Kelâmda Bilgi
Kelâmda bilginin önemi ilk inen ayetler; “Yaratan Rabbinin adı ile oku! O insanı rahim duvarına yapışan bir nesneden yarattı.Oku! Rabbinin cömertliği sınırsızdır. O kalemle yazmayı öğretti.ınsana bilmediğini öğretti. ( Alak-96/1-5) “De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ( Zümer 39/9) “Allah’tan hakkıyla sakınanlar ancak bilen insanlardır.” (Fâtır 35/28) Bilgi : Arapça kelime olan “ilim” in Türkçedeki karşılığıdır.Bilme, biliş, tanıma anlamına gelir. Marifette bilgi yerine kullanılan kavramdır. ılim, somut ve objektif gerçeğin bilgisi; marifet, soyut ve subjektif gerçeğin bilgisidir.
Kelâm âlimlerine göre ilmin tam olarak tarifi yapılamaz.Cüveyni ve Gazali ilmin tarifinin zor olduğunu söyler, Fahreddin er- Râzi bilmin ancak mahiyetinin bilinebileceğini düşünür.
__Felsefede bilgi, “bilen suje ile bilinen obje arası ilişki” dır.__Kelâm bilginleri bilgiyi; bilen kişi ve bilinen olay arasındaki irtibattır şeklinde tanımlar.
Kur’an’ da Bilgi: ınsanın özelliklerinin tümünü dikkate alan çerçevede incelenir. ( Secde 32/27) ve ( Bakara 2/171) ayetlerinde duyularını kullanmayanların akıllarını da gereği gibi kullanılamayacağına işaret vardır. Kişinin sağlam duyuları, kusursuz aklı ve haber ile gerçek bilgi elde edebileceğini düşünür. Kur’an ‘da geçen kalp ve fuâd kelimeleri aklın değişik bilgi düzeyini ifade eden olumlu-olumsuz kullanıma uygun kavramlardır. Kalbe sezgi de denilebilir. Basirette (öngörü, içgörü bir şeyi önceden sezme)sezgi yerine kullanılabilir. Sezgide objektiflik, test edilme yoktur. Kur’an’da geçen bilgi edinme yolları hakkında bilgi veriniz.Duyular, haber ve akıldır.Akıl yerine bazen basiret,kalp, fuâd kelimeleri de kullanılır.KELÂMDA BıLGıBilgi Edinme Yolları: Duyular, haber ve akıldır. Kişinin duyu ve aklını kullanarak kendi çabasıyla elde ettiği bilgi haber değildir.Bilginin haber olması için kendi dışındaki aracı vasıtasıyla elde etmesi gerekir. -Vahiylerde haberdir. Dinin esasları haber türü bilgidir. Kelâmda Haberler Kesinlik Hiyerarşisine Göre Sınıflara Ayrılır:1-Mütevatir: Yalanda birleşmesi imkansız bir topluluğun verdiği haberdir. Topluluk olması ve yalanda birleşmemesi 2 şartı vardır. -Bu bilgiye dayalı hükümler vacip, farz sayılır. 2-Âhâd Haber: Tek kişi ya da yalan üzerine birleşmesi imkan dahili olan topluluğun verdiği haberdir.Bu tür haberler delil kabul edilmez. Bir haberin mütevatir- âhâd olması haberin gerçekliği ve gerçekleşmişliğiyle ilgilidir.Haberin içeriği de açık ve anlaşılır olmalıdır. ıhlas Suresi “Allah birdir” hem açık hem de mütevatirdir.
Akıl: Mutezile ve Mâturudi âlimler aklın iyi- kötüyü bileceği ve kendine yarar sağlayacak şeyi seçebileceklerini söylemişlerdir.Mâturudiler bu bilginin tümel (külli) husus için olacağı tikel şeyler hakkında mümkün olmadığını düşünürler. Keşif ve Rüyanın Bilgi Edinme Yolu Sayılması: Keşif; Allah’ın bazı sevdiği kullarına ilham yoluyla bilgi vermesidir.Bu mertebeye ulaşana Velî ( Allah’ın dostu) denilir.Bu olaylar başka şahıslarda da görülebilir.
ıbn ‘Arabi toplumda karışıklığa yol açacak keşfin açıklanmasını sakıncalı bulur. ımam Rabbâni keşfin içtihat gibi değerlendirilmesini,müçtehidin hata yapması gibi velinin de yapabileceğini düşünür. -Keşif- ilham yoluyla elde edilen bilgi kapalı ispatı imkansız olduğundan itikâdi- ameli konularda bağlayıcı kabul etmemişlerdir. -Rüyalarda öznel ve test edilemez olduğundan bağlayıcı değildir. Keşif ve rüyanın bilgi aracı olamamasının nedenlerini diğer bilgi elde etme araçlarıyla karşılaştırarak değerlendiriniz.Test edilme imkanının olmaması.Duyular, haber ve akıl objektif test edilmeye açıktır.Keşif ve rüya subjektif ve test edilemez.BıLGı ÇEşıTLERı
1. ayrım;Allah’a ait bilgi de insana ait bilgi de içerik- mahiyet bakımından farklıdır.Allah’a ait bilgi öncesiz sonrasız anlamında (kadîm ) , insan bilgisinin bir öncesi olduğundan ( hadis bilgi) dir. 2.ayrım; bilginin haber yoluyla elde edilmesi.ınsanın düşünüp kendi aklıyla ürettiği bilgi akli bilgidir.Allah’ın Peygamberine bildirdiği bilgi aracı olduğundan nakli bilgidir. * Aklın hiçbir çaba harcamadan elde ettiği bilgiye zarurî / Zorunlu bilgi denir. Son derece açık bilgi olduğundan bedihî bilgi de denir.*ınsanın düşünme sonucu elde ettiği bilgi kazanılmış anlamında ıktisâbi bilgi, kanıt- delille ulaşıldığından ıstidlalî bilgi, nazar- düşünme yoluyla elde edildiği için Nazarî bilgi de denir. 3. ayrım; Bilginin kesinlik ifade edip etmemesine göredir.Akli bilgi kesin, objektif delillere dayanıyorsa Burhani bilgi, ( Kesin delil anlamında ) şüphe taşıyan subjektif delillere dayalıysa Hatâbi bilgi ( hitabet gücüne dayanır.) denir. Haber Yoluyla Elde edilenler ; Nakli Bilgi: Kesin bilgi anlamında. Yakînî şüpheli bilgi anlamında Zannî Bilgi 2 gruba ayrılır.
* Nakli bilginin yakınî- zannî ayrımı ile akli bilginin burhanî- hatabî ayrımı kesinlik ayrımıdır.Yakınî bilgi nakli bilginin kesin olanı, burhani bilgi de aklî bilginin kesin olanıdır.Nakli bilginin zanni kısmı ve aklî bilginin hatâbi kısmı kesin olmayanlarıdır.hüküm koymada nakli – yakınî bilginin önceliği vardır. Kelam ilminde bilgi konusunda bu kadar ayrıntılı yer verilmesinin nedeni ne olabilir?Kelâmın sahip olduğu inancı ispat ve savunma amaçlı 2 görevi vardır.Bilgiyi tasnife tutarak kesinliğini belirlemeye çalışmışlar.
Bilginin Değeri : ınanç alanında değerli olması için nakli ise yakınî, akli ise burhanî olmalıdır.Bilginin değeri bilgi aracının değeriyle doğru orantıldır.Duyularla elde edilen bilgiyse duyuların sağlam ve sağlıklı olmasına, akıl- düşünmeyle elde edilen bilgiyse aklın sağlam ve sağlıklı olmasına , haber yoluyla elde edilen bilgiyse haberi getirenin güvenilir olmasına bağlıdır.Düşünme biçimi ve metodu ile haberin açık- anlaşılır olması da önemlidir. Kur’anda “Size bir Fâsık haber getirdiğinde onu araştırın.” ( Hucurât 49/6) emri verilmiştir. ınsanlar arasında meydana gelen farklı düşünce ve fikir ayrılıklarının sebebi?Akılların farklı yaratılmış olması, düşünce takip yönteminin yeterli olmamasıdır.KELÂMIN KAYNAKLARI
Kur’ân :Kur’ânın 2 özelliği vardır. Vahiy meleği Cebrail aracılığıyla Hz.Peygamber’e ulaşması, bütün insanları hükmüne yükümlü tutması.Kur’an Cebrail vasıtasıyla ilâhi alandan beşeri alana indirilmiştir (ınzal- Nuzül) ılk muhatabı Hz.Muhammed’dır.Peygamberimiz hertür tehlikeden korunmuştur.(ismet sıfatına sahip) . Bakara 2/2, Kıyame 75/16-17 ,Hicr 15/9 Kur’an’ ın korunduğuna işaret eder.
Sünnet: Kur’an’ın ilk ve en güvenilir yorumcusudur.Kıyame 75/18-19 , Necm 53/3 ayetleri Peygamberlerin açıklamasının ilâhi kontrol altında olduğunu gösterir.Peygamberden gelen hadisin akâid konusunda delil olması için güvenilir aktarma yoluyla ulaşmış olması gerekir.Zanni delillere dayalı itikadi hükümler zanni hüküm olacağından, bu delillere inanmakta bir sakınca olmadığı gibi inanmamakta küfür olmaz.
Akıl: Aklın kaynak olması istidlâl ve istinbât yollarının kullanılmasıdır.ılk dönem kelâmcıları görünenden hareketle görünmeyen hakkında hüküm verdiler.Sonraki kelâmcılar mantık kıyasını kullanmışlardır.Mantıki kıyas bilgiyi esas alır. Bu bilgide 2 öncül, bir sonuç ve öncüllerin sağlıklı olması gerekir. Her insan ölümlüdür.Ahmet insandır.Ahmet ölümlüdür..gibi . -ılk dönem ıslam düşünürleri aklın dinde hüküm vermede yetkli olmadığını ileri sürer.Aklın yetkisi sadece anlama ve aktarmadan ibarettir.Kelâm âlimleri Kur’an ve Sünnetten boş kalan yeri aklın dolduracağını düşünür. Kelâmda bilgi edinme yolu derken bilgi araçları, kelâmın kaynağı derken sadece kelâma has kaynaklar anlaşılır.
KELAMA GİRİŞKELÂMDA VARLIK (8. ÜNİTE)* Varlık soyut kavram arasında yer aldığından tam tanımı yapılamaz. *Fahreddin er-Râzî’ye göre varlık; bilinen vasıtasıyla bilinmeyeni açıklamalı,tarif edilene işaret etmelidir. *Kelâm bilginlerinin çoğu varlığı varolan zatın sıfatı olarak kabul eder. *Mu’tezile kelâmcısı Kadı Abdülcebbâr ve Eş’ari kelâmcısı Fahreddin er- Râzî varlığı sıfat olarak kabul eder. *Ebu’l- Hasan el- Eş’ari, Bakıllânî, Cüveynî gibi Eş’ari âlimleri varlığın zatının aynı olan nefsi sıfattan sayar. *ılk devir Mu’tezile- Sünni kelâmcılarda varlık/vücûd, varolan/mevcûd ayrımı söz konusu değildir.Onların amacı; âlemin varlığının geçiciliğinden hareketle Allah’ın varlığı ve birliğini ispatlamaktır. *Varlık ve varolan kavramı Gazzali’den sonraki kelâmcılar arasında tartışma konusu olmuştur. *ılk dönem kelâmcıları “Allah nasıl varolandır?” “Allah’ı diğer varolanlardan ayıran temel özellik nedir?” sorularıyla ilgilenmişlerdir. *Sünni kelâmcılar Allah’ın sıfatlarını zihin dışı dünyada gerçekliğinin var olduğunu savunur. *Kelâmcıların esas amacı Allah- âlem arasındaki ayrımı göstermektir. *Varlığın ne olduğuyla değil, kaç kategoriye ayrıldığıyla ilgilenir. *Onlara göre varlık kapsamındaki 3 şey cisim, cevher ya da arazdır. *Varolan/mevcûd kelâm kitabında sâbit, kâin, şey olarak geçer. *Ebu Hanife el- Fıkhu’l- Ekber adlı eserinde Allah varolandır, O’na şey denilebilir demiştir.şey kavramı yalnız başına kullanılabildiği gibi kâin, sâbit sıfatıyla da desteklenebilir.Varolan:varlığından şüphe duyulmayan, algılayandan bağımsız dış dünyada gerçekliği olan şeydir. *Yokolan/ ma’dûm: Mu’tezileye göre yokolan şeylerinde varlığından söz edilebilir.Sünnilere göre yok olan şey yoktur. *Yokolan 3 kategoriye ayrılır:1)olması imkansız olan (muhal/imkansız) 2)şu anda olmayan gelecekte gerçekleşecek olan 3)Geçmişte olmuş ve bitmiş olan ( vuku bulmuş) *1.şık mutlak yokluğu,2.ve 3.şıklar göreceli yokluğu ifade eder. *Kıyametin kopması ve ıstanbul’un fethi gibi olaylar görecelidir. Hem varolanın hem de yokolanın şey kavramıyla tanımlanması ne anlama gelir?Arap dilinde “şey” kavramı varolan için kullanılır, yokolan şey olamayandır.Arapçadan Türkçeye aynı anlamında geçmiştir.VARLIK ÇEşıTLERı:Gazali öncesinde varlık; Kadîm, hâdis diye 2’ye ayrılırdı. Felsefenin etkisiyle kelâma vâcip, mümkün terimleri girmiştir. *Hicri 4. asırda Mâturudi âlimi Ebu Seleme es- Semerkandî bu kavramları aklın hükümleri olarak ele almıştır. *Kâdim ve hâdis kelimesinin kelâma uyum sağlamasında yaratma düşüncesinin etkisi vardır. Âlem yoktan yaratılmıştır.Yaratılma- sonradan olma anlamını ifade eden hâdis- muhdes kelimesidir. *Mümkin ve vâcip kelimesi felsefedeki anlamıyla Tanrı yoktan yaratan değil, yokluk-varlık yönünü tercih edendir.Tanrı onun hangi tarafını seçerse o tarafı gelişir. *Hâdis/ muhdes önceden yokken sonradan var edilmiş anlamındadır. *Kâdim, varlık ile sadece Allah’ı ve zati sıfatlarını ifade eder, hâdis, Alah’ın dışındaki her şey ifade edilir. *Kâdim, öncesiz, kendinden sonra başka varlığın olmaması anlamıyla felsefedeki vâcipten ayrılır. *Heyûlanın ezelliğinin kabulü, Tanrı- âlem ilişkisi,illet-ma’lul ilişkisi değerlendirmesi zorunluluğu gösterir.ılletin zorunlu ma’lulu gerektirmesi illet ve ma’lulun birlikte olduğunu gösterir. *Bâkıllâni’ye göre kâdim;1)Hâdis olmakla beraber belli zaman diliminde var olup varlığını sürdüren varlıklar 2) Allah ( ezeli- ebedi olan) *Muhdes, sonradan olan, yoktan varlığa çıkarılan anlamındadır. *Kâdim ve hâdis arasındaki fark;kâdim için önceden de sonradan da bahsedilmez, hâdis için ikisinden de bahsedilir.kâdim zaman-mekandan bağımsız, hâdis zaman-mekan bağımlıdır. *Kâdim, Allah ve O’nun sıfatları, hâdis; cevher, cisim ve arazdır. Kelâcıların varlığı hâdis ve kâdim şeklinde tasnifiyle vâcip-mümkin tasnifi sebebi ne olabilir? Kelâmcılara göre kâdim Allah’tır,Allah dışındakiler hâdistir.Felsefe madde- âlemi kâdim olarak düşünür.Bu yüzden Kâdim- hâdis yerine varlık ve mümkünü kullanır*Gazzali’ye göre varlık ya yer kaplayandır ( mütehayyiz) ya da yer kaplamayandır ( gayr-ı mütehayyiz).Yer kaplayan birleşik ( mürekkep) değilse cevher-i ferd , birleşikse cisimdir. *Yer kaplamayan varlığı için başkasına ihtiyaç duyan araz, duymayan Allah’tır. *Gazzâli öncesi kelâmcılar Allah’ın varlığını hudûs deliliyle ispat ettiğinden tikelden tümele giden özellik taşır.”Allah vardır” hükmüne varmak için âlemin varlık ve mahiyetini bilmek gerekir. Kâdim varlık- Allah ve Sıfatları: Allah’ın zatı kendinden kâdim( lizâtihî kâdim), sıfatı zatına bağlı kâdim ( ligayrihî kâdim) dır. *Mu’tezile âlimlerine göre Allah’ın sıfatı zatının aynı, Sünni kelâmcılara göre Allah’ın sıfatı zatından tamamen ayrı ve bağımsız değildir.Allah’ın kâmil olduğunu ıhlas Suresi ifade eder. *Bakara Suresi 255 ayet ( Ayete’l- Kürsî ) Allah’ın ilmini ve özelliklerini çok iyi ifade eder. Allah’ın Selbi Sıfatları:Allah’a nispet edilmesi yakışık almayan, eksikliği çağrıştıran sıfatlardır.Vücud:Allah’ın varolması, yok olmasının düşünülememesi.Kıdem:Allah’ın geçmişe doğru başlangıcının bulunmaması.Bekâ:Allah’ın gelecek yönünde sonunun bulunmaması. Vâdaniyet:Bir ve tek-yegâne olması, 2 ve fazla olmaması. Muhâlefetün li’l- havâdis:Yaratılmış varlıklara benzememesi. Kıyam bi nefsihî:Başka bir varlığa ihtiyaç duymaması. Subuti Sıfatları:Allah’ın ne- nasıl olduğunu anlatan sıfatlardır. Hayat:Allah’ın diri ve canlı olması.ılim: Allah’ın her şeyi bilmesi.ırâde: Allah’ın hiçbir sınırla kayıtlı olmayacak şekilde dilemesi. Kudret:Dilediği her şeye gücü yetmesidir.Tekvin:Güç yetirdiği her şeyi yaratmasıdır.Kelâm:Allah’ın yarattığı varlıklara vahiysi, sözlü hitabı.Semi’:Allah’ın kainattaki her şeyi işitmesidir. Basar: Allah’ın kainattaki her şeyi görmesidir. Allah’ın selbi sıfatları ve subuti sıfatları arasındaki fark?Selbi sıfatlar, Allah’ta bulunmayan, şanına yakışmayan sıfatlar, Subuti sıfatlar Allah’ta bulunan, özelliğini yansıtan sıfatlardır.*Mu’tezile ve Eş’ari âlimleri Kudret sıfatını baz alıp Fiili sıfatlar diye kategori oluşturmuşlardır.Bu sıfatlar hâdis, sonradan olmadır.Mâturudiler Tekvin sıfatı adı altında 8 grup oluştururlar. *Müteşabih lafızları başta Hanbeliler ve Ehl-i Hadis grubu te’vil etmemeyi uygun görmüş, Mu’tezile ve Sünni kelâmcılar te’vil etmişler. Hâdis Varlık:Âlem:Allah’ın dışında varolan her şeydir.Mutezile’ye göre Allah kâdim olduğundan O’nun dışındaki varlıklar hâdis sayılmalı. *Mu’tezileye göre Kur’an âlemin parçası,Allah’tan başkadır,yaratılmış. *Ehl-i Sünnete göre Kur’an Allah’ın kelâmıdır,kâdimdir. *Sünni kelâmcılara göre sıfatlar âlemin parçası değil, Allah’ın nispetleridir.Mu’tezile’ye göre Allah’ın zatının aynıdır. *Âlem, cisim, cevher ve arazlardan oluşur.Mâturudiler âlemi aynlar ve arazlar diye 2 ‘ye ayırır.Aynları müfred (cevher)ve mürekkep(cisim).Araz aynlar ile varlığı söz konusu olandır. Cevher:şahidde bulunan araz kabul edilen mütehayyiz akledilebilir varlıktır.Kelâmcılar cüz ellezi lâ yetecezzâ da der.Cevherin 3 özelliği; görünüşte bulunan varlık,kendiyle birlikte araz bulunur,yer kaplar. *1)Görünüşte bulunan varlık olması Arapça c-h-r kökünden duyularla kavranan varlık anlamındadır.2)Arazlardan ayrı olmaması,arazın cevherden ayrı olması da birlikte olması da cevherin özüne zarar vermez.Araz geçici, cevher kalıcıdır.3)Cevher boşlukta değil, kendinin işgal ettiği mekandadır.Hayyiz-yer kaplayanın kapladığı yer,hayyiz cismin ayrılmaz unsuru olduğundan onsuz cevher cevhersiz hayyiz olmaz. Bâkıllâni Hristiyanların Allah’ı cevher olarak gördüğünü söyler. *Âlemin en temel unsuru cevher, cisim cevherlerin birleşimiyle oluşur.Araz cisim- cevherde bulunup onlarla varlığını sürdürür. Cisim: Cevher düşüncesini ilk savunan Mu’tezile ‘ye göre cisim olma özelliği veren boyutlarıdır.En az 6-8 cevhere ihtiyaç vardır. Sünnilere göre boyutun önemi yok, en az 2 cevherin birleşmesi yeter. Sünniler birleşik olma özelliğine önem verirler.Nazzam’a göre cisim birleşik-sonsuz bölünebilen varlık;Dırâr, cisim arazların toplamıdır. Bâkıllânî ‘ye göre cisim âlemi Allah’ın yarattığını hudûs deliliyle kanıtlamaktır. Araz: (Enfâl 8/67), (Ahkâf 46/24) ayetlerinde belli zaman diliminde oluşup kaybolan vasıf olarak belirtir.En temel özelliğidir.Geçicidir,cevher ve cisme değişime uğrama özelliği kazandırır.Arazların sürekli her bir zaman diliminde benzerinin yaratılmasına teceddüd-i emsâl denir.
KELAMA GİRİŞKELÂM ESERLERİ (9.ÜNİTE) *Peygamberimizin 23 senelik Peygamberliğinde vahiy art arda devam ettiğinden kelâm,akâid gibi ilimler yoktu. *Hz.Peygamber’den sonra hilâfet konusundaki anlaşmazlıklar ve Müslümanların arasındaki iç savaşlar nedeniyle itikâdi-kelâmi problemler yüzünden fikir üretimi başlamıştır. *Hâricilerin kolu ıbâziliğin kurucusu Abdullah b.ıbâz ‘ın Emevi halifesi Abdülmelik’e yazdığı mektubu, Hasan-ı Basri’nin Abdülmelik’in sorusuna yazdığı Risalesi bunlara örnektir. *Hz.Ali’nin torunu Hasan b. Muhammed ıbnü’l- Hanefiyye’ye yazdığı 2 risale;Kitâbü’l-ırcâ ( Cemel ve Sıffin savaşlara katılanları küfürle suçlamak yerine hükmün tehir edilip Allah’a bırakılmasını anlatır.)diğeri de kaderi inkâr edenlere karşı yazılır. *Bu risalelerin ortak özelliği, dönemindeki ihtilaflı meseleleri ele alan, küçük hacimli olan ve tartışma ( cebel) metodunu kullanmayan eserler. Kelâmın Teşekkül Dönemi Eserleri: Hicri 1. asır sonu ve 2. asır başı fikir hareketinden Mu’tezile doğdu.Kurucuları Vâsıl b.Atâ, Amr b. Ubeyd’dır.Ebu Hanife iman esasları için akâid konularını incelemeyi zorunlu görmüş.Eserleri; el- Fıkhu’l- Ekber,el- Fıkhü’l-Ebsat, el-Âlim ve’l-müteallim , er- Risâle ve el- Vasiyye’dır. El- Fıkhü’l-Ekber; Ehl-i Sünneti ilgilendiren konuları ihtiva etmiş,konuları ayrıntılı biçimde tartşmamış, delil vermemiştir. MU’TEZıLE’NıN SıSTEMLEşME DÖNEMı ESERLERı
Erken Dönem Mu’tezile Eserleri: Vâsıl ve Amr b. Ubeyd’den sonra Bişr b. Mu’temir,Nazzam,Ebü’l -Hüzeyl el- Allâf ,Câhız vs..âlimler öncülük etmiş. *Câhız- Kitâbü’d-delâ’il ve’l-itibâr, el- Osmaniye,er-Red ale’n-nasârâ ve’l-yehûd, Ebû Cafer el- ıskâfi-el- Mi’yâr ve’l-muvâzanesi meşhur. *Bilgi teorisi,hilâfet meselesi,Mu’tezile’nin 5 temel esasını işler.Bütün kelâm sistemine yönelik eser verirler. *Ebü’l- Hüseyin el- Hayyât- el- ıntisâr eseri daha önceki Mu’tezili görüşleri yetkin Mu’tezili eliyle günümüze aktarma açısından önemli. Kelâm alanında ilk sistemli eserlerin Mu’tezile mensuplarının vermesinin edenleri? Mu’tezile’nin tarihsel olarak eski olması.Abbasi halifesi döneminde Mu’tezile’nin resmi mezhep olması neden olmuştur.Sünni Kelâmın Öncülleri ve Eserleri: ıbn Küllâb el- Basrî, Haris el- Muhasibi,Ebü’l- Abbas el- Kalânisi meşhur âlimleridir. Selef inancını desteklemişlerdir. *ıbn Küllâb’ın Mu’tezile’yi red için yazdığı Kitâbü’s-sıfât,,Kitâbü halki’l-ef’âl ve Kitâbü’l- red ale’l-Mu’tezile dır. *Kalânisi’ nin eserleri günümüze ulaşmamıştır. *Muhâsıbî Fehmü’l- Kur’an , Mâhiyetü’l- akl, Fasl Min Kitâbi’l-azame *Ahmed b. Hanbel; itikâdi meselede aklın kullanımına mesafeli yaklaşmış,kelâm metodunu kullanıp Ehl-i Sünnetin savunmasını yapmış. Eserleri; Kitabü’s- Sünne ( ı’tikâdü Ehli’s- Sünne ) , er- Red ale’z- zenâdıka ve’l-Cehmiye ilk dönem inanç yapısını yansıtır. EHL-ı SÜNNET KELÂMININ DOğUş DÖNEMı ESERLERı
*Hicri 4. asır başında ımam Ebu’l-Hasan el- Eş’arî kelâm ilminin öncüsü olarak ortaya çıkmıştır. *Eş’ari, el-ıbâne an usûli