Kelâmda Varlık
* Varlık soyut kavram arasında yer aldığından tam tanımı yapılamaz.*Fahreddin er-Râzî’ye göre varlık; bilinen vasıtasıyla bilinmeyeni açıklamalı,tarif edilene işaret etmelidir.*Kelâm bilginlerinin çoğu varlığı varolan zatın sıfatı olarak kabul eder.*Mu’tezile kelâmcısı Kadı Abdülcebbâr ve Eş’ari kelâmcısı Fahreddin er- Râzî varlığı sıfat olarak kabul eder.*Ebu’l- Hasan el- Eş’ari, Bakıllânî, Cüveynî gibi Eş’ari âlimleri varlığın zatının aynı olan nefsi sıfattan sayar.*ılk devir Mu’tezile- Sünni kelâmcılarda varlık/vücûd, varolan/mevcûd ayrımı söz konusu değildir.Onların amacı; âlemin varlığının geçiciliğinden hareketle Allah’ın varlığı ve birliğini ispatlamaktır.*Varlık ve varolan kavramı Gazzali’den sonraki kelâmcılar arasında tartışma konusu olmuştur.*ılk dönem kelâmcıları “Allah nasıl varolandır?” “Allah’ı diğer varolanlardan ayıran temel özellik nedir?” sorularıyla ilgilenmişlerdir.*Sünni kelâmcılar Allah’ın sıfatlarını zihin dışı dünyada gerçekliğinin var olduğunu savunur.*Kelâmcıların esas amacı Allah- âlem arasındaki ayrımı göstermektir.*Varlığın ne olduğuyla değil, kaç kategoriye ayrıldığıyla ilgilenir.*Onlara göre varlık kapsamındaki 3 şey cisim, cevher ya da arazdır.*Varolan/mevcûd kelâm kitabında sâbit, kâin, şey olarak geçer.*Ebu Hanife el- Fıkhu’l- Ekber adlı eserinde Allah varolandır, O’na şey denilebilir demiştir.şey kavramı yalnız başına kullanılabildiği gibi kâin, sâbit sıfatıyla da desteklenebilir.
Varolan:varlığından şüphe duyulmayan, algılayandan bağımsız dış dünyada gerçekliği olan şeydir.*Yokolan/ ma’dûm: Mu’tezileye göre yokolan şeylerinde varlığından söz edilebilir.Sünnilere göre yok olan şey yoktur.*Yokolan 3 kategoriye ayrılır:1)olması imkansız olan (muhal/imkansız) 2)şu anda olmayan gelecekte gerçekleşecek olan3)Geçmişte olmuş ve bitmiş olan ( vuku bulmuş)*1.şık mutlak yokluğu,2.ve 3.şıklar göreceli yokluğu ifade eder.*Kıyametin kopması ve ıstanbul’un fethi gibi olaylar görecelidir
.Hem varolanın hem de yokolanın şey kavramıyla tanımlanması ne anlama gelir?Arap dilinde “şey” kavramı varolan için kullanılır, yokolan şey olamayandır.Arapçadan Türkçeye aynı anlamında geçmiştir.
VARLIK ÇEşıTLERı:Gazali öncesinde varlık; Kadîm, hâdis diye 2’ye ayrılırdı. Felsefenin etkisiyle kelâma vâcip, mümkün terimleri girmiştir.*Hicri 4. asırda Mâturudi âlimi Ebu Seleme es- Semerkandî bu kavramları aklın hükümleri olarak ele almıştır.*Kâdim ve hâdis kelimesinin kelâma uyum sağlamasında yaratma düşüncesinin etkisi vardır. Âlem yoktan yaratılmıştır.Yaratılma- sonradan olma anlamını ifade eden hâdis- muhdes kelimesidir.*Mümkin ve vâcip kelimesi felsefedeki anlamıyla Tanrı yoktan yaratan değil, yokluk-varlık yönünü tercih edendir.Tanrı onun hangi tarafını seçerse o tarafı gelişir.*Hâdis/ muhdes önceden yokken sonradan var edilmiş anlamındadır.*Kâdim, varlık ile sadece Allah’ı ve zati sıfatlarını ifade eder, hâdis, Alah’ın dışındaki her şey ifade edilir.*Kâdim, öncesiz, kendinden sonra başka varlığın olmaması anlamıyla felsefedeki vâcipten ayrılır.*Heyûlanın ezelliğinin kabulü, Tanrı- âlem ilişkisi,illet-ma’lul ilişkisi değerlendirmesi zorunluluğu gösterir.ılletin zorunlu ma’lulu gerektirmesi illet ve ma’lulun birlikte olduğunu gösterir.
*Bâkıllâni’ye göre kâdim;1)Hâdis olmakla beraber belli zaman diliminde var olup varlığını sürdüren varlıklar 2) Allah ( ezeli- ebedi olan)*Muhdes, sonradan olan, yoktan varlığa çıkarılan anlamındadır.*Kâdim ve hâdis arasındaki fark;kâdim için önceden de sonradan da bahsedilmez, hâdis için ikisinden de bahsedilir.kâdim zaman-mekandan bağımsız, hâdis zaman-mekan bağımlıdır.
*Kâdim, Allah ve O’nun sıfatları, hâdis; cevher, cisim ve arazdır.Kelâcıların varlığı hâdis ve kâdim şeklinde tasnifiyle vâcip-mümkin tasnifi sebebi ne olabilir? Kelâmcılara göre kâdim Allah’tır,Allah dışındakiler hâdistir.Felsefe madde- âlemi kâdim olarak düşünür.Bu yüzden Kâdim- hâdis yerine varlık ve mümkünü kullanır*Gazzali’ye göre varlık ya yer kaplayandır ( mütehayyiz) ya da yer kaplamayandır ( gayr-ı mütehayyiz).Yer kaplayan birleşik ( mürekkep) değilse cevher-i ferd , birleşikse cisimdir.*Yer kaplamayan varlığı için başkasına ihtiyaç duyan araz, duymayan Allah’tır.*Gazzâli öncesi kelâmcılar Allah’ın varlığını hudûs deliliyle ispat ettiğinden tikelden tümele giden özellik taşır.”Allah vardır” hükmüne varmak için âlemin varlık ve mahiyetini bilmek gerekir.Kâdim varlık- Allah ve Sıfatları: Allah’ın zatı kendinden kâdim( lizâtihî kâdim), sıfatı zatına bağlı kâdim ( ligayrihî kâdim) dır.*Mu’tezile âlimlerine göre Allah’ın sıfatı zatının aynı, Sünni kelâmcılara göre Allah’ın sıfatı zatından tamamen ayrı ve bağımsız değildir.Allah’ın kâmil olduğunu ıhlas Suresi ifade eder.*Bakara Suresi 255 ayet ( Ayete’l- Kürsî ) Allah’ın ilmini ve özelliklerini çok iyi ifade eder.
Allah’ın Selbi Sıfatları:Allah’a nispet edilmesi yakışık almayan, eksikliği çağrıştıran sıfatlardır.Vücud:Allah’ın varolması, yok olmasının düşünülememesi.Kıdem:Allah’ın geçmişe doğru başlangıcının bulunmaması.Bekâ:Allah’ın gelecek yönünde sonunun bulunmaması.Vâdaniyet:Bir ve tek-yegâne olması, 2 ve fazla olmaması.Muhâlefetün li’l- havâdis:Yaratılmış varlıklara benzememesi.Kıyam bi nefsihî:Başka bir varlığa ihtiyaç duymaması.Subuti Sıfatları:Allah’ın ne- nasıl olduğunu anlatan sıfatlardır.Hayat:Allah’ın diri ve canlı olması.ılim: Allah’ın her şeyi bilmesi.ırâde: Allah’ın hiçbir sınırla kayıtlı olmayacak şekilde dilemesi.Kudret:Dilediği her şeye gücü yetmesidir.
Tekvin:Güç yetirdiği her şeyi yaratmasıdır.Kelâm:Allah’ın yarattığı varlıklara vahiysi, sözlü hitabı.Semi’:Allah’ın kainattaki her şeyi işitmesidir.Basar: Allah’ın kainattaki her şeyi görmesidir.
Allah’ın selbi sıfatları ve subuti sıfatları arasındaki fark?Selbi sıfatlar, Allah’ta bulunmayan, şanına yakışmayan sıfatlar, Subuti sıfatlar Allah’ta bulunan, özelliğini yansıtan sıfatlardır.
*Mu’tezile ve Eş’ari âlimleri Kudret sıfatını baz alıp Fiili sıfatlar diye kategori oluşturmuşlardır.Bu sıfatlar hâdis, sonradan olmadır.Mâturudiler Tekvin sıfatı adı altında 8 grup oluştururlar.*Müteşabih lafızları başta Hanbeliler ve Ehl-i Hadis grubu te’vil etmemeyi uygun görmüş, Mu’tezile ve Sünni kelâmcılar te’vil etmişler.
Hâdis Varlık:Âlem:Allah’ın dışında varolan her şeydir.Mutezile’ye göre Allah kâdim olduğundan O’nun dışındaki varlıklar hâdis sayılmalı.*Mu’tezileye göre Kur’an âlemin parçası,Allah’tan başkadır,yaratılmış.*Ehl-i Sünnete göre Kur’an Allah’ın kelâmıdır,kâdimdir.*Sünni kelâmcılara göre sıfatlar âlemin parçası değil, Allah’ın nispetleridir.Mu’tezile’ye göre Allah’ın zatının aynıdır.*Âlem, cisim, cevher ve arazlardan oluşur.
Mâturudiler âlemi aynlar ve arazlar diye 2 ‘ye ayırır.Aynları müfred (cevher)ve mürekkep(cisim).Araz aynlar ile varlığı söz konusu olandır.Cevher:şahidde bulunan araz kabul edilen mütehayyiz akledilebilir varlıktır.Kelâmcılar cüz ellezi lâ yetecezzâ da der.Cevherin 3 özelliği; görünüşte bulunan varlık,kendiyle birlikte araz bulunur,yer kaplar.*1)Görünüşte bulunan varlık olması Arapça c-h-r kökünden duyularla kavranan varlık anlamındadır.2)Arazlardan ayrı olmaması,arazın cevherden ayrı olması da birlikte olması da cevherin özüne zarar vermez.Araz geçici, cevher kalıcıdır.3)Cevher boşlukta değil, kendinin işgal ettiği mekandadır.
Hayyiz-yer kaplayanın kapladığı yer,hayyiz cismin ayrılmaz unsuru olduğundan onsuz cevher cevhersiz hayyiz olmaz. Bâkıllâni Hristiyanların Allah’ı cevher olarak gördüğünü söyler.*Âlemin en temel unsuru cevher, cisim cevherlerin birleşimiyle oluşur.Araz cisim- cevherde bulunup onlarla varlığını sürdürür.
Cisim: Cevher düşüncesini ilk savunan Mu’tezile ‘ye göre cisim olma özelliği veren boyutlarıdır.En az 6-8 cevhere ihtiyaç vardır.Sünnilere göre boyutun önemi yok, en az 2 cevherin birleşmesi yeter.Sünniler birleşik olma özelliğine önem verirler.Nazzam’a göre cisim birleşik-sonsuz bölünebilen varlık;Dırâr, cisim arazların toplamıdır.Bâkıllânî ‘ye göre cisim âlemi Allah’ın yarattığını hudûs deliliyle kanıtlamaktır.
Araz: (Enfâl 8/67), (Ahkâf 46/24) ayetlerinde belli zaman diliminde oluşup kaybolan vasıf olarak belirtir.En temel özelliğidir.Geçicidir,cevher ve cisme değişime uğrama özelliği kazandırır.Arazların sürekli her bir zaman diliminde benzerinin yaratılmasına teceddüd-i emsâl denir.