Büyükbaba Adayları İçin "Yap" ve "Yapma"lar

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Nadya

  • *****
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Konya
  • 2940
  • +237/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Büyükbaba Adayları İçin "Yap" ve "Yapma"lar
« : 26 Mart 2018, 18:46:35 »
Bir torun sahibi olacağınız müjdesini aldınız. Çok sevindiniz ama ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Öyleyse deneyimli bir büyükbabaya kulak veriniz.

Kimi kişiler büyükbaba olmayı kolay sanırlar. Belki de öyledir ama ben bu işin çok şaşırtıcı olduğunu öğrendim. Üç aylık deneyim sahibi olarak yakın bir gelecekte bu şerefe sahip olacaklara önerilerde bulunmayı bir borç sayıyorum.

Gerçekleri kabul edin.
Oğlumla gelinim, mutlu haberi verince, eşimle hem heyecanlandık hem sevindik. Bu mutlu olayı hep birlikte güzel bir akşam yemeği ile kutladık. Fakat çocuklar evlerine gidince içime tuhaf bir his doğdu: "Nasıl olur? Dede olmak için henüz çok gencim" diye düşünmeye başladım. Aslında bu doğru değildi, ellibeş yaşındaydım. Bu kez de, "ama görünüşüm yaşlı değil" diye avundum. Bu düşünce daha saçmaydı.

Doğrusu, zamanın akışını değiştirmek elimizde olmayan birşey.
İyisi mi bunu kabul edip zevk almaya bakmalı.

Sakin olun.
Haberleşme konusunda eşimin üstüne yoktur. Hemen telefonlar çalışmaya başlar. Her arkadaşına "Yalnızca sana söylüyorum" diye haberi yetiştirir. Şimdiye dek duyduğum en hararetli şey bu torun konusu oldu. Hemen ertesi gün, akşamüstü, tüm dikkatler üstümde toplanmıştı. Kırk yaşındaki yeğenim ile arkadaşları daha mahalleye girerken beni karşılayıp, "Merhaba büyükbaba" derlerken elleri ağızlarında gülüyorlardı.

İki adım atmıştım ki, güvenlik görevlisi yanımdan geçerken sigarasını ağzından çekip, "Merhaba büyükbaba" dedi.

Aynı akşam, eşim de bana sevecenlikle bakarak, "Merhaba büyükbaba" diyordu.

Bu koşullarda insan nasıl mı sakin olur? Alay edildiği zaman yapacağınız en iyi hareket, üstünde durmadan, gururla hafif bir gülümsemedir.

Ayrım yapmayın.
Ben çocuğun erkek olmasını istiyordum. Yalnızca  soyadımızın devam etmesi ya da gururdan değil, nasıl yöneteceğimi  bildiğim için. Benim tek oğlum vardı ve onun geçirdiği aşamaları çok iyi anımsıyordum. Şimdi de ben oğlumun omuzuna elimi koyup, "Merak etme, geçer, bu yaşlarda sen de böyleydin, biraz sert ol ama telaşa kapılma" diyebilecektim.

Evet, torunum zamanında doğdu, tam üç kilo üçyüz gram bir kız! Adı da Bernis.
Oğlum hastaneden telefonla haber verdiğinde biraz bozuldum, ama akşamüstü, görmeye gittiğimde yanıldığımı anladım. Bu minicik, narin bebek başından beri istediğim şeydi. Artık oğluma öğüt vermeme gerek kalmamıştı. Tek görevim bu tatlı varlığı sevmekti.

Bir konu seçin.
Ailede herkes çocukla uğraşmak için yarışacaktır. Aslında, bir bebeğin o kadar uğraştıracak işi olmaz. Onun için ben de nasıl olsa tüm aile ister diye fotoğrafçılığını yapmaya karar verdim.

Hamilelik haberini alır almaz, orta halli bir fotoğraf makinesi al mak için bir dükkana gittim. Yarım saat sonra çıktığımda, boynumda deri kaplı son derece ayrıntılı ve çok pahalı bir makine asılıydı. Altı ay bol bol deneme yaptım.

Bernis doğduğunda artık hazırdım. Hemen ilk fırsatta makineme film takıp bebek odasının camından yeteneğimi göstermeye başladım.

Ancak beş gün sonra felaketin farkına varabildim. Aceleyle film makarasını iyi takamadığım için, film dönmemişti. Yeni mesleğimde ne kötü bir başlangıç.

Neyse ki yanlışlar insanı daha iyi yapmaya zorluyor. Şimdi Bernis'in değişik pozlarda, o tatlı masumluğunu gösteren kutular dolusu fotoğrafları var. Gelen konuklar bu kadar iyi fotoğraf çektiğim için beni kutlayınca, yumuşak bir sesle, "İnsanın önünde böyle güzel bir model olursa, nasıl kötü fotoğraf çeker" diyorum.

Büyükanneye sabırlı davranın.
Yakınınızda yeni duruma alışmakta en güçlük çekecek kişi büyükannedir, yani eşiniz. Torun sahibi olduğu için sevinçlidir, ama herşeyin onun istediği gibi yapılmasını ister.

Bir akşam, "Acaba çocuğu sık sık bize bırakırlar mı?  Nasıl olsa kendi annesi benden daha çok       görecek" derken ertesi gün, "Her   istedikleri anda telefon edip çocuğu bize bırakmaya da alışmasınlar, benim de kendi yaşantım var" der.

Böyle anlarda, büyükbaba çok dikkatli olup eşinin dediğini yapmalı.

Yalancı olmayı öğrenin.
Bu öğüdü kabul edilmez sanabilirsiniz. Ama kimi durumlarda hakkınızı koruyabilmek için tek çare budur.

Bernis tüm gününü bizle geçirmeye bir aylıkken başladı. Önceden, kimin ne        iş yapacağını hesaplamıştım. Örneğin, çocuğun altını değiştirmek kadın işiyse, arabasını sürmek de      erkek işiydi.

Üstünü değiştirdik, arabasına yerleştirip, sıkıca battaniyesini de örttük. Birden eşim arabayı sürmeye başladı.

"Dur!" diye seslendim, "Arabayı sürmek benim işim!"

Eşim tatlı bir gülümsemeyle, "Hayır hayatım, ilk kim kaparsa onun işi" dedi.
Eşim, "Hadi, alışverişe gidelim. Bernis'e giyecek birşeyler almak istiyorum" dedi.

Üçümüz birden otomobile bindik, çarşıya gelince park edecek bir yer buldum, motoru durdurdum. İndim eşimin kapısını açtım, "Ver çocuğu da rahat in. İnince veririm sana" dedim ve kucağıma alınca da yavaş yavaş yürümeye başladım. Bu kez, "Dur" diye seslenen oydu, "Hani bana verecektin?" deyince, "Ben hiç yalan söyler miyim?" diye yoluma devam ettim.

Kuralları değiştirmeyin.
Büyükbaba olacaklar! Bizden nesiller önce kararlaştırılmıştır; sizin yapacağınız hiçbir şey bu kuralı değiştiremez. İster asker olun, ister yönetici, her ne olursanız olun, şu kesindir ki, torununuz aklınızı başınızdan alacaktır.

Övünmeniz beklenilen birşeydir, niye övünmeyesiniz?
Torununuzu dünyanın en güzel, en akıllı çocuğu olarak görmek en doğal hakkınızdır. Yaşamınızda ilk kez böylesi bir duyguyu açıkça gösterebiliyorsunuz. Bundan yararlanmaya bakın. Şimdilik önerilerim bu kadar. Bir otomobil sesi duydum, herhalde Bernis bizi ziyarete geliyor, artık beni tanıyor ve öyle anlamlı ve parlayan bir gülüşü var ki. Onlara sorarsanız sözde babaannesine de, annesine de, babasına da hep aynı biçimde gülüyormuş, ama aradaki farkı ben biliyorum. Ben ve Bernis bu farkı biliyoruz.

Yazan: Curtis Fuller - World Digest