1- Cebriye mezhebinin kader inancı ?
Allah ın kainatta olup biten her şeyi ezelde belirlediğini ve insanın adeta rüzgar önündeki yaprak gibi hareket etmek zorunda olduğu
2-Rasyonel düşüncenin önemi nedir ?
Rasyonel düşünce olan biteni anlamadan olması gerekenin anlaşılmayacağını kabul eder. Benzer şekilde soru sormaksızın, önce-sonra, neden-sonuç şeklindeki bağlantıları kurmaksızın olayların ve dini metinlerin doğru anlaşılmayacağını ileri sürerek bilinçli itaat ile kör itaat arasında bir ayrım yapılması gerektiğini belirtir. Dahası . Allah ın sonsuz akıl sahibi olduğunu (akil-akıl,makul) kabul ederek, rasyonel düşünmenin insanı Allah a daha çok yaklaştıracağına vurgu yapar.
3 – Rasyonel düşünmeye kültürel geleneklerin etkisi ?
İslam düşüncesi, diğer dünya düşünce gelenekleri gibi, kendisine zemin teşkil eden kültürel gelenekler aracılığı ile varlık kazanmıştır. Bu kültürel geleneklerin en başında dil gelmektedir.
İbn Arabi , Mevlana , yunus emre , fazlur rahman , Muhammed arkoun gibi farklı diller ve dönemler içinde yetişen Müslüman düşünürlerin düşünme tarzları arasındaki farklılıkların biraz da ait oldukları Arapça, Farsça , Türkçe , İngilizce, Fransızca arasında ‘söyleyebilme gücü’ noktasındaki farklılıklarla irtibatlı olduklarını görebiliriz.
4 – İbn Hazm ve Zahiriliğin Kültürlere bakış açısı?
İslam düşüncesinin içinde yeşermekte olduğu tüm kültürel gelenekleri Kuran ve hadislerin zahiri anlamına nispetle eleştiriye tabi tutmaktadır. Kuran ve hadislerde bulunmayan hiçbir husus İslam düşüncesinin dini karakterini belirlememelidir. Din adına yapılan yorumlar .İslam düşüncesine dini bir meşruiyet sağlamaz. Bu olsa olsa ancak entelektüel bir boyun kazandırabilir. Fark edileceği üzere İbn Hazmı n tepkisi kıyas yoluyla dini metinlerle kültürel gelenekleri ortak bir rasyonel düşünme konusu haline getirmek isteyen Hanefi , Malili , Şafi gibi yaygın fıkıh mezheplerine mensup İslam düşünürleridir.
5 – İslam düşüncesine göre dini metinler ?
İslam düşüncesi, Kur an ve Hz Peygamberin hadislerinde ifadesine kavuşan İslam inancının anlam dünyasını açmayı , değişen zaman ve mekanlara göre yeniden yorumlamayı kendisine en asli görev kabul etmiştir.
İnsan aklının saf (fıtrata uygun) ve mantıklı kullanımı sayesinde dini nasların asıl anlamlarına erişilebileceğine dair yaklaşımlar İslam düşüncesinin meşruiyetini daha farklı yerlerde aramışlardır. Büyük Oranda Mu’tezili ve belli ölçülerde Maturidi ve Eş’ari düşünürler tarafından savunulan bu yaklaşımda rasyonalite ya da İslam düşüncesinin akliliği sadece Kur’an ve hadislerde nispetle belirlenebilecek bir husus değildir. Şöyle ki Kuran ve hadisler, İslam düşüncesine beşeri fıtratın sapma göstermesini engelleme noktasında bir rasyonalite kazandırmaktadır.
İslam ın Hıristiyanlıktan ayrıldığı en önemli noktalardan biri ‘’fıtrat’’ konusudur. İslama göre insanın fıtratı iyidir Hıristiyanlığa göre kötü.
El-Munkiz mine’d-dalal Gazzalinin eseridir.
Farabi ve İbn Sina ya göre , İslam ın kutsal metinleri felsefi düzeyde anlaşılabilecek metafiziksel hakikatlere insanların çoğunluğunun anlayacağı sembolik ve metaforik bir söylemle işaret ettiği için, İslam düşüncesinin asıl rasyonalitesinin felsefi düşünme tarzı içinde aramak gerekmektedir. İbn Sina Şifa adlı eserinin ‘’ Peygamberliğin kanıtlanması’’ kısmında kutsal metinlerin ancak felsefi düşünmeye meyilli insanların fark edebileceği bir takım işaretler sunduğunu belirtir.
6 – Yabancı kültürlerin İslam düşüncesine etkisi ?
Endülüste İslam düşüncesi daha zahiri, mantıksal işlemlere daha fazla yer veren bir görünüm alırken, Hint alt kıtasında Hint mistik felsefesinin etkisiyle mistik ve hikemi (hikmetli) görünüm kazanmıştır. Yunan felsefesinin kısmen yaşatıldığı bölgelerde (Harran gibi) İslam düşüncesi duru bir kavramsal tartışma ve analiz diline sahip olurken. İran da daha ziyade edebi denebilecek bir söyleme bürünmüştür. Kısacası İslam düşüncesi İslam ‘ ın yayıldığı bölgelerde yerleşik olan entelektüel birikimlerden hem etkilenmiş hem de bu birikimlere sahip insanları etkilemiştir.
7- Felsefe ve İslam dini arasında temelde bir zıtlık olmadığını kanıtlamak için İbn Rüşd ün yazdığı eser?
Faslu’l-makal
8- Rasyonel bilincin gelişiminde Ontolojinin etkisi ?
Klasik İslam düşünürleri, birazda aistocu ‘Yüksek gerçekleri bilmekle insan bilinci yükselir’ şeklinde özetlenebilecek ilke doğrultusunda ontolojik gelişimi anlamışlardı. Bu açıdan bakıldığında bilinebilecek en yüksek gerçek (hakikat) Allah tır.Allah ı bildikçe Onunla ilgili hakikatleri kavradıkça, Ondan gelen hakikatleri tecrübe ettikçe insan bilinci erişebileceği en yüksek ontolojik düzeye doğru ilerler. İnsan aklı olması gereken duruma erişir. Sonuçta rasyonel bilinci, hakikatin bir parçası olmaya başlar.
9- Rasyonel bilinçte Kuramsal gelişimi?
İslam düşünürlerinin büyük sabır ve çabalarla oluşturdukları ve günümüze miras bıraktıkları önemli eserlerin yazılış amaçları, açıktır ki, rasyonel bilincin kuramsal gelişimine katkı yapabilmektedir. Elbette yazılı eserler, rasyonel bilinç için sadece kuramsal bir katkı yapabilirler, zira bu eserlerde yazılan hususları kavramak, onları potansiyel durumlarından aktif hale getirmek okurların çabalarına kalmış bir husustur. Yazılı olan her eser, okuru karşısında yeniden hayata getirilmeyi bekler; okurun zihni gücü sayesinde yeniden bir gerçeklik kazanmaya başlar. Daha açık deyişle, okuru sayesinde okuru ile çağdaş hale gelir.
10- Hayy b. Yakzan kimin eseridir ?
İbn Tufeyl
11- Sokrat ve Platon a göre Şehir nedir ?
Diyolojik bir ortam.
12- Ontolojik (Gerçeklik) nedir?
İslam düşünürleri , varlığın dış dünyada kendi başına bir gerçeklik olarak bulunması ile bu varlığın zihnimizde bir kavram ve imge aracılığı ile farklı bir gerçeklik olarak yer alması arasında ayrım yapmışlardır. Biz bu gerçekliğin ilkine (dış dünyadaki haline) Ontik, zihnimizde kendisini açmışlık durumuna ontolojik adını vermekteyiz.
13- Değer(hak) ve Hakikat nedir?
İbn Hazmı n bu noktada verdiği örnek açıklayıcıdır: Zulmün varlığı hakikattir (ontik ve ontolojik bir gerçektir) ama hak(doğru) değildir. Olması gereken şey zulmün ortadan kaldırılmasıdır, adalettir.
14- Tefsir ve Yorum arasındaki fark nedir?
Tefsir kavramı daha çok Kur an metnini dilsel ve tarihsel boyutlarıyla anlamayı ifade ederken, yorum kavramı Müslümanların içinde yaşadıkları tarihsel ortam ile Kur’an metni arasında bağlantı kurma çabasına işaret eder. Kur an ayetlerine bakarak insanın adaletli davranması gerektiğini belirlemek bir tefsir, pratik hayat ortamı içinde adaleti davranmak ise bir yorumdur.
15- Gazzalinin el-Munkiz mined dalal adlı eserinde yazdığına göre Kuran ı anlamak nasıl olur ?
Tefsirden ziyade yorumlamakla.