Bir olayı, bir durumu, bir kavramı daha etkileyici anlatmak için bir araya getirdiğimiz sözcüklerden oluşan kalıplaşmış sözcük topluluğuna deyim denir.
Birkaç cümleyle anlatabileceğimiz bir durumu, iki üç sözcükten oluşan bir deyimle anlaşılır bir biçimde anlatabiliriz. Bu durum da deyimlerin kısa ve özlü anlatım olanağı sağladığını göstermektedir.
Deyimlerin Özellikleri
Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilmez.
Deyimlerde bulunan sözcüklerin yerine eş anlamlıları getirilemez.
Deyimler, atasözlerinden farklı olarak genel kural özelliği taşımaz. Özel durumlara işaret eder.
Deyimler genellikle mecaz anlam taşır. Sözcükler gerçek anlamlarından farklı bir anlamda kullanılır.
Örnekler:
Kazdığı kuyuya düşmek: (Birisi için gizlice hazırladığı tuzağa kendisi düşmek)
Tepesi atmak : (Birdenbire çok öfkelenmek)
Yarı yolda bırakmak : (Birine yapmakta olduğu yardımı sonuna değin sürdürmeyerek kesmek)
Şeytanın bacağını (ayağını) kırmak: (Başında olan bir şansızlığın geçmesi)
Abayı yakmak: (Bir kimseye gönlünü kaptırmak.)
Ağız değiştirmek: (Daha önce söylediğinin tersini söylemeye başlamak.)
Ağzı kulaklarına varmak: (Çok sevinmek, sevindiği her hâlinden belli olmak.)
Ağzında bakla ıslanmamak: (Sır saklamayı becerememek, sırrı hemen açığa vurmak.)
Baş göz olmak : (Evlenmek, evlendirilmek.)
Burnunun direği kırılmak : (Pis koku yüzünden rahatsız olmak)
El basmak: (Yemin etmek)
Eli hafif: (İncitmeden, can yakmadan iş gören.)
Kafasına koymak: (Bir şeyi yapmaya kararlı olup zamanını beklemek.)
Kanat germek: (Birini korumak, gözetimi altına almak.)
Kancayı takmak: (Bir kimsenin zararı, kötülüğü için uğraşmak.)
Keli görünmek: (Bir kabahati, kusuru ortaya çıkmak.)
Cebi delik: (Parasız, cebinde para tutmasını bilmeyen.)
Cebini doldurmak: (Karşılaştığı fırsatları değerlendirerek bol para kazanmak.)