Ünite 3 : Aile Hayatı - Konu Anlatımı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Ünite 3 : Aile Hayatı - Konu Anlatımı
« : 08 Nisan 2017, 12:22:48 »
*Günümüz aile sorunlarının önemli bir kısmı daha evliliğin kuruluşu sırasında dini-hukuki gereklere bağlı kalınmamasından kaynaklanmaktadır.

* Gerek Kuran ve Sünnet’te ele alınışı gerekse fıkıh doktrini ve edebiyatındaki yeri itibariyle evlilik karakteristik özellikleriyle ibadet mahiyetine de sahip tipik bir medeni sözleşmedir.

*Aile bireylerinin haklarını hukuki güvenceye kavuşturmayı amaçlayan tedbirlerden birisi evliliğe iki şahidin tanıklık etmesidir.

*Unsur ve şartları itibariyle herhangi bir eksiklik bulunmayan bir nikâh akdi dinen de geçerli ve muteberdir.

*Nikah işlemi resmiyet kazanmadığı sürece nikahtan doğan hak ve sorumlulukların maddi hukuk yaptırımıyla desteklenmesinin mümkün olmadığı için mağduriyetlerin yaşanması kaçınılmazdır.

*Evlenme iki kişinin karşılıklı iradeleriyle hayatlarını birleştirmeleri yönüyle tamamen bireysel gibi algılanabilinse de kuruluşundan itibaren tüm yönleriyle toplumsal bir mahiyete sahiptir.

*Akde açıklığı sağlamanın bir gereği olmak üzere diğer bütün akidlerden farklı olarak nikah akdiyle ilgili biçimsel bazı hususlar da söz konusudur.
- Evlenmenin çevreye duyurulması
- Meşru çerçevede oyun ve eğlence tertip edilmesi
- Misafirlere ikramda bulunulması
- Nikahın mescitlerde akdedilmesi
- Akde en az iki kişi tanıklık etmesi
Sıralanan şartların tamamının evlenme akdinin topluma duyurulması ve böylece taraflarla ilgili olası dedikodu ve ithamların önüne geçilmesi amacı güttüğü açıktır.

*Aile bireylerinden ve çevreden genellikle gizleme gereği duyulan ilişkiler nikahın diğer unsur ve şartlarını taşısa bile dinen meşru görülmez.

*Hanefilere göre yetişkin kızlar mali tasarruflar da bulunabildiklerine göre tek başlarına evlilik kararı da alabilirler;bunun için velilerinin izin ya da onayı gerekmez.

*Aralarında Maliki Şafii Hanbeli mezheplerinin de bulunduğu çoğunluğa göre ise yetişkin de olsa kızlar ancak velileri aracılığıyla evlenebilirler.

Çağdaş İslam bilginlerinin görüş ve değerlendirmeleri

*Ergenlik çağına gelmiş bir kız rızası olmadıkça evlendirilemez.

*Meşru nikah akdi içinde evlilik hayatı yaşamış olan dul bir kadın eşini seçme konusunda tek başına yetkilidir.

*Müslüman bayanın dini ne olursa olsun gayrimüslim erkekle evlenmesi sahabe neslinden itibaren İslam alimleri böyle bir evliliğin asla caiz olmadığı hususunda görüş birliği etmişlerdir.

*Sırf birbirinin cinselliklerinde yararlanma amacı taşıyan evliliklere fıkıh literatüründe “müt’a evliliği”denir.Bu evlilik Hz Peygamber tarafından kesinlikle yasaklanmıştır.

*Tek taraflı irade ile kocanın boşaması ( talak)

* Yargı yolu ile boşanma (tefrik)

*Tek taraflı iradesi ile boşama yetkisine sahip olan koca gerek evlilik akdinin kuruluşu sırasında gerekse nikahın devamı süresince boşama selahiyetini hanımına devredebilir. Buna fıkıh literatüründe boşama hakkının devri anlamında olmak üzere “tefoizü ‘t-talak” denilmektedir.

*İslam boşamayı (talak) üç ile sınırlandırmıştır. Üçüncü boşama ile birlikte artık tarafların tekrar aile yuvası kurabilmeleri çok ağır bir şarta bağlanmıştır ki o da kadının başka bir erkekle doğal bir evlilik yapması cinsel ilişkinin yaşandığı bu evliliğin yine doğal bir sürece bağlı olarak ve tabii şartlarda sona ermesidir.

=>Aralarında sahabe ve tabiün neslinin önce gelen simaları ile Hanefi Maliki Şafii ve Hanbeli mezhebi fakihlerininde bulunduğu çoğunluk sünnete aykırı bir biçimde aynı anda gerçekleşen birden fazla boşamalarda kullanılan boşama yetkisinin tamamının geçerli olacağı görüşündedirler.

=>Sahabe Tabiün ve ilk müctehit imamlardan bazılarına İbn Teymiyyee İbn Kayyım El-Cevziyye Şevkani gibi fıkıh bilginleri ile günümüz İslam hukukçularının çoğunluğuna göre ise bu şekilde boşamalar sadece bir boşama olarak geçerlik kazanır.

=>Boşamanın gerçekleşmesi ile birlikte ödemesi geleceğe tehir edilen mehir (mehr-i müeccel ) derhal ödenmesi gereken bir hal almaktadır. İddet süresince koca boşadığı eşinin nafaka ve mesken ihtiyacını karşılamak zorundadır.Dönüşlü boşamalarda (ric’i talak) taraflardan birisinin ölümü halinde diğeri ona varis olabilmektedir. Fakat dönüşlü olmayan boşamalarda ( hain talak ) boşamanın gerçekleşmesi ile birlikte karı koca arasında evlilik sebebi ile meydana gelen akrabalık bağı ( sıhriyet ) sona erdiğinde miras sebebi de ortadan kalkmaktadır.

=>Bazı araştırmacılar yeni gelişmeler karşısında gözden geçirilmesi gereken fıkhi hükümlerden birisinin de nikahı sona ermiş bir kadının yeni bir evlilik yapabilmesi için gereken süre ( iddet ) meselesi olduğu görüşündedirler. Günümüzde modern ultrasonografi cihazları ile gebelik birkaç dakika içerisinde ve kesin olarak tespit edilebildiğinden araç hüküm mahiyetindeki iddet uygulamasına gerek kalmamıştır.

Kur’an’da iddeti gerektiren sebebe bağlı olarak yeni bir evlilik için beklenmesi gereken süreler şu şekilde belirlenmiştir.
1- Evliliği kocasının ölümü sebebiyle sona eren kadın; hamile değilse dört ay on gün hamile ise doğum yapıncaya kadar iddet bekler.
2- Evlilik hayatı eşinin boşaması fesih ya da tefrik kararıyla sonlanmış kadın: Adet/ hayız görüyorsa üç kuru normal yaşta olmasına rağmen adet görmüyorsa veya menopoz evresine girmişse üç ay iddet bekler.
3- Eşi ile fiili aile hayatı yaşamadan boşanmış kadın ise iddet beklemez. Kuru kelimesi Hanefilere göre üç adet dönemini Şafilere göre ise üç temizlik dönemini ifade eder.

=>Günümüzde ultrasonografi gibi yöntemlerle hamileliğin saniyelerle ifade edilen bir zamanda ve kesin olarak belli olması Kur’an’da belirlenen şekli ile iddet uygulamasına gerek kalmadığını göstermez. Çünkü gebeliğin belirlenmesi iddetin amaç ve hikmetlerinden sadece bir tanesidir. Diğer amaç ve hikmetleri göz ardı eden görüş ve değerlendirmelerin dini-fıkhi açıdan geçerliliği yoktur.