba, kurumlar, Müslüman olmayanlar,
bid’at ehli ve günahkâr olanlar.

ZEKÂT VE VERGİ

46. Zekât ile vergi arasında ne gibi farklılıklar vardır?
Cevap: Zekât ile vergi arasında; niyet ve amaç
yönleri, yapı ve işlev, ödeme gerektiren mallar ve
oranlar, ödeme/harcama yerleri açılarından önemli
farklar vardır. Bu bakımdan, vergi devlete, zekât Tevbe
9/60. ayette belirtilen yerlere ödenecektir. Her türlü vergi,
zekât yerine geçmez, sadece borç gibi aslî ihtiyaçlar
arasında görülerek nisabı azaltıcı etkide
bulunabilir. Dolayısıyla, ücretli çalışanlardan ve
başkalarından kaynakta kesilen gelir vergileri (stopaj,
tevkifat), zekât olarak değerlendirilemez ve zekât
yerine geçmez.