Bedel
Arapçada bir kelime veya ifadenin ardından, bazen onun aynı olan, bazen bir kısmını, bazen de ona ait bir özelliği açıklayan başka bir kelime veya ifade daha kullanılır. Buna Arapçada bedel denir. Meselâ " قَرَأْتُ الْكِتابَ " (Kitabı okudum) deriz. Bu ifadeden genel manada kitabın okunduğu anlaşılmaktadır.
Ancak ne kadarının okunup okunmadığı konusundaki tereddütü ortadan kaldırmamaktadır. Burada ا لْكِتاب lafzının peşine نِصْفَه kelimesini getirerek قَرَأْتُ الْكِتابَ نِصْفَه " " (Kitabın yarısını okudum) dediğimizde eklediğimiz bu kelime manaya daha da açıklık getirmekte, diğer ihtimalleri ortadan kaldırmaktadır. İşte bu eklenen kelimeye Arapçada bedel denmektedir.
Türkçede buna benzer ifadeler için açıklayıcı, açıklama cümlesi vb. terimler kullanılmaktadır. Yine Türkçedeki ünvan gruplarından sonra gelen isimler de Arapçadaki bedel konusunun bir kısmına karşılık olmaktadır.
Doktor Ahmet usta bir doktordur. ( (الطبيبُ أحم د طَبِيبٌ مَاهِرٌ
Şoför Hasan güvenilir bir şofördür. ( (السَّائِقُ حَسَ ن سَائِقٌ أَمِينٌ
Örneklerde de görüldüğü gibi ünvânlardan sonra gelen isimler kelimenin manasına açıklık getirmektedirler ve iki kelime tam olarak birbirinin yerini tutmaktadır.
Bedel Dil Bilgisi
Arapçada bedel tevâbi konusu içerisinde yer almaktadır. Tevâbi sıfat, tekit, atıf ve bedelden oluşmakta olup, bir ismin peşinden gelerek onun irâbına tâbi olan kelimeleri ifade etmektedir. Bunlar irâb yönünden bağımsız değillerdir. Önceki isim merfû ise tevâbiden olan kelime de merfû, mansûbsa mansûb ve mecrûrsa mecrûr olur. Önceki isme metbû, peşinden
gelen isme de tâbi adı verilir. “Tâbi olanlar” manasına gelen tevâbiden birisi de bedeldir.
Bedel, öncesinde geçen kelimenin irâbına tâbi olan lafızdır. Bedeldeki amaç, öncesindeki kelimenin manasını açıklamak ve onu pekiştirmektir. Buna bedel denmesinin sebebi ise adından da anlaşılacağı üzere, öncesindeki kelimenin yerini tam olarak doldurabileceğinden dolayıdır. Bir cümlede öncesindeki kelimeyi kaldırarak onun yerine bedelini koyduğumuzda manada
herhangi bir noksanlık meydana gelmez. Bedelli bir ifadede asıl maksat bedel olan kelime olup, öncesindeki kelime ise ona bir hazırlık olarak zikredilmektedir.
Bedelin Ögeleri
Bedelin iki temel ögesi bulunmaktadır: Mübdelün minh ( مُبْدَلٌ مِنْهُ ) ve bedel ( .(بَدَلٌ قَرَأْتُ الْمَقَالَةَ خمُسَهَا Makalenin beşte birini okudum.
1. Mübdelün minh: Bedelden önce gelen isim olup, bedel bu isme tâbi olur. Mübdelün minh fâil, mefûl ya da benzeri bir öge olur.
2. Bedel: Mübdelün minhden sonra gelip ona tâbi olan lafızdır.
Bedelin Çeşitleri
Bedel ile mübdelün minh arasındaki bütünparça ilişkisi dikkate alınarak bedel dörde ayrılmıştır.
1. Bedelülkül minelkül (bedeli mutâbık). ( (بَدَلُ الكُلِّ مِنَ الكُلِّ – البَدَلُ الْمُطَاِبقُ
2. Bedelülbaz minelkül.( (بَدَلُ البَعْضِ مِنَ الكُلِّ
3. Bedelüliştimâl. ( (بَدَلُ الاِشْتِمَالِ
4. Bedeli mübâyin. ( (البدلُ الْمُبَايِنُ
1. Bedelülkül minelkül (bedeli mutâbık)
Bedel ile mübdelün minhin aynı şey ise bu tür bedele bedeli kül veya bedeli mutâbık denir.
حَضَرَ صَدِيقُكَ حَسَنٌ . Arkadaşın Hasan geldi.
رَأَيْتُ صَدِيقَكَ حَسَنًا. Arkadaşın Hasanı gördüm.
سَلَّمْتُ عَلَى صَدِيقِكَ حَسَنٍ . Arkadaşın Hasana selam verdim.
Yukarıdaki üç örnekte de صَدِيقُكَ kelimesi mübdelün minh, حَسَنٌ kelimesi de bedeldir. Bedel, mübdelün minhin aynısı olduğu için buna bedeli kül denir. İrâb yönünden de حَسَنٌ lafzı, صَدِيقُكَ lafzına uymuş, birincide her ikisi de merfû, ikincide mansûb, üçüncüde de her ikisi de mecrûr olarak gelmiştir. Mübdelün minh ilk cümlede fâil iken, ikinci ve üçüncülerde ise mefûlün bih
olarak gelmiştir.
جَاءَ أَخُوكَ حُسَيْنٌ . Kardeşin Hüseyin geldi.
نَصَرْتُ أَخَاكَ حُسَيْنًا. Kardeşin Hüseyine yardım ettim.
مَرَرْتُ بِأَخِيكَ حُسَ ين. Kardeşin Hüseyine uğradım.
Yukarıdaki üç örnekte ise أَخُ kelimesi irâbını harf ile aldığı için ref hâli vâ ile, nasb hâli elif ile ve cer hâli de yâ ile gelmiş, bedel olan حُسَ ين lafzı da irâb yönünden ona uymuştur.
2. Bedelü’lbaz mine’lkül ( (بَدَلُ البَعْضِ مِنَ الكُلِّ Bedel, eğer mübdelün minhin bir parçası ise buna bedeli baz denir.
قَرَأْتُ الكِتَابَ نِصْفَه. Kitabın yarısını okudum.
أَكَلْتُ الرَّغِيفَ بَعْضَه. Ekmeğin bir kısmını yedim.
حَفِظْتُ القرآنَ ثُلُثَه. Kur’an’ın üçte birini ezberledim.
Yukarıdaki üç örnekte de bedel, mübdelün minhin bir parçasıdır ve irâb yönünden ona uymuş, her üçü de nasb konumunda fetha ile gelmiştir.
3. Bedeli iştimâl ( (بَدَلُ الاِشْتِمَال Bedel, mübdelün minhin bir parçası değil de ona ait bir özellik ise buna da bedeli iştimâl denir.
أَعْجَبَنِي الطالبُ أَدَبُه. Öğrencinin terbiyesi hoşuma gitti.
سَرَّنِي محمودٌ عِلْمُه . Mahmud’un ilmi hoşuma giti
أُعْجِبْتُ بِزَيْدٍ خُلُقِهِ . Zeyd’in ahlakı hoşuma gitti.
Yukarıdaki üç örnekteki bedel, mübdelün minhin bir parçası değil, ona ait birer özellik olup, irâb yönünden ona uymuştur.
قَرَأْتُ القرآنَ نِصْفَه. Kur’ân’ın yarısını okudum.
قَرَأْتُ السورةَ نِصْفَها. Sûrenin yarısını okudum.
رَأَيْتُ الطُّلاَّبَ أَكْثَرَهم. (Erkek) öğrencilerin çoğunu gördüm.
رأيْتُ الطالباتِ أَكْثَرَهُنَّ . (Kız) öğrencilerin çoğunu gördüm.
أَعْجَبَتْنِي الطالبةُ عِلْمُها. Öğrencinin bilgisi hoşuma gitti.
Yukarıdaki dört örnek de bedeli baza aittir. Bunlara bakıldığında birincide mübdelün minh müfred müzekker olduğu için bedelde ona ait olan zamir de müfret müzekker; ikincide mübdelün minh müfred müennes olduğu için ona dönen zamir de müfred müennes gelmiştir. Üçüncü örnekte mübdelün minh cemi müzekker, dördüncüde de cemi müennes olarak gelmiş, bedelde onlara dönen zamir de uygun bir şekilde gelmiştir. Aynı durum bedeli iştimâl için de geçerlidir.
Ayrıca bedeli baz ve bedeli iştimâl Türkçe’ye sanki bedel muzâf, mübdelün minh de muzâfun ileyhmiş gibi tercüme edilirler. أَعْجَبَنِي الطالبُ أَدَبُه. Öğrencinin terbiyesi hoşuma gitti.
أَعْجَبَنِي الطالبُ قَمِيصُه. Öğrencinin gömleği hoşuma gitti.
حَفِظْتُ سُورَةَ الفَتْحِ نَصْفَهَا. Fetih sûresinin yarısını ezberledim.
4. Bedeli Mübâyin. ( (البَدَلُ الْمُبَايِنُ
Bir sözde unutma, hata vb. bir sebepten dolayı bir kelimenin peşinden asıl kastedilen kelimenin kullanıldığı bedel türüdür. Yazı dilinde değil de konuşma dilinde görülür. Ancak dikkatli ve fasih konuşmalarda rastlanmaz.
جَاءَ الأسْتَاذُ الطالِبُ . Hoca geldi, hoca demişim öğrenci.
أَكَلْتُ خُبْزًا لحَْمًا. Ekmek yedim, ekmek demişim et.
أَخَذْتُ كِتَابًا قَلَمًا. Kitap aldım, kitap demişim kalem.
Yukarıdaki üç örnekte ise bedel, mübdelün minhin ne tamamı, ne onun bir parçası ne de ona ait bir özelliktir. Sadece yapılan yanlışı düzeltmek amacıyla zikredilmiştir.
Fasih konuşanların dilinde ise araya بَلْ bağlacı getirilerek yanlış düzeltilir.
حَضَرَ المهندسُ بَلِ الطبيبُ . Mühendis geldi, yok, doktor (geldi).