İlahiyat 1. Sınıf - Arapça 1 - Ünite 10 - Konu Anlatımı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner



DİLBİLGİSİ SIFAT TAMLAMASI


Tanım: Kendisinden önce gelen bir ismi gerek nitelik gerekse nicelik yönünden tanımlayan sözcüklere ‘sıfat’ adı verilir. Sıfatın tanımladığı sözcük, ‘mevsûf’ adını alır. Sıfatın tanımladığı sözcüğün ‘mevsûf’ olma dışında, cümlenin temel öğelerinden biri olma gibi önemli bir fonksiyonu daha vardır. Hatta diyebiliriz ki; sıfatın tanımladığı bir sözcüğün ‘mübteda, haber, fâil, mef’ûlün bih’ gibi cümledeki temel öğelerden biri oluşu onun aslî/birincil, ‘mevsûf’ oluşu ise tâli/ikincil bir görevidir. Sıfat ile mevsûf sıfat tamlamasını oluştururlar.


Sıfat ve Mevsûf Arasındaki Uyum


Sıfat, kendisinden önce gelen isimle (mevsûfla) şu bakımlardan uyum halinde olmalıdır:
1. İ‘râb (Merfû‘, Mansûb veya Mecrûrluk) Yönünden Merfû‘luk Yönünden: جَاءَ الطَّالِبُ الْمُجْتَهِدُ (Çalışkan öğrenci geldi). Yukarıdaki cümlede الطَّالِبُ kelimesi fâildir ve merfû‘dur aynı zamanda da mevsûftur.
الْمُجْتَهِدُ kelimesi de fâili nitelediği için de onun sıfatıdır. Fâile merfû‘luk yönünden uymuştur. Mansûbluk Yönünden: رَأَيْتُ الطَّالِبَ الْمُجْتَهِدَ فِي الْمَكْتَبَةِ (Çalışkan öğrenciyi kütüphanede gördüm). Yukarıdaki cümlede الطَّالِبَ kelimesi mef‘ûlün bihtir ve mansûbtur aynı zamanda da mevsûftur. الْمُجْتَهِدَ kelimesi de mef‘ûlün bihi nitelediği için onun sıfatıdır. Mef‘ûlün bihe mansûbluk yönünden uymuştur. Mecrûrluk Yönünden: سَلَّمْتُ عَلَى الطَّالِبِ الْمُجْتَهِدِ (Çalışkan öğrenciye selam verdim). Yukarıdaki cümlede الطَّالِبِ kelimesi harf-i cer ile mecrûrdur ve aynı zamanda da mevsûftur. الْمُجْتَهِدِ kelimesi de harf-i cer ile mecrûr ismi
nitelediği için onun sıfatıdır. Mecrûr isme mecrûrluk yönünden uymuştur. جَلَسْتُ عِنْدَ الطَّالِبِ الْمُجْتَهِدِ (Çalışkan öğrencinin yanına oturdum) cümlesinde الطَّالِبِ kelimesi muzâfun ileyh olduğu için mecrûrdur ve aynı zamanda da mevsûftur. الْمُجْتَهِدِ kelimesi de muzâfun ileyhi nitelediği için onun sıfatıdır. Muzâfun ileyhe mecrûrluk yönünden uymuştur.


2. Marifelik-Nekrelik Yönünden


Marifelik Yönünden: جَاءَ الْمُدِيرُ الجَْدِيدُ (Yeni müdür geldi). Yukarıdaki cümlede الْمُدِيرُ kelimesi başında harf-i tarif olan ال takısı olduğu için marifedir aynı zamanda da mevsûftur. الجَْدِيدُ kelimesi de marife ismi nitelediği için onun sıfatıdır. Sıfat mevsûfuna marifelik bakımından uymuştur. Nekrelik Yönünden: اِشْتَرَيْتُ سَيَّارَةً جَدِيدَةً (Yeni bir araba satın aldım). Yukarıdaki cümlede سَيَّارَةً kelimesi başında harf-i tarif ال takısı olmadığı için nekredir aynı zamanda da mevsûftur. جَدِيدَةً kelimesi de nekre ismi nitelediği için onun sıfatı durumundadır. Sıfat mevsûfuna nekrelik bakımından uymuştur.


3. Müzekkerlik-Müenneslik Yönünden


Müzekkerlik Yönünden: ذَهَبَ الطَّالِبُ الْمُجْتَهِدُ إِلَى الْكُلِّيَّةِ (Çalışkan öğrenci fakülteye gitti). Yukarıdaki cümlede الطَّالِبُ kelimesi müzekker bir isimdir aynı zamanda da mevsûftur. الْمُجْتَهِدُ kelimesi de الطَّالِبُ kelimesinin sıfatıolduğu için ona müzekkerlik bakımından uymuştur. Müenneslik Yönünden: ذَهَبَتِ الطَّالِبَةُ الْمُجْتَهِدَةُ إِلَى الْكُلِّيَّةِ (Çalışkan kız öğrenci fakülteye gitti). Yukarıdaki cümlede الطَّالِبَةُ kelimesi müennes bir isim ve aynı zamanda da mevsûftur. الْمُجْتَهِدَةُ kelimesi de الطَّالِبَةُ kelimesinin sıfatı olduğu için ona müenneslik açısından uymuştur.

4. Nicelik (Müfred, Tesniye veya Çoğul oluş) Yönünden


Müfredlik Yönünden: يَلْعَبُ الْوَلَدُ الصَّغِيرُ فِي الحَْدِيقَةِ (Küçük çocuk bahçede oynuyor). Yukarıdaki cümlede الْوَلَدُ kelimesi tekil bir isim ve aynı zamanda da mevsûftur. الصَّغِيرُ kelimesi de الْوَلَدُ kelimesinin sıfatı olduğu için de ona müfretlik bakımından uymuştur. Tesniyelik Yönünden: يَلْعَبُ الْوَلَدَانِ الصَّغِيرَانِ فِي الحَْدِيقَةِ (İki küçük çocuk bahçede oynuyorlar). Yukarıdaki cümlede الْوَلَدَانِ kelimesi tesniye bir isim ve
aynı zamanda da mevsûftur. الصَّغِيرَانِ kelimesi de الْوَلَدَانِ kelimesinin sıfatı olduğu için ona tesniyelik (ikillik) bakımından uymuştur. Çoğulluk Yönünden: يَلْعَبُ اْلأَوْلاَدُ الصِّغَارُ فِي الحَْدِيقَةِ (Küçük çocuklar bahçede oynuyorlar). Yukarıdaki cümlede الأَوْلاَدُ kelimesi cemi (çoğul) bir isim ve aynı zamanda da mevsûftur. الصِّغَارُ kelimesi de الأَوْلاَدُ kelimesinin sıfatı olduğu için ona cemilik (çoğulluk) bakımından uymuştur. Yine تَلْعَبُ الْبَنَاتُ الصَّغِيرَاتُ فِي الحَْدِيقَةِ (Küçük kız çocukları bahçede oynuyorlar) cümlesinde الْبَنَاتُ kelimesi cem-i müennes sâlim (kurallı dişil çoğul) bir isim ve aynı zamanda da mevsûftur. الصَّغِيرَاتُ kelimesi de الْبَنَاتُ kelimesinin sıfatı olduğu için ona cem-i müenneslik bakımından uymuştur.


Eğer çoğul isim insanların dışındaki varlıkların çoğulu ise yani cem-i gayri âkil ise bu isimler modern Arapça’da müfret müennes isim kabul edilirler. Bu durumda bu çoğul isimleri bir sıfat niteleyecek olursa, bu sıfat müfred müennes olarak getirilir. Örnek: لْكُتُبُ الجَْدِيدَةُ عَلَى الْمَكْتَبِ ◌َ (Yeni kitaplar masadadır) cümlesinde اَلْكُتُبُ kelimesi isim cümlesinin mübtedası aynı zamanda da kitap kelimesinin çoğulu olduğu için akılsız çoğul grubuna girmektedir. الجَْدِيدَةُ sözcüğü de اَلْكُتُبُ sözcüğünün sıfatı durumundadır. Görüldüğü üzere, sıfat-mevsûf uyumundan dolayı, sıfat müennes getirilmiştir.