İlahiyat 2. Sınıf - Din Sosyolojisi - Ünite 7 - Konu Anlatımı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Kamusal Alan ve Din

* “Kamusal alan”, genel olarak insanların ortak ilgi ve yaşan alanlarını tanımlayan bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır.
* Kamusal alan sadece fiziki bir mekanı değil, onun da ötesinde soyut bir paylaşım, etkileşimi müzakere ve metafor alanını ifade eder.
* İşte tek tek hiç kimseye ait olmayıp ortaklaşa kullanılan ve bir çok hizmetlerinden faydalanılan bu mekanlar, genel anlamda kamusal alanlardır. Kamusal alanlar bu sebeple, o toplumda yaşayan insanların ortak ilgilerinin yoğunlaştığı yerlerdir.

KAMUSAL ALAN
* Türkiye’de “kamusal” kelimesi özellikle 1980’li yıllardan sonra, kamu borçları, kamu kurumları gibi kullanımlar üzerinden ve “devlet”, “halk”, ve “umum” gibi anahtar kavramlar üzerinden tanımlanmıştır.Kamu kelimesi sözlükte hep, bir ülkede halkın bütününü, amme, halk, kamu yararı anlamlarına gelmektedir. Kamusal ise, “kamu ile ilgili şeklinde anlatılmaktadır.

* Kamu kelimesinin bütün, cümle, hepsi, herkes şeklideki anlamı, bir ülke halkının tamamı gibi anlamlarla genişletilmektedir.

* Rappa’ya göre kamusal alanın boyutları- Kamusal alan insanlar arası iletişim ve karşılıklı etkileşimin gerçekleştiği alandır.- İnsan faaliyetlerinin oluşturduğu metafor alanıdır.- Taraftarlar arasında farklı tarz ve biçimlerle gerçekleşen bilgi alışverişlerinin yapıldığı mekandır.- Her türlü ilişki ve tartışmaların yapıldığı mekandır.- Gerek devlet gerekse devlet dışı oluşumların politikalarının gerçekleştirildiği alandır.Bu boyutlara baktığımız zaman, kamusal alanın öncelikle farklı düşünce, inanç, felsefi görüş, düşünce ve tarza sahip insanların ortak mekanı olduğunu anlaşılmaktadır.

* Bunlar dışında, devlet ve sivil toplum kuruluşlarının politik, toplumsal, kültürel ve benzeri tüm faaliyetlerin gerçekleştiği alanda kamusal alandır. *Kamusal alanın bu çerçeve içinde bazı tezahürleri vardır. Bunlardan ilki, kamu alanında görülen her şeyin herkes tarafından görülebilir ve duyulabilir olması ile mümkün olan en geniş açıklığı ifade etmesidir. İkincisi “kamu” terimi, içinde özel olarak bize ait olandan ayrı hepimiz için ortak olan bir dünyayı bize gösterir.

* Bir kamu alanının varlığı, peşinden dünya insanlarını bir araya toplayan onları birbirleriyle ilişkiye sokan bir şeyler topluluğuna dönüşmesi kalıcılıkla ilgilidir. Bunun bir sonucu olarak kamusal alanın doğal bir mekan olarak değil insan faaliyetlerinin ortak mekanı olarak ortaya çıktığını görüyoruz.* Kamusalın bir başka anlamı; “özelde olabilecek olmayan” demektir. Çünkü kamusal alan, bir aleniyeti, açıklığı ifade ederken, özel alan insanın kendi mahremiyetini yaşadığı yerdir. Tarihsel Süreçte Kamusal Alan *Sennett’in belirttiğine göre, yaklaşık 1470’li yıllarda kamu sözcüğünün İngilizcede ilk bilinen kullanımı,“kamuyu toplumun ortak çıkarı ile bir tutmak” şeklindedir. Yaklaşık yetmiş yıl sonra, buna sözcüğün“genel gözleme açık ve ortada olan” şeklinde yeni bir anlamı daha eklenmiştir. Bu bağlamda “kamusal” sözcüğü herkesin denetimine açık olan anlamına gelirken “özel” sözcüğü kişinin ailesi ve arkadaşları ile sınırlanan mahfuz bir yaşam bölgesi anlamında kullanılmaktaydı.

* Fransız dilinde kozmopolit, her yere girip çıkabilen, aşina olduğu şeylerle hiçbir alakası ya da benzerliği olmayan durumlarda da rahat hareket edebilen kimseydi. Toplum içine (kamuya) çıkabilen manasında bu yeni kozmopolit, mükemmel bir kamusal insan olarak tanımlanır. * Yunan felsefesinde kamusal-özel ayrımı, siyasetin kamusal dünyası ile aile ve ekonomik ilişkilerin özel dünyasına dayanmaktaydı. Modern sosyolojide ise bu ayrım, normalde ev ile işin ayrılmasına gönderme yapmaktadır. Yunan düşüncesinde kamusal ve özel arasında bir karşıtlık ilişkisi bulunmaktaydı. * Habermas’a göre, kamusal hayata katılabilmenin koşulu, bir aile reisi olarak özel hayat alanında özerk olmaktır. Fakat bu kamuya yoksullar, mülksüzler, köleler ve kadınlar engellenir. Dolayısıyla toplumun her kesimine açık değildir.

* Yunanlıların bilincinde kamu, özel alanın karşısında bir özgürlük ve istikrar alemidir. Aristo’nun sıklıklı zikrettiği erdemler, ancak kamu alanında mümkündür.* Kamusal alanın özel alandan ayrı bir yaşam alanı olarak ortaya konmasında sanayileşme ve buna bağlı kapitalist toplum yapısı da etkilidir.* Sosyal yaşamın rekabetçiliği ve ortak yaşamın genişleyen alanı özel yaşamın alanını giderek daraltmıştır. KAMUSAL ALAN KAVRAMINA

FARKLI YAKLAŞIMLAR 1- HANNAH ARENDT – AGONİSTİK KAMU ALANI
* Agonistik kavramı, Cumhuriyet ve sivil yaşamın erdem üzerine oturduğu geleneklerde ortak olan kamu anlayışı için kullanılmaktadır.* Agonistik görüş açısından kamusal alan, ahlaki ve siyasal büyüklüğün, kahramanlığın ve seçkinliğin açığa çıktığı, gösterildiği ve diğerleriyle paylaşıldığı bir görünümler alanıdır. İnsanların tanınmak, üstün olmak ve itibar görmek için birbirleriyle rekabet ettiği, insani diye nitelenen her şeyin geçici olmaması için güvence aranan yerdir.
* Bu ise, Yunanlılarda kent devletinin, Romalılarda kamu işlerinin gördüğü işlev gibi, öncelikle bireysel hayatın geçiciliği ve boşunalığına karşı bir güvence ve kalıcı vurgu yapan bir alandır.

* Arendt’e göre bu alan, ahlaki açıdan homojen ve siyasal bakımdan eşitlikçidir. * Arendt, kamusal alanda her şeyden önce özgürlükleri temel zemine yerleştirir. Kişiler kendilerini bu ortamda rahatça ifade edebilirler. Bu, aynı zamanda ortak ve aleni diyalogların gerçekleştiği alandır. 2-

LİBERAL KAMU YAKLAŞIMI
* Bu modelin önemli isimlerinden Bruce Ackerman’ın “liberal diyalog” kavramı, bu yaklaşımın temeline yerleştirilebilir. * Bu yaklaşımda önemli olan, kamuda neyin iyi ya da ahlaki olduğunu ortaya koymak değildir. Fakat kamusal düzenin nasıl sağlanacağı önemli bir konudur. Bu bağlamda, toplumda yaşayan insanlar, neyin iyi olduğu konusunda ortak bir noktada buluşamasalar da, önemli olan birlikte yaşama sorununu akla uygun nasıl çözecekleri hususunda bir araya gelmeleridir. Dolayısıyla liberal kamu yaklaşımında neyin iyi ve ahlaki olduğu sorusu yerine, ortak yaşamın akla uygun olarak nasıl gerçekleştirileceği problemi ikame edilir. * Çeşitlik ve farklılıklara açık olmakla birlikte, onun temel problem yaptığı şey kamu düzeninin sağlanmasıdır.
* Liberal kamu, aşkın yani vahyi ya da dini bir ahlakilik ve iyilik düşüncesi ve önerisine kapalıdır. Yanidini kaynaklı “iyi” ve “ahlakilik”lere kapalıdır.

3- JÜRGEN HABERMAS – SÖYLEMSEL KAMU ALANI
* Jürgen Habermas, modern toplumların gelişimini kamusal alana katılımın genişlemesi açısından analiz etmektedir. Kamusal alana katılım, ancak dar bir şekilde tanımlanan politika alanında gerçekleşebilecek bir etkinlik olarak değil, toplumsal, kültürel ve diğer alanlarda da konuşulmayı gerektirecek bir etkinlik olarak görülmeye başlanmıştır. * Bu görüşe göre kamusal alan, agonistik bir şekilde politik seçkinler arasında itibar kazanma ve mücadelelerin değil, demokratik bir şekilde genel olarak toplumsal normlardan, kolektif kararlardan etkilenenlere bu norm ve kararların oluşturulmasında, değiştirilmesinde ve benimsenmesinde söz hakkı tanıyacak ortamın yaratılması ve oluşturulması olarak anlaşılır. * Habermas, kamusal alanın içeriği ve sınırları kesin olarak çizilen bir alan olarak tanımlamaz. Ona göre, kamusal alan, o toplumda yaşayan ve siyasal, kültürel, toplumsal tüm karar süreçlerinden etkilenen insanların, aslında kendileri ile ilgili olan tüm meselelerde tartışmalara katılarak bir söylem üretmeleridir. Habermas, burada aslında demokratik katılım süreçlerini de devreye sokan bir anlayıştadır.

İLGİLİ KAVRAMLARLA İLİŞKİLERİ İÇİNDE KAMUSAL ALAN KAMUSAL ALAN VE ÖZGÜRLÜK
* Bugün sosyal hayatta kamusal alanın özgürlükle bağlantılı tartışmalarının temelinde, farklı din, inanç ve düşünceden insanları kendilerini kamusal alanda nasıl ifade edecekleri ve farklılıkların sosyal hayatta yansımalarının nasıl olacağı üzerinde odaklanmaktadır. Özgürlük soyut anlamda, bütün düşünce ve inançlara kamusal alanda temsil edilmeyi ve kendisini ifade etmeyi içermektedir. * Özgürlükle bağlantılı olarak kamusal alanın nasıl düzenleneceği ve işleyeceği konusunda iki pratik yaklaşım vardır. Birincisi, kamusal alanı “nötr” bir alan olarak varsayan yaklaşımdır ki, kamusal alanı tüm değer ve sembollere kapatmaktadır. Pratikte bu yaklaşım kamu alanının değerlerden arındırılması şeklinde tezahür etmektedir. İkincisi ise, kamusal alanı tüm farklılıkların ifade edilebileceği bir heterojenlik içinde varsaymaktadır. İkinci yaklaşım daha özgürlükçü bir anlayışın altını çizmektedir.

KAMUSAL ALAN VE DEVLET
 * Kamu borçları, kamu bankaları gibi tanımlamalarda ifade edilen kamu kelimesine, pratik kullanımda devlet anlamı verilmektedir. Hiç şüphesiz tüzel bir kişilik olarak devlet, burada yönetenleri ve içerdiği hakla vardır. Devlet organizasyonunu oluşturan halk ve genel umum, aslında hem borçların hem de bankaların asıl sahibidir. Bu çerçevede devletin, halkın kendisi için oluşturduğu bir organizasyon olduğu gerçeğinden mesafe alınarak, özelde kamu alanının tek belirleyicisi ve sahibi olarak da görülmüştür.* “Kamusal” kelimesinin devlet ile özdeşleştirilen kullanımının, bugün neredeyse daha baskın olduğu görülmektedir.* Sivil bir kamusal alan, bugün hem Batı ülkelerinde hem de diğer ülkelerde en fazla tartışılan konulardan birisidir.

ÖZEL ALAN VE KAMUSAL ALAN AYRIMI
* Bugün genel anlamda özel alan, herkesi ilgilendirmeyen, umumun ilgisi dışındaki ev ve aile gibi alanları ifade edecek tarzda içeriklendirilmektedir. Buna göre kamusal alan da, bunun dışındaki tüm alanları kapsayacak tarzda, umumun ilgisine açık mekanlar olarak kullanılmaktadır. * Bununla birlikte günümüzde iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte, “özel alanın kamusallaşması” gibi bir olgudan bahsedebiliriz. Tv ve internet üzerinden özel hayatın daha çok gündeme gelmesi ile özel hayatların bir çok boyutlarıyla kamuda konuşulur hale gelmesi bu durumun yansımaları olarak görülebilir.

KAMUSAL ALAN VE KÜRESELLEŞME
* Küreselleşme, iletişim araçları üzerinden dünyadan daha çok haberdar olunması süreci olarak önem taşımaktadır. * İnternet ortamının yeni kamusal alanlar oluşturduğu söylenebilir. Zira orada birbirini hiç görmeyen insanlar, ortak bir mekana değmeden, kendi ülkelerinin de sınırlarını aşarak dünya ölçeğinde kendilerini ilgilendiren konularda bir diyalog ve tartışmaya girebilmekte, ortamlar oluşturabilmektedirler. * Küreselleşmenin mekanı önemsizleştiren yapısı, kamusal alanında yeni sanal mekanlar üzerinden tartışılmasına imkan vermektedir. Nitekim bugün bir çok alanda e-devlet hizmetinin yaygınlaşması, kamusal alanı herkesi ilgilendiren özelliğine süreklilik kazandırmakta, ancak gerçek mekanları zorunlu olmaktan çıkarmaktadır.

DİN VE KAMUSAL ALAN
* Bir dine inanan kişi, sadece inanmakla yetinmemekte, bu inancını gerek bireysel gerekse toplumsal boyuttaki ibadetleriyle göstermektedir. Bundan da öte, inancın gündelik hayatın bir çok alanında yansımaları olmaktadır. Dolayısıyla tarih boyunca dinlerin salt bir inancın konusu olmadığını görmek mümkündür. Tüm bu analizlere dayanarak, dinin sadece özel alanla sınırlı olmayıp kamusal boyutlarının olduğunu söyleyebiliriz.

* Dinlerin kamusal alanda nası görünür olduğu, dinlerin kendilerini kamusal alanda ifade etmeleri, dini sembol ve değerlerin kamusal alanda bulunmaları gibi tartışmalar, bu bağlamda din ve kamusal alan arasındaki ilişkiler sonucu ortaya çıkmıştır. Bu konudaki yaklaşımlardan birisi, kamusal alanı tüm dini değerlerden arındırma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu yaklaşıma göre dini çeşitlilik (mezhepler vs) kamu düzenini bozabilir. Onlar kamusal alanın nötr olması gerektiğini ileri sürerler. İkinci yaklaşım, tüm dini sembol ve değerlerin kendilerini kamusal alanda ifade etmeleridir. Bu daha kapsamlı ve özgürlükçü bir yaklaşımı ifade eder. Hangi din ve inanç olursa olsun, onların kamusal alanda temsiliyeti problemi özgürlükçü yaklaşımlarla aşılabilir. Bu bağlamda, herkese ait olan kamusal alanın herkesin dinine de açık olması, bir çok problemlerin aşılmasını sağlayacaktır.* Kamusal alanın sivil bir ortamda sağlıklı bir şekilde inşa edilebilmesi açısından kamusal alanda otoritenin belirli bir dini yorumu dayatması, toplumsal barış ve ilişkilerin bozulmasına sebep olacaktır.