MODERNİST YÖNELİŞLER
1. Tarihselliğin tanımı nasıldır?
Cevap: Tarihsel olanın varlık biçimi, zamana bağlılık,
gelip geçicilik; tarihsel koşulluluk ve bir şeyin sadece
tarihsel olarak var olduğudur.
2. Günümüz İslâm dünyasında tarihselci bakışa dair hangi
yaklaşımlar vardır?
Cevap:
• 1.grup ; tarihselciliği İslâmî ilimlerin tecdidi
noktasında zorunlu bir mecra olarak gören
anlayıştır. Modernist yaklaşımlar çerçevesinde
ele alınacak olan düşünürleri bu kategoride
değerlendirmek mümkündür.
• 2.grup ; tarihselci yaklaşımı bütünüyle reddeden
ve kökeni itibarıyla Batılı olan bu yaklaşımın -
muharref kitaplar açısından kurtarıcı olsa datahrife
uğramayan Kur’ân açısından yıkıcı
sonuçları olacağını savunur.
• 3.grup ; varoluşsal bir durum olarak tarihsel
materyallerden yararlanmak gerektiğini, esasen
nâsih-mensûh, esbâb-ı nüzûl gibi İslâmî tefsîr
geleneğindeki pek çok Kur’ân ilminin tam olarak
bu meseleyle ilgili olduğunu, dolayısıyla
tarihselci bakış açısının geleneğimize bütünüyle
aykırı düşmediğini söyler.
3. Semantik ne demektir?
Cevap: Kök itibarıyla Grekçe’den gelir. İlmî bir disiplin
olarak semantik, bir dilin temelini oluşturan kelimeleri
ayrıntılı bir şekilde tahlil ederek anlamlarını doğru bir
şekilde ortaya koyma demektir.
4. Semantik yöntemi nasıl çalışır?
Cevap: Bir kelimenin anlamını öncelikle
lügavî/etimolojik açıdan doğru bir şekilde tespit etmeye
çalışır. Daha sonra bu kelimelerin kendi dönemi içerisinde
geçirmiş olduğu anlam değişikliklerini inceler. Son
aşamada ise kelimelerin tarihî süreç içerisinde kazandığı
ya da kaybettiği anlamları araştırır.
5. Semiyotik bilimi nedir?
Cevap: Canlı varlıkların birbirleri arasında bildirişim
amacıyla kullandıkları her tür işaret sistemini ele alan
bilidir.
6. Semiyotik süreç, hangi aşamalardan oluşur?
Cevap: Algı, bilme, anlam ve açıklama.
7. Semiyotik süreçte algı ne anlama gelir?
Cevap: Koklama, görme, işitme ve dokunma duyularına
dayanan ve somut âlemde var olan maddî bir şeyin duyu
organlarımızla algılanmasını ifade eden duyusal düzeydir.
8. İslâm alimleri “o gün suçlu olanları, gök gözlü (zürkâ)
olarak bir araya toplayacağız” (Tâhâ (20), 102) âyetini
semiyotik’ten istifade ederek nasıl açıklamışlardır?
Cevap: Zemahşerî ve Beydâvî, semiyotik bir okumaya
tâbi tutmuştur. Buna göre âyet, mavi gözlü Romalıları
anlatmaktadır; çünkü Romalılar o dönemde Araplar
tarafından düşman olarak bilinmektedir. Mavi gözlü
olmak, Arap kültüründe bir düşmanlık göstergesi gibi
algılandığından, Münker-Nekir’in gözlerinin de mavi
renkli olduğu söylenir. Ancak Arap tasavvurunda gök
gözlü insanın düşman anlamına geldiğini söylemek ve
âyetteki ifadenin sadece o güne ait tarihsel bir durumu
anlattığını iddia etmek, doğru olmasa gerektir.
9. Kur’ân’ı anlama ve yorumlamada semiyotik ne derece
etkili olabilir?
Cevap: Kur’ân’ı anlama ve yorumlamada semiyotikten
istifade etmek mümkün ise de bunu Kur’ân’ın tamamına
uygulamanın imkânsız olduğu açıktır.
10. Hermenötiğin anlamı nedir?
Cevap: “Söylemek”, “izah etmek” ve “tercüme etmek”
anlamlarından oluşan üç manası vardır.
11. Teolojik hermenötiğin Kur’ân için uygulanabilecek
alanları olsa da Kitab-ı Mukaddes üzerinde icra edilen bu
tür edebî kritikler Kur’ân için asla söz konusu olmayışının
sebebi nedir?
Cevap: Kur’ân’da ilahî bir mesaj bulunduğu ve bu
mesajın bir yorum aracılığı ile elde edilebileceği doğrudur.
Ancak Kur’ân bunu, tahrife uğramamış metni üzerinden
sunar. Metni aşan hiçbir yorumu kabul etmez.
MODERNİST DÜŞÜNÜRLER
12. Fazlurrahman Kur’ân’ı anlamaya yönelik
çalışmalarında nasıl bir yol izler?
Cevap: Fazlurrahman’ın önerdiği Kur’ân’ı anlama
yönteminin Batı hermenötik geleneğinden etkilendiği
bariz bir biçimde görülse de Fazlurrahman’ın bütünüyle
Batı düşüncesine bağlı bir tefsîr yöntemi uygulamaya
çalıştığı söylenemez. Almış olduğu sıkı dinî eğitim ve
eserlerinde yoğun bir şekilde kullandığı İslâm
düşüncesinin klasik kaynakları, onun Müslüman dünya
görüşüne bağlı kaldığını gösterir.
13. Kur’ân’ı anlama ve yorumlama yöntemimiz,
Fazlurrahman’a göre ikili bir anlama faaliyetine ihtiyaç
duyar bunlar nelerdir?
Cevap:
• Âyetlerin tarihî ortamlarını ve cevap olarak
geldikleri meseleleri derinlemesine tahlil
etmektir.
• Tespit ettiğimiz bu bütünlük içerisinden süzerek
ahlakî, içtimaî ilkeler çıkarmaktır.
14. Fazlurrahman’ın eleştirilen yönleri nelerdir?
Cevap: Geleneği eleştirirken bu kadar rahat davranan
Fazlurrahman’ın, Batı düşüncesi karşısında aynı cesaretli
tutuma sahip olmayışı ve kullandığı kavramların önemli
bir kısmının kaynağı itibarıyla İslâm dünyasına yabancı
kavramlar olması ya da görünüş itibariyle İslâm dünyasına
ait olsa da içerik itibariyle artık değişmiş olması, bir
handikap olarak karşımızda durmaktadır. Öte yandan
içtihat anlayışında, birinci derecede Kur’ân lafzını esas
alan geleneksel içtihat anlayışından farklı olarak Kur’ân’ın
indiği tarihsel arkaplanı dikkate alan bir bakış açısına
sahip olması, Sünnet’in işlevselliği konusunda geleneksel
algılarla uyuşmayan görüşleri savunması.
15. Hasan Hanefi’ye göre Kur’ân metni kaç kategoriye
sahiptir?
Cevap:
1. Kadim olan Allah kelamıdır ki künhüne vakıf
olunması imkânsızdır.
2. Levh-i Mahfuz’da yazılı olan kelam.
3. Peygamber’e ulaştırılması için Cibril’e verilmiş
olan kelam.
4. Cibril’den Peygamber’e, muayyen bir zaman
diliminde aktarılan kelam.
5. Kulakların dinlediği, dillerin okuduğu kelamdır
ki Peygamberce yanlış anlamalara karşı tashihi
ya da yeni bir vahiy ile değiştirilmesi söz
konusuydu.
6. Her asırda yorumlanan ve tefsîre tâbi tutulan
kelam.
7. Daha üst düzeyde yorumlanan kelam.
16. Ebu Zeyd’in Kur’ân’ı anlama konusunda gündeme
getirdiği en önemli iddialardan birisi nedir?
Cevap: Kur’ân ile olgu arasındaki bu ilişkiye dair
açıklamalarıdır. Buna göre, bazen Kur’ân olguyu
belirlediği gibi bazen de olgu Kur’ân’ı belirler.
Dolayısıyla Kur’ân ile olgu arasında bir teşkil-teşekkül
ilişkisi söz konusudur. Hiç bir nass, içinde bulunduğu
ortamdan ayrı bir varlığa sahip değildir. Binaenaleyh bir
metnin içinde var olduğu ortamdan ayrı olamaması,
zorunlu olarak nassın olgudan etkilenmesi anlamına gelir.
Hal böyle olunca, ilahî metinleri bu dilsel bağlamın dışına
taşırmaya yönelik her tür çaba, velev ki iyi niyetli olsun,
onları hurafeler ve efsaneler yığınına dönüştürür.
TÜRKÇE MEÂLLER VE MEÂLCİLİK
HAREKETİ
17. Türkiye’de basılan özgün çalışmalar niteliğindeki ilk
Kur’ân meâli hangisidir?
Cevap: Meselâ Hasan Basri Çantay’ın meâli.
18. Türkiye’deki mevcut meâllerin en önemlilerinden
sayılan meal hangisidir?
Cevap: Elmalılı Hamdi Yazır’ın 1930’lu yıllarda
hazırlamış olduğu tefsîr çalışmasının meâl bölümü.
19. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın meâli’nin adı
nedir?
Cevap: Hak Dini Kur’ân Dili Meâli .
20. Ömer Rıza Doğrul’un meâli hangisidir?
Cevap: Tanrı Buyruğu.
21. Hasan Basri Çantay’ın meâli hangisidir?
Cevap: Kur’ân-ı Hakim ve Meâl-i Kerîm.
22. Çantay’ın meâliyle ilgili bazı eleştiriler nelerdir?
Cevap: Meselâ anlaşılır bir Türkçe konusunda az da olsa
bazı problemlerin bulunduğu, esas metinde bulunan zamir
ya da ism-i işaretleri de paranteze aldığı şeklinde -esasen
çok da önemli olmayan- eleştiriler bunlardandır.
23. Türkiye’de Meâlcilik hareketinin doğuşunu hazırlayan
sebepler nelerdir?
Cevap: Bu sahada teorik ve pratik çalışmaları bulunan
Soyalan’ın da ifade ettiği gibi, çağın ve Müslümanların
gereksinimleriyle yakından ilgilidir. Kur’ân’ı anlama ve
yorumlamada ortaya çıkan yeni yönelişleri oluşturan
şartlar, meâlcilik hareketini de etkilemiştir. İslâm
dünyasının Kur’ân’a yabancılaşması, geleneksel
anlayışların Kur’ân’ın zengin anlam dünyasına
ulaşılmasına engel olmaya başlaması, siyasî ve mezhebî
kaygıların dinin önüne geçmesi, taklitçiliğin Müslüman
toplumları ciddi anlamda etkilemesi ve Kur’ân’la ilişki
kurmada Arap dilinin Arapça bilmeyen kitleler açısından
bir problem 249 olarak öne çıkması, meâlci söylemlerin
toplumda kabul görmesine yol açmıştır.
24. Türkiye’deki meâlci kesimi derinden etkileyen eserler
ve yazarları hangileridir?
Cevap: 1970’li yıllarda Seyyid Kutub’un Türkçe’ye
tercüme edilen Fi Zilâli’lKur’ân adlı tefsîri ile Yoldaki
İşaretler adındaki kitabı, daha sonra neşredilen
Mevdûdî’nin Tefhîmu’l-Kur’ân’ı ile Kur’ân’da Dört
Terim’i ve usûl sahasında İsmail Cerrahoğlu’nun Tefsîr
Usûlü.
25. Meâlcilik hareketinin temel argümanı nedir?
Cevap: Kur’ân’ın mübîn (açıklayıcı ve anlaşılır) bir metin
olduğudur. Mademki Kur’ân bütün edebî metinlerden
daha beliğ ve fasihtir; mademki Kur’ân insanlar
anlayabilsin diye kolaylaştırılmıştır, o halde Kur’ân’ı
anlamamak diye bir şey söz konusu olmamalıdır. Şâyet
böyle bir zorluk ya da engel varsa bu, kesinlikle Kur’ân
dışı bir unsurdan kaynaklanmaktadır.
26. Muhammed Esed Kur’ân Mesajı adlı eserini hangi
amaçla kaleme almıştır?
Cevap: Kur’ân’ı muasır dünyaya anlaşılır bir dille
sunmak amacıyla kaleme alınmıştır.
27. Muhammed Esed hangi ekolden etkilenmiştir?
Cevap: Rasyonel bakışta Batı düşüncesinden, metot ve
düşüncesini Kur’ân ve hadis ile sınırlandırma hususunda
selefî düşünceden, âyetleri mecazî yoruma tâbi tutmada
İslâm kültüründen, sembolik yaklaşımlarda ise kısmen
Batı ve Hint-Pakistan alt kıtası düşünce ekollerinden
etkilenmiştir.
NÜZÛL SIRASINA GÖRE YAZILAN
TEFSİRLER
28. Kur’ân’ı nüzûl sırasına göre yorumlayan tefsîrlerin en
önemlileri hangileridir?
Cevap: İlki Muhammed İzzet Derveze’nin et-Tefsîru’lHadîs’idir.
Türkçe’ye de tercüme edilen bu tefsirin
müellifi ile aynı dönemde yaşayan Abdülkadir elFurâtî’nin
kaleme aldığı el-Beyânü’l-Meânî adındaki tefsîr
de ikinci sırada yer alır.
29. Muhammed İzzet Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs adlı
eserini yazma amacı nedir?
Cevap: Modern dönemde İslâm dünyasının Kur’ân’ı
anlama noktasında ihtiyaç duyduğu meselelerde onlara
yardımcı olmaktır.
30. Derveze’nin tefsîr yöntemi nedir?
Cevap: Öncelikle tarihsel arkaplanı dikkate alan bir
yöntemdir. Denebilir ki tefsîrinin her aşaması, bu tarihsel
yöntemi öne çıkaran olgularla doludur.
31. Derveze’nin tefsîrini özgün kılan yönlerden biri nedir?
Cevap: Hem bir ilim adamı hem de bir aksiyoner
olmasıdır.
32. Derveze’nin tefsîrinde eleştirilebilecek en ciddi görüş
nedir?
Cevap: Kur’ân kıssalarının anlatımında önemli olanın,
verilmek istenen mesaj olduğunu iddia etmesidir.