İslam İnanç Esasları - Ünite 2: İslam Dini ve İnancı - Çözümlü Sorular

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
İSLÂM DİNİ

1. İslam nedir?
Cevap: Arapça aslı silm veya selm olan İslâm, sözlükte: “
kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak, barış
yapmak” anlamlarına gelmektedir. Kelimenin çeşitli İslâm
bilginleri tarafından yapılan kök araştırmasında; “ iradeli
birbarış ortamına giriş ve boyun eğiş” anlamı etrafında
durulduğu görülür. İnkıyat ve itaat merkezli bir anlam
taşıyan İslâm’ın, her şeye ve her halde bir boyun eğişi
değil, sadece hakka boyun eğişi ifade için kullanılır.
Doğruya ve hakka uymak, yanlışa ve kötüye uymamak
İslâm şiarıdır. Allah’a ve O’nun buyruklarına boyun
eğmek, itaat etmek ve isyan etmemek İslâm’ın insana
önerdiği temel ilkelerdendir.

2. İslam’ın genel yapısı nedir?
Cevap:
1. İslâm dininin inançla (itikat) ilgili hükümleri,
2. İslâm dininin davranışlarla (muâmelât) ilgili
hükümleri,
3. İslâm dininin ahlâkla ilgili hükümleri

3. İslam dininin inanç esasları nelerdir?
Cevap: İslâm inancı her insandan Allah’a mânevî gönül
bağıyla bağlanmayı ve bunda samimiyet ve içtenlik
göstermeyi ister. İnançlar dışarıdan değerlendirilmesi pek
mümkün olmayan ve insanın yaratıcısıyla olan bağını
ihtiva eden ilkelerden ibarettir. İnanç konuları temel
olarak peygamberlere indirilen vahiyle belirlenir. Vahyin
içeriği de Allah’ın var ve bir olduğuna, meleklere,
kitaplara, peygamberlere, âhiret gününe ve kaza ve
kaderin iyi ve kötü yönleriyle Allah’tan olduğuna
inanmaktan ibarettir.

4. Aslî ve Ferî hükümler nelerdir?
Cevap: İnançla ilgili hükümlere aslî, yapıp etmelerle yani
ibadet ve muamelâtla ilgili olanlarına fer'î esaslar denir.
Bu ayırım inanç esasının dinde ne kadar önemli olduğunu
göstermek içindir. Dinin aslî inanç esasları aslî birinci
derecede önemli, muamelatı ilgilendiren fer'i konulardaki
esasları ise ikinci derecede önemli hususlardır. Çünkü
insan nasıl inanıyorsa öyle yaşar. İnancını kaybeden veya
inancı olmayan kişiler ise yaşadıkları gibi inanmak
mecburiyetindedirler.

5. İtikat nedir?
Cevap: İslâm dininin inanç esasları itikat olarak
isimlendirilir. İtikat ise "Bir şeye gönül bağlamak, düğüm
atmışçasına kesinlikle inanmak ve bütünüyle
benimsemek” anlamlarına gelir. İman etmekle eş
anlamlıdır. İtikat esasları ise "İslâm dininde kesinlikle
inanılan ve inanılan hususlarda şüpheye yer vermeden
doğru kabul edilen değerler" anlamına gelir. Yine bu
kelimelerle ilgili diğer bir terim de "akîde", çoğulu
"akâid"tir. Akîde "Gönülden bağlanılan şey" ve "
kesinlikle inanılan değer" demektir. Terim olarak anlamı
ise “Sahibi nezdinde hiçbir şüphe kabul etmeyen kesin
hüküm, inanılması gerekli olan temel ilke, iman esasıdır.”

6. İslam dininde kullar hakkında belirlenen temel
hükümler nelerdir?
Cevap: Allah Teâlâ’nın kulları hakkında belirlediği
hükümler İslâm dininde üç ana başlık altında incelenir.
Bunlar; itikâdî, amelî ve ahlâkî hükümlerdir. Bu
hükümlerin tamamı bir bütün olarak İslâm’ı meydana
getirir. Bu hükümlerden sadece biri veya ikisi İslâm'ın
tamamını karşılamaz. Yani meselâ amelî veya ahlâkî
hükümler İslâm'ın sadece bir veçhesini temsil eder. Bu
temsil İslâm’ın tamamı söz konusu olduğunda eksik
demektir. Ancak inanç esaslarının bulunmaması veya
eksik veyahut da yanlış olması halinde dini hükümlerin
geri kalan kısmı bir anlam ifade etmemektir. Meselâ itikat
esaslarını kabul etmeyen bir kişi, çok amel etmiş veya
gayet ahlâklı bir davranış sergilemiş olsa bile onun
İslâm’la bir ilgisi kurulamayacaktır. İbadetleri lüzumsuz
gören kişi de aynı şekildedir. “Kim imanı kabul etmezse
onun ameli boşa gitmiştir. O, âhirette de ziyana
uğrayanlardandır” (el-Mâide, 5/5; Nisâ 4/124; Enbiyâ
21/94) ifadesiyle bu hususa dikkat çekilmiştir.

7. İslam inanç esasları zamana göre değişebilir mi?
Cevap: İslâm’ın inanç esasları insanın gayb dünyasına
hitap ettiği için ilk insan ve ilk peygamberden bu yana var
olan esaslardır. İnsanın fiziki ihtiyaçları temelde
değişmediği gibi inançla olan ilişkisindeki gereksinimi de
değişmemektedir. Bu anlam itibarıyla inanç esaslarında
zaman içinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Bu husus çeşitli
ayetlerde vurgulanmıştır. Bunlardan biri "Dini ayakta
tutun ve onda ayrılığa düşmeyin diye Nuh’a tavsiye
ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya
tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı" (eş-Şûrâ 42/13)
âyetidir. İnsan ihtiyaçlarının çeşitliliği yanında dine olan
gereksinim hiçbir zaman ortadan kalkmamıştır. İlk insanın
değer ihtiyacı ne ise son insanın ona olan ihtiyacı da aynı
derecededir.

8. Müslümanların İslam inanç esaslarına bağlılıklarının
özellikleri nelerdir?
Cevap: Kur'ân ve mütevâtir hadislerde zikredilen inanç
esaslarını benimsemenin ve onları bir değer olarak
algılamanın keyfiyeti gönül bağlılığıdır, içtenliktir ve
kendi değer sisteminin bir parçası olduğunu kabullenerek
bu hususta hiçbir ikiyüzlülüğe imkân vermemektir. Bu
esaslara gönülden bağlanıldığında manevi dünyasının
olmazsa olmazı haline gelmekte ve en üst haz unsuru
olarak algılanmaktadır. Bu hususu belirten âyette Allah
Teâlâ, hac görevini kalp huzuru ile ifa etmiş ve
günahlarından arınmış kimselere hitaben şöyle buyurur:
"Hac ibadetini bitirince babalarınızı andığınız gibi, hatta
ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın" (el-Bakara
2/200) Yine bir başka ayette "De ki, eğer babalarınız,
oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız,
kazandığınız mallar, kesata uğramasından korktuğunuz
ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah'tan,
Resulünden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevgili
ise, artık Allah emri (azap) gelinceye kadar bekleyin,
Allah fâsıklar topluluğuna doğruyu göstermez" (et-Tevbe
9/24) denilmektedir.

9. İslam inanç esaslarının özellikleri nelerdir?
Cevap:
• İnanç esaslarında zorlama yoktur. Kişinin, Hz.
Peygamber’in getirdiği inanç esaslarına
zorlanması ve dolayısıyla neticesinde bir karşılık
beklemesi söz konusu değildir. İtikat esaslarını
kabullenmek veya kabullenmemek kişilerin kendi
sorumluluğu dâhilindedir. Kur'ân, bu konudaki
tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur:
"Kur'ân'a ister inanın ister inanmayın." (el-İsrâ
7/107) “De ki: Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise
dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin” (el-Kehf
18/2 9).

• İnanç esasları kesin bilgi verir ve yakîn ifade
ederler. Kur'ân ve mütevâtir sünnette yer almış
olması hasebiyle verdikleri bilgiden şüphe
edilmez. Şek ve şüphe burada inkâr ve küfür
sayılır. İnanan kişi imanının bu nitelikte olmasına
dikkat eder.

• İnanç esasları açık ve sadedir. Ne istediği apaçık,
ayan beyan ve nettir. Muhatabın bunları
algılamada bir problemi olmayacak niteliktedir,
müphem ve muğlâk değildir. Emredilen de
yasaklanan da gayet açık bir şekilde belirtilmiştir.
Hâlbuki bir Hıristiyan’ın teslis akidesini izah
etmesi, bir Yahudi’nin de milli tanrı anlayışını
anlaşılır hale getirmesi oldukça güçtür.
Dolayısıyla diğer inanç sistemlerinde görülen
karmaşıklık ve muğlâklık İslâm inanç esaslarında
yoktur. İslâm mezhepleri arasında görüş
ayrılıkları bulunmakla birlikte bunların hiçbiri
kesin inanç esasları üzerinde değil, zannî inanç
esası hükümleri çerçevesindedir. Hiçbir itikâdî
fırka meselâ âhiretin varlığı konusunda ihtilaf
etmez, belki âhiret hayatının nasıl olacağı
hususunda çeşitli görüşler beyan eder. fikir
zenginliğidir.

• İtikat esasları bir bütündür, bölünme ve
parçalanma (tecezzî) kabul etmez. Biri olmazsa
diğerleri de mevcut olmaz. Bu esaslar ya toptan
kabul edilir, ya da biri dahi inkâr edilmiş olsa,
toptan reddedilmiş gibi olur. Bir kısmını kabul
edip bir kısmını reddetmek İslâm'ın bütünlüğünü
bozmak, dini tahrif etmek anlamına gelir; Allah'a
inanıp da peygamberine inanmayan kişi İslâm
dairesinde değildir. İslâm’ın her şeyini kabul
eden ama temel inanç veya ibadetlerden birini
veya birkaçını kabul etmeyen kişi İslâm
dairesinden uzaklaşır. Kur'ân-ı Kerim’de
Yahudilere hitaben "Yoksa siz kitabın bir
kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz!
Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında
rüsvalık, kıyamet gününde ise en şiddetli
azabaitilmektir" (el-Bakara 2/85) denilmek
suretiyle inanç esasında bölünmeye yer
olmadığına dikkat çekilmiştir.

• İslâm inanç esasları zamana, zemine, mekâna,
fert ve toplumlara göre değişmez (lâ yeteğayyer),
daima sabit kalırlar, ezeli ve ebedî hakikatler
olarak inanılırlar. Peygamberden peygambere,
ümmetten ümmete, fırkadan fırkaya göre
değişmezler. Hz. Âdem ve ümmeti neye
inanmakla mükellef ise Hz. Peygamber ve
ümmeti de ona inanmakla mükelleftir. Bu itibarla
inanç esasları zaman içinde, çağlara göre
değişmediği gibi, artma ve eksilme de kabul
etmez. Kur'ân ve Hz. Peygamber’in mütevâtir
sünnetinde nasıl ifadesini bulmuş ise öyle kalır.
Hiçbir kimse veya kuruluş, İslâm inancında
olmayan bir esası ona dâhil etmeye veya olan bir
kısmı ondan çıkarmaya yetkili değildir. İnanç
esaslarına beşerî müdahale yapılamaz, ilave veya
eksiltme yapma imkânı yoktur, böyle bir girişim
daima geçersizdir. Hz. Peygamber “Kim
hakkımızda olmayan bir şeyi uydurursa
merduttur."( Buhârî, “Sulh”, 5) diyerek bu tür
girişimlere kapıları kapatmıştır. Ayetlerde de bu
husus reddedilmiştir (bk. Âl-i İmrân, 3/19).

• İslâm inanç esasları insan fıtratına en uygun bir
yapıya sahiptir. Bugüne kadar inanç esaslarından
hiçbiri, ilme veya akla aykırı olduğu hususunda
bir ispata maruz kalmamış ve bir tenkide
uğramamıştır. İnsanın fıtrî ve doğal yaratılışı
İslâm inanç esaslarına uygundur. Çünkü gönül
huzuru ve vicdan rahatlığı için tavsiye edilen
ilkeler de aynı kaynağa dayanmaktadır. Birçok
âyet ve hadislerde bu hususa işaret edilir: “Sen
yüzünü Hanîf olarak dine, Allah’ın insanları fıtrat
üzere yarattığı dine çevir. Allah’ın yaratışında
değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat
insanların çoğu bilmezler” (er-Rûm 30/30).

10. İslam dininin davranışlar ile ilgili hükümleri nelerdir?
Cevap:
• İbadet
• Muamelat
• Ukubat (ceza)

11. İbadet nedir?
Cevap: İbadetler kuldan Allah’a yönelik yapılan samimi
davranışlardır. İbadetlerde esas olan riyasız bir şekilde
Allah’a yönelmek ve sadece O’na kulluk etmektir. İnanç
esaslarındaki tevhid ilkesi ibadetlerde de geçerlidir. Hiçbir
Müslüman Allah’tan başkasına ibadet etmediği gibi
O’ndan başkasına kulluk gösterisinde de bulunmaz.
“Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet
umarız” (Fâtiha, 1/5) âyetinde vurgulandığı gibi, O’ndan
başkasına kulluk İslâm’da yasaklanmıştır.

12. Muamelat nedir?
Cevap: İslâm dininin “muamelât” diye adlandırılan
insandan insana yapılan ve karşılıklı ilişkileri içeren
hükümleri adalet ilkesine dayanmaktadır. İkili ilişkilerin
esası Allah tarafından konulmuş, çeşitliliklerine rağmen
vazgeçilmez olarak insanların hakkına riayet edilmesi
istenmiştir. Zira güçlü olmak hak sahibi olmak anlamı
taşımamaktadır. Sadece dindaşına karşı değil bütün
insanlığa karşı adil olmak Müslümanlığın temel
davranışıdır. Hiçbir din ayrımı yapmadan her hak sahibine
hakkını vermek bu dinin şiarıdır. İyilikte bulunmak ve
Allah Teâlâ’nın koyduğu hükümlere uymak konusunda
Müslümanların birbirine destek olması istenirken, kin ve
düşmanlık yaymak ve Allah’ın çizdiği sınırlar konusunda
kimseye müsamaha gösterilmemesi gerektiği sıkça
vurgulanmıştır (bk. Mâide, 5/2). İkili ilişkilerde
düzenlemeler yapılabilir ama hiçbir zaman ikili ilişkilerin
ilkesinde bir değişiklik yapılamaz. İlkesi itibariyle
karşılıklı muameleler de inanç değeri taşır. Bir kişinin
ticaretinde adil olmaması Müslümanlara yakışmayan bir
davranış ve bu yönüyle günaha girmektir. Ancak ticarette
adaleti inkâr Allah’ın çizdiği hududu lüzumsuz görmektir,
bu da inanç alanına girer.

13. Ukubat (Ceza) nedir?
Cevap: İslâm’ın amelî hükümleri çerçevesinde ele alınan
cezalar, yapılması kesinlikle yasak olan fiilleri işleyenlere
verilmiştir. Bunlarda asıl olan ibret olması ve bunu
görenlerin kesinlikle o fiilleri işlemekten sakınmasıdır.
İnsanların birbirlerine zülüm etme yetkisi yoktur. Buna
rağmen yine de biri haddi aşıp başkasının hakkını ihlal
ederse onu cezalandırmak ve bu konuda suçluya
müsamaha göstermemek İslâm dininin bir özelliğidir.
Toplumun barış içinde yaşaması için bu cezalar
vazgeçilmez olarak görülmüştür, zira İslâm dininde
kimsenin suç işleme ayrıcalığı yoktur. İşte bu sebeple hak
edene cezaların tavizsiz uygulanması istenir. Bu konuda
suçluya karşı bir acıma duygusunun ceza vermenin önüne
geçmemesi Allah’ın kullarından istediği bir farzdır (enNûr
24/2).

14. İslam’ın ahlakla ilgili hükümleri nelerdir?
Cevap: İslâm dininin ahlâk ilkeleri Kur’ân’a dayanır.
Kur’ân insanın hem bu dünyada insanlarla olan ilişkisinin
hem de âhiretle ilgili davranışlarının Allah’ın rızasına
uygun olmasını ister. Nitekim müminlere, beden ve kalbin
temiz tutulması, kirletilmemesi hususunda tavsiyeler
yapılır (el-Bakara 2/222) Müminler kendilerine emredilen
iman ve amel ilkeleri doğrultusunda yaşayacaklar ve
böylece erdemin hâkim olduğu bir toplum meydana
getireceklerdir. Kendi arzu ve heveslerinin peşinden
koşmayacaklar ve kötü örnek olmayacaklardır.
Kendilerine bu konuda Hz. Peygamber’in sünnetini ve
yaşayışını örnek alacaklar ve onun önderliğinde dünyevî
istek ve hazcılıktan mümkün olduğunca uzak
duracaklardır. Kendilerinden istenen temel görev, Allah’ın
bütün hükümlerine saygı ve sorumluluk şuuruyla
yaşamaktır. O’nun emir ve yasaklarını çiğnemekten
sakınma ve bu duyguyla takvâya uygun olarak hayatı
düzenlemeye özen göstermektir.