Şart Edatları ve Cevaba “Fâ” Harfinin Gelmesi
Her insan kendi anadilini konuşurken çeşitli yapılarda cümleler kurar. Biz de Türkçeyi konuşurken karmaşık olmayan basit cümleler ve anlam bakımından birbirinden ayrılmayan bileşik cümleler gibi yapılarına göre taksim edilen cümleler kurarız. Türkçe dilbilgisinde “bileşik cümleler” içinde öğrendiğimiz şart cümlelerine karşılık aynı mânâyı ifâde etmek için Arapçada da şart cümleleri vardır.
Türkçeye Arapçadan geçmiş olan “şart” kelimesinin sözlükte anlamı “yerine getirilmesi gerekli olan şey” şeklindedir. Arapçadaki şart cümleleri de Türkçeki gibi iki bölümden oluşur. Mânâca birbirinin ayrılmaz parçaları olan bu iki cümleden birincisi olan “şart cümleciği” şart, sebep ve tahmin bildirir ve başta bulunur. Şart, sebep ya da tahminin sonucunu bize bildiren cümleciğe de cevâp/cezâ cümleciği adı verilir.
ÖRNEK:
Arapçada şart cümlelerinde bu dilin kendine mahsus yapısından kaynaklanan farklı durumlar vardır. Yukarıdaki iki misalde açıkça görüldüğü gibi şart ve ceza cümlelerinde kullanılan fiillerin her ikisi de mâzî, her ikisi de muzâri veya biri mâzî biri muzâri olmak üzere bazı farklılıklar görülebilmektedir. Değişik şart edatları bulunduğu gibi bazen cevap/ceza cümlelerinin başına ( ف) harfinin geldiği de olur.
Bu cümlelerin yapısında karşılaşacağımız en önemli farklılık muzâri fiillerin “cezm” olmasıdır. Önceki derslerden öğrendiğiniz gibi mâzî fiil mebnîdir, yani bulunduğu durum gereği hiçbir yerde yapısında bir değişiklik olmaz. Orijinal tabiriyle “mazî fiil mu‘rab değil, mebnîdir”. Muzâri fiil ise başında bir takım edatların bulunup bulunmamasına göre sonlarındaki bazı
hareke ve harflerin atıldığı (hazfedildiği) görülür.
Arapçayı sonradan öğrenenler için bu durum biraz karışıkmış gibi görünse de, dikkatle birkaç kere okuduğunuz ve bu ünitede öğreneceklerinizi verilen örnekler üzerinde uyguladığınız zaman, hiç de korkulacak bir şey olmadığını anlamış olacaksınız.
Dilbilgisi Muzari Fiilin Cezmi ve Şart EdatlarıHer kelimenin sözlükte çeşitli mânâları vardır. “Cezm” kelimesinin sözlükteki mânâlarından biri de bir şeyi kesmek ve kelimenin sonunu sâkin kılmaktır. İşte bu mânâlarından hareketle, muzâri fiilin sonunda bulunan harften herekenin veya son harf olarak illet harfinin bulunması halinde o harfin atılması ve müennes cemi nunları dışında sonunda nûn ( ن) bulunan kiplerinden (sıygalarından) nûn ( ن) harfininin kesilip atılmasına cezm denmiştir. Örnekleri inceleyiniz ve muzârinin başına cezm ve şart edatı geldikten sonraki durumunu kavramaya çalışınız.
Muzâri Fiili Cezmedenler
Fiillerin irâbı konusunda daha önce (II. Kitap 3. Ünitede) her hangi bir muzâri fiilin başında cezm edatlarından biri bulunursa o fiil cezmedildiğini öğrenmiştiniz.
Muzâri fiili cezmedenler iki kısma ayrılır:
I. Tek muzâri fiili cezmedenler: Bunlar dört edattır. .لا النَّاهِيَة ,لاَمُ الأمر ,لماَّ ,لم
Şimdi bunları ayrı ayrı açıklayalım:
لمْ . 1 : Ali erkenden uyanmadı. لَمْ يَسْتَيْقِظْ عَلِيٌّ مُبَكِّرًا . Görüldüğü gibi muzâri fiilin hem lafzında hem de mânâsında etkili olmuştur. Lafzında muzâri merfû iken يَسْتَيْقِظُ ) ) meczûm hâle getirmiş ve son harekesi atılmıştır) ( .(لَمْ يَسْت يْقِظْ Mânâsında ise, muzâri olumlu iken menfî mâzîye (geçmiş zamanın olumsuzu) çevirmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması için aşağıdaki örnekleri
inceleyiniz:
Ayşe dersinizi ezberlemedi: لَمْ تَحْفَظْ عَائِشَةُ دَرْسَهَا
[ ﴿أَلَمْ يَعْلَمْ بِأنَّ الله يَرَى﴾ [سورة العلق : 14
“(O insan), Allahın (her şeyi) gördüğünü bilmedi mi?”
Not: Aşağıdaki tablolarda merfû muzârinin başına bir cezm edatı gelince nasıl bir değişiklik meydana geldiğini inceleyiniz. Çünkü ister bir muzâri fiili cezmedenler olsun, ister iki muzâri fiili cezmeden şart edatları olsun bu fiil üzerinde lafız bakımından aynı tesiri gösterirler. Muzâri Fiilin Merfû ve Meczûm Hali (Cezm ve şart edatları gelmeden önceki ve sonraki halleri)
1 : Bu edat, muzâri fiili cezmeden ve konuşmanın yapıldığı zamana kadar o fiilin olumsuzluğunu yani gerçekleşmediği anlamını ifade eder. Demek ki, fiilin sadece olumsuzluğunu değil o olumsuzluğun konuşmanın yapıldığı zmana kadar sürdüğünü bildirmek istediğimiz zaman لَمَّا edatını kullanacağız.
Meselâ:
Konuk, kahveyi henüz içmedi: لَمَّا يَشْرَبِ الضَّيْفُ القَهْوَةَ لَمَّا Türkçeye çevrilirken cümledeki yerine göre “hâlâ/ henüz/ daha/ şimdiye kadar/ hiç/ şu ana kadar olmadı” gibi ifâdelerle çevrilebilir
1 لاَمُ الأَمْرِ(Emir ifâde etmek için kullanılan lâm): Çoğunlukla muzâriin gâib ve gâibe sıygalarının başına gelir. Mütekellim sıygalarına az da olsa gelebilir.
Örnek:
Ali kardeşine yardım etsin: لِيَنْصُرْ عَلِيٌّ أخَاهُ
Fatma ödevini yazsın: لِتَكْتُبْ فَاطِمَةُ وَاجِبَهَا
[ ﴿وَلْيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ﴾ [سورة الطلاق: 7
“Mâlî imkânı geniş olan, genişliğinden nafaka versin”. [ ﴿وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْ ﴾ [العنكبوت: 12 “…Sizin günahlarınızı yüklenelim”
1 :لا الناهية Karşımızdakinden bir işin yapılmamasını istediğimiz zaman kullanırız. Çünkü bu لا الناهية muzâri fiilin başına onu cezmetmek ve bir işin yapılmamasıni isteme mânâsını ifâde etmek için getirilir.
Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz:
Çok uyuma, çok uykusuz da kalma: لاَ تَنَمْ كَثِيرًا وَلاَ تَسْهَرْ كَثِيرًا
[ ﴿...كُلُوا وَاشْرَبُوا وَلاَ تُسْرِفُوا إنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ ﴾ [سورة الطلاق: 7
“(Ey Âdem oğulları!) Yiyin, için fakat istraf etmeyin, Çünkü o (Allah) israf edenleri sevmez”.
Ebul Esved edDüelîye nispet edilen şu beyit Arapça nahiv kitaplarında şâhid olarak getirilen beyitlerdendir:
لاَ تَنْهَ عَنْ خُلُقٍ وَتَأتِي مِثْلَهُ * عَارٌ عَلَيْكَ إِذَا فَعَلْتَ عَظِيمُ
(Ey başkasına bir şey öğreten kişi!), sen benzerini yapmanla birlikte bir huydan/davranıştan kimseyi men etme. (Böyle) yaptığın zaman asıl büyük kusur sendedir.
Bu örnekteki لا تنه nin aslı لا تنهَ ى iken لnın tesiriyle cezm alâmeti olarak kelimenin illetli harfi olan ( ي) hazfedilmiş (atılmış) ve لاَ تَنْه şeklinde kalmıştır.
﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ إنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلاَ تَجَسَّسُوا وَلاَ يَغ تَبْ بَعْضُكُمْ
[ بَعْضًا﴾ [سورة الحجرات: 12
“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin gizli kusurunu (casus gibi) araştırmayın ve biriniz diğerini çekiştirmesin (gıybet etmesin)…”
Âyette geçen لا تجسَّسُوا sonunda ( ن) bulunan sıygalardan olduğu için cezm alâmeti olarak ( ن) harfi atılmıştır. لا يَغْتَبْ de cezm alâmeti alarak ( ب) harfinin zammesi atılmış, harekesiz/sâkin okunmuştur.
II. İki Muzâri Fiili Cezmedenler/ Şart Edatları
Arapçada şart edanları ikiye ayrılır:
A. İki Muzâri Fiili Cezm Eden Şart Edatları
Bunlar da yukarıda bir muzâri fiili cezmedenler gibi başına geldikleri muzârileri cezmederler. Yukarıdakilerden farkı, bunların iki muzâriyi cezmetmeleridir. Bu muzârilerden birincisine şart fiili, ikincisine cevap/ceza fiili denildiği gibi bu muzârilerden birincisinin bulunduğu cümleye şart cümlesi, ikincisinin bulunduğu cümleye cevap yahut ceza cümlesi denir.
Şu örneği inceleyelim:
Görüldüğü gibi şart edatından sonra gelen birinci muzâri de ondan sonraki cümlede yer alan ikinci muzâri de meczûm olmuş, sonlarındaki hareke atılmıştır. Ancak burada anlam bakımından dikkat etmemiz gereken bir durum vardır. İkinci cümledeki fiilin gerçekleşmesi birinci cümledeki fiilin gerçekleşmesine bağlıdır. Bu iki cümle birbirinden ayrı kullanılamaz. Bir
bütünün parçaları gibidirler. Bu yüzden bazı nahiv kitaplarında bu tür cümleler الجُمَلُ الْمُتَلاَزِمَة “Birbirinden ayrılmayan cümleler” diye adlandırılırlar.
Zaten birinci cümle için ad olarak verilen şart الشرط kelimesi المَشْرُوط meşrût mânasına olup kendisine bağlanılan, yerine getirilmesi gerekli olan şey anlamındadır. Bu yüzden birinci cümleye şart الشرط , ikinci cümleye de, onun karşılığı anlamında cevap/cezâ الجواب/ الجزاء denilmiştir. Şimdi iki muzâri fiili cezm eden şart edatlarını örnek cümleleriyle birlikte tablo halinde görelim.
Örneklerde görüldüğü gibi iki muzâri fiili cezm eden bu şart edatlarından yalnızca إنْ harf diğerlerinin tamamı isimdir. Bu durumda إنْ harf olduğu için irâbdan nahalli yoktur. Yani cümlenin ögelerinden biri olmaz. Ancak diğerleri şart isimleri olduğu için cümlede bulundukları yere göre irâb alırlar. Aşağıdaki tablolarda bu durum açık bir şekilde görülecektir.
أيُّden başka şart isimlerinin hepsi mebnî, أي ise murabtır ve her zaman muzâf olarak kullanıldığı için muzâf olduğu kelimeye göre anlam kazanır.
Meselâ;
أَيُّهُمْ يَقُمْ أَقُمْ مَعَه Onlardan hangisi ayağa kalkarsa ben de onunla birlikte ayağa kalkarım.
Burada أيُّهُمْ mübtedâdır.
أيَّ الطَّائرَاتِ تَرْكَبْ أَرْكَبْ
Hangi uçağa binersen ben de (ona) binerim. Burada أيَّ mefûlün bihtir.
أيَّ يَوْمٍ تَصُمْ أَصُمْ
Sen hangi gün oruç tutarsan ben de o gün oruç tutarım. Burada أيَّ mefûlün fîh /zaman zarfıdır.
أيَّ مَكَانٍ تَجْلِسْ أَجْلِسْ فِيهِ .
Hangi mekana (nereye) oturursan ben de oraya otururum.
Burada أيَّ mefûlün fîh /mekân zarfıdır.
Not: Şart edatlarından أنىَّ , حَيْثُمَا ,مَتَى ,أيَّان ve أينَ başlarında yer aldıkları cümleyle ilgili olarak bir zaman ve mekan kavramına işaret etmeleri nedeniyle cümlenin mefûlün fîh ögesi olarak kabul edilirler.
Şart edatlarından كيفمَا , başında bulunduğu fiil cümlesiyle ilgili olarak bir durum/hal kavramına delâlet ettiği için cümlede dâimâ hal ögesi durumundadır.
Nereye gidersen Allah seni bilir. أنىَّ تَذْهَ بْ يَعْلَمْكَ اللهُ
Her nerede bir iş yaparsan yap o işin yazılır. حَيْثُمَا تَفْعَلْ يُكْتَبْ فِعْلُكَ
Ne zaman haset edersen helak olursun. مَتَى تُحْسَدْ تَهْلِكْ
أيَّانَ نُؤْمِنْكَ تَأْمَنْ غَيْرَنَا وَإِذَا * لمَْ تُدْرِكِ الأمْنَ لمْ تَزَلْ حَذِرًا
Ne zaman biz sana eman (güven belgesi) verirsek, sen bizi başkasından güvende olursun. Bu emânı elde edemediğin zaman korku içinde olmaya devam edersin.
Talebin Cevâbında Bulunan Muzâri Fiilin Cezm Olması
Arapçada zaman zaman talepten sonra bir emir, nehiy, istifhâm (soru) ve temennî fiilini takip eden meczûm muzâri fiiller karşımıza çıkar. Gramerciler bu meczûm muzâri fiilleri, cümleden kaldırılmış olan şart edatının cevap cümlesi olarak yorumlamışlardır.
Aşağıdaki örnekleri dikkatle inceleyelim:
اِقْرَأْ هَذَيْنِ الكِتَابَيْنِ بِدِقَّةٍ تَسْتَفِدْ مِنْهُمَا كَثِيرًا
Bu iki kitabı dikkatli oku (okursan) çok istifade edersin
كُلْ قَلِيلاً تَسْلَمْ مِنَ الأَمْرَاضِ
Az ye (yersen), hastalıklardan kurtulursun.
B. Cezmetmeyen Şart Edatları
Arapçada إذ ,لو ve أمَّا da şart anlamı taşırlar. Ancak muzâri fiilin başına gelseler de onları cezmetmezler. Yukarıda zikredilmiş olan إن ve لو in farkı vardır. Şöyle ki ( إن )in başına geldiği fiil, mâzî de olsa muzârî mânâsına dönüşür. ( لو )in başına geldiği fiil muzârî de olsa mâzî mânâsında olur. ( (لو şart edatı, bir fiilin mâzÎ bir fiile bağlandığını gösterir. Tercümesinde de “….
olmuş olsa…. Olur”, yahut “ … olsa idi … olurdu” diye Türkçeye çeviririz.
Bunun cevabının başına da çoğunluka fethalı bir “lâm” bulunur. Cevabı şarta bağlamaya yardımcı olur.
Bana gelmiş olsaydı ona ikram ederdim . لَوْ جَاءَنِي لأَكْرَمْتُه
لَوْ أَسْتَطِيعُ وَهَبْتُ كُلَّ طَالِبٍ هَ دِيَّة
Şayet elimde olsaydı, her öğrenciye bir hediye verirdim.
إِذَا نَزَلَ الْمَطَرُ تَظْهَرُ النَّبَاتَاتُ وَالفُطْرِيَّاتُ
Yağmur yağdı mı, bitkiler ve mantarlar ortaya çıkar.
لَوْ تُسَكِّرُ الحَنَفِيَّةَ جَيِّدًا نَدْفَعْ أَقَلَّ
Musluğu iyi kapatırsan, daha az ödeme yaparız.
Arapça sıkça kullanılan ve daha çok şart ve tafsil (detaylandırma) ifâde etmek için kullnılan أمَّا vardır. أمَّا ile başlayan mübtedâların haberinin başına da ( ف) harfi gelmesi vâciptir. Yani dilbilgisi açısından gereklidir. Çünkü bu ف) ) harfi, özellikle uzun cümlelerde “haber”in hangi kelime olduğunu anlamamıza yardımcı olur.
Şu örnekleri inceleyelim:
[ ِمْ وَأمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ ....﴾ [سورة البقرة 26