YGS Tarih - Orta Asya Türk Tarihi - Konu Anlatımı ve Çözümlü Sorular

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sult@n

  • *****
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Ankara
  • 3097
  • +189/-0
  • Cinsiyet: Bayan
    • Uyanan Gençlik
TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ:
    a) Uygur metinlerinde; güç, kuvvet anlamındadır.
    b) Kaşgarlı Mahmud’a göre; olgunluk çağı demektir.
    c) Çin metinlerinde; miğfer anlamına gelir.
    d) Ziya Gökalp’e göre; türeli; nizamlı, geleneklerine bağlı demektir.
    e) Arminius Vambery’e göre türeyen, çoğalan
    f) Genel olarak; güçlü, kuvvetli manasına kullanılır.

Türk Adı ilk defa Ne Zaman Kullanıldı?
    Türk adından ilk olarak Çin yıllıklarında bahsedilmiştir.
    Bizanslılar, İranlılar ve Araplar VIII. yüzyıldan itibaren Türkçe konuşan topluluklara Türk adı verilmiştir.

Hangi Topraklara Türkiye Denildi?
     VI. Yüzyıl (Bizans Kaynakları): Orta Asya
     IX. – X. Yüzyıllar: Volga nehrinden Orta Avrupa’ya kadar uzanan bölge
     XII. Yüzyıldan İtibaren: Anadolu
     XIII. Yüzyıl: Mısır ve Suriye

ORTA ASYA NERESİDİR?
    Orta Asya; doğuda Kingan dağlarından, batıda Hazar denizi ve İtil boylarına, güneyde Hindikuş ve Karanlık Dağlarından, kuzeyde Sibirya’ya kadar uzanır.
    Türklerin ilk ana yurdu; Altay-Sayan Dağları’nın kuzeybatısı, Tanrı Dağları’nın kuzeyi, Aral Gölü’nün çevresi ve Hazar Denizi’nin doğusunda kalan bölgedir.
    Orta Asya, geniş bozkırların ve çöllerini bulunduğu bir bölgedir.
    Altay dağları, Ötüken dağları, Sayan dağları bölgenin önemli dağlarıdır. Amuderya, Siriderya, Orhun ve İrtiş ırmakları vardır.
    Karasal iklimin etkili olduğu bölgede yazlar sıcak ve kurak kışlar soğuk geçer.

ORTA ASYA KÜLTÜRLERİ
    Orta Asya’da kurulan kültür merkezlerinin tarihi MÖ 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Arkeolojik kazılar sonucunda yontma taş çağına kadar uzan kültür bölgeleri ortaya çıkarılmıştır.
    Yapılan kazılarda bu bölgelerde yaşayan insanların yerleşik hayata geçtikleri, tuğla ve kerpiçten evler yaptıkları, tarımla uğraştıkları, çanak-çömlek yapımını bildikleri, madenleri işledikleri ortaya çıkmıştır.

    Anav Kültürü (MÖ 4500- 1000): Türkistan’ın Aşkabat yakınları
    Afanesyevo Kültürü (MÖ 3000- 1700): Altay-Sayan dağlarının kuzey batısı
    Andronova Kültürü (MÖ 1700- 1200): Hazar Denizinin Kuzey doğusundan Ural dağlarına kadar uzanan geniş bölge
    Karasuk Kültürü (MÖ 1200- 700): Karasuk nehri kıyısı
    Tagar Kültürü (MÖ 700- 100): Abakan bölgesi

GÖÇLERİNİN SEBEPLERİ VE SONUÇLARI

(Başlama: MÖ XVI. yy. Yoğunlaşma: MÖ XII. yy ile MS IV. ve IX. yy.)

Göçlerin Sebepleri:
    a) İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık, salgın hastalıklar, otlakların daralması,
    b) Nüfus artışı ve toprakların yetersiz kalışı,
    c) Boylar arası mücadeleler, dış baskılar, yeni yurtlar bulma arzusu,
    d) Türklerin bağımsızlığına düşkün olmaları

Göçlerin Sonuçları:
    a) Orta Asya’dan göç ederek çok geniş bir coğrafi bölgeye yayıldılar.
    b) Türkler göç ettikleri bölgelerdeki farklı kültürleri etkilediler ve etkilendiler.
    c) Bu etkilenmeler sonucunda Türk boyları arasında siyasi, sosyal, kültürel ve dini farklılıklar meydana geldi.
    d) Göç eden Türk boyları gittikleri yerlerde yeni Türk devletleri kurdular.

ASYA HUN DEVLETİ (MÖ 4. YY. – 216)
Tarihte bilinen ilk Türk devletidir. Devletin merkezi Ötüken şehriydi. Hunlarla ilgili ilk yazılı belge MÖ 318 tarihli Çin ile yapılan bir antlaşmadır.

Teoman Dönemi (MÖ 220–209):
Bilinen ilk hükümdarı Teoman’dır. Türk topluluklarını bir bayrak altında toplamıştır. Çin topraklarının bir kısmını ele geçirmiştir.

Mete Dönemi (MÖ 209- 174):
Onluk sisteme dayanan ilk düzenli orduyu kurdu. İç karışıklıkları önledi. Tunguzlar ve Yüeçilerle savaşarak onları egemenlik altına aldı. Çin’e birçok seferler düzenleyerek yenilgiye uğrattı.

Çin ile bir antlaşma yapılmıştır(MÖ 200). Bu antlaşmaya göre Çin kuzeyindeki bozkırları Hunlara bırakmayı ve vergi vermeyi kabul etmiştir.

Mete’nin Çin Politikası:
Mete Çin’i mağlup etmesine rağmen vergi almakla yetinmiş, Çin’e yerleşmeye karşı çıkmıştır. Çünkü Türklerin milli benliklerini yitireceklerini düşünüyordu. Asya Hun devleti Mete zamanında en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Hun Devleti ile Çin İpek yolu egemenliği için sık sık mücadele etmişlerdir.

Mete’den sonra iç karışıklıklar ve Çin ile yapılan mücadeleler Hun devletini zayıflatmıştı. Bu dönemde çok güçlenen Çin, Hun devletini yıkmak için Türk boylarını birbirine düşürmüş ve Türk halkını rahata ve lükse alıştırmıştır.

Uzun süren Çin savaşları Hun devletini yıprattı. Hunların İpek Yolu egemenliği sona erdi ve taht kavgalarıyla devlet ikiye bölündü:

Batı Hunları (MÖ 58- 38):
Çi Çi’nin Tanrı Dağları ile Isık Göl bölgesinde kurduğu bir devlettir. Çin tarafından yıkılmıştır. Batı Hun Halkı Aral gölü çevresine göç etmek zorunda kaldı.

Güney Hunları (MÖ 58- 48):
Güney Hunları ise MS 48’de ikiye ayrıldılar:

Kuzey Hunları (48- 156);
bir süre Sibirya ve Çungarya bölgelerinde bağımsız yaşadılar, Siyenpi saldırılarıyla yıkıldılar. Daha sonra Batı Hunlarına katıldılar.
Güney Hunları (48- 216) ise Çin sınırına yerleşip 216 yılına kadar varlıklarını sürdürdüler.

Çin Siyaseti:
    a) Çin Türklerle mücadele etmek için farklı yöntemler kullanmıştır. Türk akınlarını durdurmak için Çin Seddi'ni yaptırmıştır.
    b) Çin prenseslerini Hun Hakanlarıyla evlendirerek, prensesin yanında Hun sarayına çok sayıda hizmetçi gönderdiler. Bu hizmetçiler casusluk faaliyetinde bulunarak, Türkler hakkında bilgi topladılar.
    c) Türk beylerine hediyeler göndererek, onları kendilerine bağlamaya ve ekonomik olarak Çin'e bağımlı yaşamaya alıştırdılar.
    d) Hediyeleri ve ekonomik yardımları birden keserek Türkleri itaat altına almaya çalıştılar.
    e) Türk beylerini birbirlerine karşı kışkırtarak parçalanmasını sağladılar.

KAVİMLER GÖÇÜ (375):
Kavimler Göçü Batı Hunlarının MS 375 yılında Volga (İtil) nehrini aşarak Batı'ya doğru ilerlemeye başlaması üzerine, başlamıştır. Hunların önünde bulunan Germen kavimleri (Ostrogotlar, Vizigotlar, Gepitler, Vandallar) batıya göç etmeye başladılar.

Kavimler Göçünün Sonuçları:
    a) Roma İmparatorluğu; Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı (395). Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında Germen kavimlerinin saldırılarıyla yıkıldı.
    b) Avrupa'nın etnik yapısı değişerek yeni milletler ortaya çıktı. Bu günkü İngiltere, Fransa, İspanya ve Almanya gibi devletlerin temelleri atılmıştır.
    c) Türkler Avrupa Hun Devleti’ni kurdular. Türk kültürü Avrupa’da yayılma göstermiştir.
    d) Avrupa'da feodalite (derebeylik) rejimi ortaya çıktı.
    e) Avrupa’da kilise güçlenmiş ve skolâstik düşünce egemen olmuştur.
    f) Kavimler Göçü İlk çağın bitişi, Ortaçağın başlangıcı olarak kabul edilir.

AVRUPA HUN DEVLETİ (375-468):
Balamir önderliğinde Karadeniz’in kuzeyinden batıya geçerek kısa zamanda Tuna boylarına ulaştılar(375). Uldız döneminde öncelikle Doğu Roma’yı etkisiz hale getirme ve arkasından Batı Roma üzerine yürüme politikası uygulanmıştır. Uldız’ın ölümünden sonra Hunların yönetimine Karaton, Rua daha sonra Attila ve Bleda geçmiştir.

Attila Dönemi(434–453):
Margos Antlaşması(434):

a) Çeşitli nedenlerle ülkelerini terk eden Hunlar Doğu Roma Devleti’ne kabul edilmeyecek. Romalı mülteciler ve esirlerin her biri için Avrupa Hunlarına sekiz altın fidye ödenecektir.
b) Romalılar, Hunların hâkimiyetindeki kavimlerle antlaşma yapmayacak.
c) Ticari faaliyetler belli sınır kasabalarında devam edecek.
d) Romalıların Hunlara verdiği vergi 300 libre altın yerine 700 libre altın olacak.

Devletin en parlak dönemidir. Kaynaklarda Attila tanrının kırbacı diye bahsedilir.

I. Balkan Seferi(442): Attila, Margos Antlaşmasına uymayan Bizans üzerine sefere çıkarak Trakya üzerinden Bizans’a ilerledi. Bizans’ın isteği üzerine barış yapıldı, Bizans’ın ödediği vergi artırıldı.

II. Balkan Seferi(447): Yıllık vergisini vermeyen Bizans üzerine yeniden sefere çıkan Attila, İstanbul yakınlarındaki Büyük Çekmece’ye kadar ilerledi. Yapılan Anatolyos Antlaşması’yla Bizans’ın ödediği vergi üç katına çıkarıldı.

Galya Seferi(451): Batı Roma ordusuyla Katalanum savaşını yaptı. Savaşta her iki taraf da ağır kayıplar verdi(451).

İtalya Seferi(452): Attila Alp dağlarını aşarak İtalya’ya girdi. Papa’nın ricası üzerine Roma‘ya girmekten vazgeçti. Attila'nın ölümünden sonra Cermen kavimleri ve Bizans’ın saldırıyla Avrupa Hun Devleti yıkıldı.

I. KÖKTÜRK DEVLETİ (552 – 659) :
Bumin Kağan (552- 553):
Devletin kurucusu Bumin Kağan, başkenti Ötüken’dir.
Bumin Kağan’ın kardeşi İstemi Yabgu ülkenin batı topraklarını yönetmiştir.

Mukan Kağan (553- 572):
Kök Türklerin en parlak dönemidir. Ülkenin doğusunu kendisi, batısını amcası İstemi Yabgu yönetmiştir. Avarlar ile savaşarak onların batıya göç etmelerine sebep oldu.
Kitanları ve Kırgızları egemenlik altına aldı.
Çin hanedanlarını(Çu ve Çi) baskı altına alarak Akhunlar üzerine seferler düzenledi.

İstemi Yabgu’nun Batı Siyaseti:
İstemi Yabgu İpek yolunu kontrol etmek amacıyla Akhunlara karşı İran'daki Sasani devletiyle işbirliği yaptı. Yapılan savaşlar sonucunda Akhun Devleti yıkılarak toprakları Sasaniler ve Göktürkler tarafından paylaşıldı.

Sasanilerin İpek Yolu ticaretini engellemeye başlaması üzerine İstemi Yabgu; bu defa da Sasanilere karşı Bizans ile işbirliği yaparak, Sasani devletinin zayıflamasını sağladı. İstemi Yabgu Orta Asya’nın batı bölgelerinin Türkleşmesini sağlamıştır.

Ta-po Kağan (572- 581):
Ta-po Kağan ülkenin doğusunu İşbara’nın, batısını da Jo-tan’ın idaresine vermişti. Tapo Kağan, Maniheizmi kabul ederek bu dinin yayılmasına çalıştı.

İstemi Yabgu’nun oğlu Tardu Kağan olmak istiyordu. Bu yüzden Tapo Kağan ile arası açıldı. Çin'in kışkırtması ile Doğu ve Batı Göktürk devletleri olarak ikiye ayrıldı:

Doğu Köktürk Devleti (582- 630):
    İşbara Kağan (582- 587), Çin ile yaptığı mücadelede başarılı olamadı. Çin Türkleri asimile etmeye ve Köktürklere bağlı kavimleri ayaklanmaya teşvik etti. Ülkede kıtlık ve salgın hastalıklar ortaya çıktı.
    Kimin Kağan(600- 609) Çince konuşmaya ve Çinliler gibi yaşamaya başladı. Şi-pi Kağan devrinde devlet yeniden güçlenmiş, ülkede düzen sağlanmış ve Çin’e seferler düzenlenmişti.
    Çu-lo Kağan devrinde Çinliler tekrar üstünlüğü ele geçirdiler. Doğu Köktürk Devleti, Kie-li Kağan (620- 630) devrinde Çin egemenliğine girdi.

Batı Köktürk Devleti (582- 659):
    Batı Göktürk kağanı Tardu’nun amacı, Doğu Göktürk Devletini de egemenlik altına almaktı. Çıktığı Çin seferinde Çinliler su kuyulularını zehirlediği için ordusunun büyük kısmı zehirlendi. Tardu öldükten sonra, kağanlar Çin baskısına dayanamayıp Çin egemenliğine girdiler (659).

II. KÖK TÜRK (KUTLUK) DEVLETİ (682- 744):
    I. Kök Türk Devleti’nin yıkılmasıyla, Çin’in egemenliğinde yaşayan Türkler, 50 yıl süren bir esaret dönemi yaşadılar. Bu süre içinde defalarca Çin’e karşı ayaklandılar. Bunlardan biri de Kürşad ayaklanmasıydı.

Kutluk Kağan (682- 692):
    682 Yılında Kutluk Kağan’ın başlattığı ayaklanma başarılı oldu. Türkler yeniden bağımsızlıklarına kavuştular. Kutluk Kağan İlteriş unvanını aldı. Devletin merkezi Ötüken şehriydi. İlteriş Kağan Tonyukuk’u vezir tayin etti. Daha sonra devletin merkezini Karakurum’a taşıdı. Çin’i baskı altında tutmak, devletin yiyecek, giyecek vb. ihtiyaçlarını karşılamak için Çin’e 46 sefer yaptı(682- 687).

Kapgan Kağan (692- 716):
İlteriş Kağan’dan sonra kardeşi Kapgan Kağan geçti.

Temel amacı Çin’i baskı altında tutarak, bütün Kök Türk boylarını Türk egemenliğinde toplamaktı. Çin’e başarılı yaptığı akınlar sonucunda Çin Türk esirlerini serbest bıraktı. Türklere tohumluk darı, tarım aletleri ve kumaş verdi. Kapgan Kağan döneminde Türk boylarının çoğu egemenlik altına alınmış ve Türk birliği büyük ölçüde sağlanmıştır. Kapgan Kağan’ın sert ve kırıcı tavrı ve Çin’in kışkırtmaları iç isyanlara sebep odu.

Kapgan Kağan bu isyanları bastırmaya çalıştığı sırada pusuya düşürülerek öldürüldü.

Bilge Kağan (716- 734):
II. Kök Türk Devleti en parlak devrini Bilge Kağan zamanında yaşamıştır. Ülkeyi kardeşi Kültigin ve veziri Tonyukuk ile yönetti. Tahta çıktıktan sonra isyanları bastırıp iç karışıklıkları düzelttikten sonra Karlukları, Kırgızları, Türgişleri ve Uygurları yeniden egemenlik altına almıştır. Bilge Kağan Çin ile de savaşmış ancak onlarla barış yapmıştır. 727’de Tonyukuk ve 731’de Kültigin ölmüştür. Bilge Kağan Kitanlara karşı bir zafer daha kazandıktan sonra öldü(734).

Bilge Kağan'dan sonra zayıflayan devlet; Karluk, Basmil ve Uygur Türkleri tarafından 744 yılında yıkıldı.

Kök Türk Devleti’nin Türk Tarihindeki Önemi:
    a) Tarihte Türk adıyla kurulan ilk devlettir.
    b) Orhun Anıtları’nı dikerek (II. Kök Türk zamanında) Türk tarihi ve Türk edebiyatının ilk yazılı kaynaklarını oluşturmuşlardır.
    c) Milliyetçilik duygusu, Fransız İhtilali’nden 1000 yıl önce Kök Türkler döneminde en yüksek seviyede yaşanmıştır.
    d) Asya Hun Devleti’nden sonra Türkleri tarihte ikinci defa tek bayrak altında toplamayı başarmışlardır.
    e) İslam’dan önceki Türk devletleri içinde sınırları en geniş ve en güçlü olanıdır.
    f) Batı Türkistan’ın Türkleşmesini sağlamışlardır.
    g) Köktürk alfabesini kullanmışlardır.

UYGUR DEVLETİ (744-840):
Devletin kurucusu Kutluk Bilge Kül Kağan başkenti Ötüken şehrinden Ordubalık (Karabalgasun) şehrine taşımıştır.

Moyen- Çur (747- 759):
Moyen-Çor dönemi Uygurların en parlak dönemidir.
Moyen-Çur Karluk, Basmil ve Türgişleri kendine bağladı.

Müslüman Araplar ile Çinliler arasında yapılan Talas Savaşı’nda(751) Abbasilere yenilen Çinliler güç kaybına uğramışlardı. Bu durumdan yararlanan Uygurlar, Çin’in Tarım havzasını ele geçirdiler. Moyen-Çor, Çin imparatoruna yardım etti ve vergiye bağladı. Moyen- Çur, Türk boyları üzerine seferler yaparak onları yönetimi altına almıştır.

Bögü Kağan (759- 780):
Çin ile savaşarak pek çok şehrini işgal etmiş ve ganimetler ele geçirmişti. Onun döneminde devlet çok zenginleşmiş ve büyük saraylar yapılmıştır. Çin seferinden dönerken Mani dinini tanıyarak bu dini kabul etti. Zamanla Mani dinini benimseyen Uygurlar mücadeleci ve savaşçı özelliklerini yitirdiler. Bu dinin de etkisiyle yerleşik hayata geçtiler.

Baga Tarkan (780- 789)
Bögü Kağan’ın veziriydi. Onu öldürerek Kağan oldu. Ülke düzenini sağlamak için kanunlar çıkardı. Daha sonra Çin entrikaları ve diğer kavimlerle mücadeleler yüzünden devlet zayıfladı. Kırgızlar Uygur devletine son verdiler(840).

Uygur Devleti’nin yıkılmasından sonra Uygurların çoğunluğu Karluk ülkesine, Çin sınırlarına Beşbalık ve Turfan’a yerleştiler.

Kansu (Sarı) Uygur Devleti (840- 1226):
Uygurların bir kısmı Kansu bölgesine göç ederek Kansu Uygur Devleti’ni kurdular. Bu devlet, Çin ile ticari ilişkiler kurmuş ve Budizmi benimsemiştir. Ancak siyasi ve askeri açıdan güçlenememiştir.

Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti (856- 1209):
Beşbalık, Turfan, Kuça ve Tanrı Dağları çevresine yerleşerek burada bir devlet kurdular. Ticaret yaparak ekonomik yönden güçlenmişlerdir. Tarım ve sanatta başarı gösterdiler. Mengli Kağan devrinde bağımsızlığı ilan ettiler ancak siyasi yönden etkili olamadılar. Budizmi kabul ederek birçok tapınalar yaptılar. Kâğıt yapımı ve hareketli matbaa tekniğini uyguladılar.

1209’da Moğol egemenliğine girdikten sonra Moğollara devlet teşkilatlanmasında ve Türk kültüründen etkilenmelerinde öncülük etmişlerdir.

DİĞER TÜRK DEVLETLERİ
Avarlar:
    Orta Asya’da Avar Devleti’ne Kök Türkler son verince, Avarlar batıya doğru ilerleyerek 558’de Tuna boylarına ulaştılar.
    Bayan Han önderliğinde 565 yılında Macaristan’da bir devlet kurdular.
    619 yılında tek başına, 629 yılında da Sasanilerle ortaklaşa İstanbul’u kuşattılar ancak sonuç alamadılar. İstanbul’u ilk defa kuşatan Türkler Avarlardır.
    Slav topluluklarının göç etmesine neden olarak, bunların doğu Avrupa ve Balkanlara inmesini sağladılar. Böylece Balkanların Slavlaşmasında etkili oldular. 805 yılında Franklar tarafından yıkıldılar.

Bulgarlar:
Hunların Ogur Türkleriyle karışımından Bulgarlar ortaya çıkmıştır. Bulgarlar, 630 yılında Kök Türk Devleti’nin yıkılması üzerine Kubrat yönetiminde Büyük Bulgar Devleti’ni kurdular. Hazar saldırılarıyla Bulgar Devleti sona erince Bulgarların bir kısmı Tuna nehri, bir kısmı da Volga nehri kıyılarına göç etmek zorunda kaldı.

Tuna Bulgar Devleti (679 – 864):
Tuna boylarına (Bulgaristan) göç eden Bulgar Türkleri Asparuh yönetiminde Tuna Bulgar Devleti’ni kurdular. Tuna Bulgarları Bizans ile mücadele etmişler ve Slavları egemenlik altına almışlardır. Kurum Han zamanında Bizans’ı kuşattılar. Boris Han zamanında Hıristiyanlığı kabul ettiler. Nüfuslarının az olması ve Hıristiyanlığı kabul etmeleri nedeniyle Slavların arasında eriyip yok oldular.

İdil (Volga) Bulgar Devleti (679- 1018):
    Büyük Bulgarya Devleti’nin yıkılmasından sonra Volga kıyılarına giden Bulgarlar burada İdil Bulgar Devleti’ni kurdular.
    Devletin başkenti Bulgar şehriydi. IX. ve XII. yüzyıllar arasında Avrupa’nın en önemli bir ticaret merkezlerinden biriydi.
    Almış Han zamanında (X. yüzyıl) Müslüman oldular. 1237 yılında Altınorda Devleti tarafından yıkıldı.
    Altınorda Devleti’nin parçalanmasıyla kurulan Kazan Hanlığı’nın esas kitlesini oluşturdu. Kama Bulgarlarına bugün Kazan Türkleri denilir.

Hazarlar:
    I. Kök Türk Devleti’nin yıkılmasıyla 630 yılında Hazar Denizinin kuzeyi ve Kafkaslar bölgesinde Hazar Kağanlığı kuruldu. Bizans-Sasani savaşlarında Bizans’ı destekleyerek Sasanilerin zayıflamasında etkili oldular.
    Müslüman Araplar ile Hazarlar arasındaki savaşlar Hz. Osman zamanında başladı ve Emeviler döneminde şiddetlendi. VIII. ve IX. yüzyıllarda Doğu Avrupa’nın en büyük devleti haline geldiler.
    Hazarlar Peçenek akınları ile zayıflamış ve ticaret yolları üzerindeki denetimini kaybetmiştir. Hazar Devleti’ne 968 yılında Ruslar son vermiştir.
    Hazarlar ticareti geliştirdiler. Bölgede huzuru ve ulaşım güvenliğini sağladıkları için bu döneme Hazar Barış Çağı (VII.-IX. yüzyıllar) denilmiştir. Hazar yöneticileri Museviliği benimsediler. Ancak halk arasında Hıristiyanlık ve Müslümanlık da yayılmıştı.

Macarlar:
    Volga nehri ile Ural Dağları arasında yaşayan Fin-Ugor kavimleri, V. yüzyılda Don nehri kıyılarına ulaştılar.
    Buradaki Ogur Türkleriyle karışması sonucunda Macar kavmi ortaya çıkmıştır. Avar ve Sibir baskısı sonucunda göç ederek Macaristan’a geldiler ve 896 yılında Macar Devleti’ni kurdular.
    XI. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul ederek bundan sonra Türklük özelliklerini kaybettiler. Macarlar genel olarak konargöçer olup çadırlarda yaşamışlardır. Slavlara ve Ruslara karşı savaşlarda başarılı olmuşlardır.

Peçenekler:
    Önceleri I. Kök Türk Devleti’ne bağlı olarak yaşadılar. Talas Savaşı’ndan sonra Karlukların baskısıyla batıya göç ederek Volga boylarına yerleştiler. Bu bölgeden Hazar ve Oğuz baskıları sonucunda X. yüzyıl sonlarında Karadeniz’in kuzeyine gelerek yerleştiler. Ruslarla yüzyıldan fazla mücadele ederek onların güneye inmesini engellediler.
    XI. yüzyılın sonlarında Oğuzların saldırıları sonucunda Balkanlara geldiler. Peçeneklerin bir kısmı Bizans ordusunda görev aldılar. Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusundaki Peçeneklerin bir kısmı Selçuklu ordusuna katıldı.
    Balkanlarda güçlenen Peçenekler Bizans ile şiddetli bir mücadeleye giriştiler. Çaka Beyliği ve Anadolu Selçukluları ile ittifak yaparak Bizans’ı baskı altına aldılar. Ancak Bizans kurnaz bir politikayla, Kıpçaklar’ı Peçenekler üzerine saldırtmış ve Peçeneklerin dağılmasına sebep olmuştur.

Kıpçaklar:
    Önceleri Balkaş Gölü ve İrtiş ırmağı arasındaki bölgede yaşayan Kıpçaklar, X. yüzyılın sonlarında Karahıtayların baskısıyla batıya göç ederek Doğu Avrupa‘ya yerleştiler. Burada Rus prenslikleriyle şiddetli mücadeleler yaptılar. Kıpçakların bir kısmı Balkanlara inerek Bizans ile anlaşıp Peçeneklere ağır bir darbe vurdular(1091). XIII. Yüzyılda Moğol ilerleyişi karşısında Macaristan’a indiler ve Hıristiyanlığı kabul ettiler.
    Kıpçakların bir kısmı da yurtlarında kalıp Altınorda Devleti’nin hizmetine girdiler ve bu devletin Türleşmesini sağladılar. Kıpçakların birçoğu Eyyubi ve Memluk devletlerinin ordularında görev yaptılar. Karadeniz’in kuzeyindeki topraklara Kıpçak Bozkırları denilmektedir.
    Kıpçakların Oğuz Türkleriyle yaptığı mücadeleler Dede Korkut Hikâyeleri’nde anlatılır. Codex Cumanicus; Kıpçak Türk şivesi ile yazılan Latin, Fars ve Kuman dilleri üzerine yazılmış bir sözlüktür.

Oğuzlar:
    Önceleri, Gök Türk ve Uygur egemenliğinde yaşadılar. Uygur Devleti’ni yıkılmasından sonra Seyhun bölgesine yerleştiler.
    Seyhun bölgesindeki Oğuzların bir kısmı, Kıpçak ve Karluk baskıları sonucunda Karadeniz’in kuzeyine göç ettiler. XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kıpçak ve Rus baskıları yüzünden Balkanlara inmişlerdir.
    Balkanlara inen Oğuzların bir kısmı, Bizans ordusunda görev aldılar ve Malazgirt Savaşında Selçuklu saflarına geçtiler.
    Seyhun bölgesinde kalan Oğuzlar bu bölgede Oğuz-Yabgu Devleti’ni kurdular.
    X. yüzyılın sonlarına doğru İslamiyet’i kabul eden Oğuzlar, Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdular ve Anadolu’yu fethettiler.
    Tarihte Türk milletinin siyasi, kültür ve medeniyet alanında en büyük rolü oynayan koludur. 24 Oğuz Boyu vardır.

Sibirler:
    Issık Gölü civarında Asya Hun Devleti’ne bağlı olarak yaşadılar.
    Sibirler V. yüzyılda Avarların baskısıyla göç ederek Ural-Altay Dağları bölgesine yerleştiler.
    VI. Yüzyıl başlarında Doğu Avrupa’ya gelen Sibirler, Sasanilerle anlaşarak, Bizans’a karşı savaştılar. Anadolu’ya ilk Türk akını Avrupa Hunları tarafından, ikinci akın Sibirler tarafından yapılmıştır.
    Avarlar, Bizanslılar ve Sasaniler ile yaptıkları savaşlar sonucunda zayıflayan Sibirler, İstemi Han zamanında Kök Türk Devleti’ne bağlandılar. Daha sonra Hazarların egemenliğine girdiler. Bugünkü Sibirya adı Sabir Türklerinden gelir.

Başkırtlar:
    Ural Dağlarının çevresinde yaşayan Başkırtlar, IV.- X. yüzyıllar arasında çeşitli Türk boylarına bağlı varlıklarını sürdürdüler.
    Cengiz Han döneminde Moğol egemenliğine girdiler. XIII. Yüzyılda Altınorda Devleti’ne bağlanarak Müslüman oldular.
    XVII. Yüzyılda Rus egemenliğine giren Başkırtlar, bağımsızlıklarını kazanmak için zorlu mücadeleler verdiler.
    Özellikle 1730- 1736 yıllarındaki isyan Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı.
    1872 yılında tamamen Rus egemenliğine giren Başkırtlar, günümüzde Rusya Federasyonu’na bağlı Başkırdistan Özerk Cumhuriyeti olarak varlığını sürdürmektedir.

Türgişler:
    Türgişler, önceleri Kök Türk Devleti’nin egemenliğinde yaşadılar. II. Kök Türk Devleti’nin yıkılmasıyla bağımsızlıklarına kavuştular(717). Bilinen ilk hükümdarları Baga Tarkan’dır. Kendi adına para bastıran ilk Türk hükümdarıdır.
    Su-lu Kağan zamanında Maveraünnehir bölgesine giren Emevilerle mücadele ederek Orta Asya’nın Müslümanların eline geçmesine engel oldular.
    Su-lu Kağan’ın ölümünden sonra Sarı ve Kara Türgişler olmak üzere ikiye ayrıldılar. Sarı Türgişler Altay Dağlarının kuzeyinde, Kara Türgişler de Talas vadisinde yaşadılar. 766 yılında Karluklar Türgişlerin siyasi varlıklarına son verdiler.

Kırgızlar:
    Asya Hunları zamanında İrtiş nehri civarında yaşadılar. Daha sonra Yenisey ırmağı bölgesine yerleştiler. Bir süre Kök Türk ve Uygur egemenliğinde kaldılar.
    840 yılında Uygur Devleti’ni yıkarak merkezi Ötüken olan bir devlet kurdular.
    1207 yılında Cengiz Han zamanında Moğolların egemenliğine girdiler. Kırgızlar, Cengiz Han’a bağlanan ilk Türk kavmidir.
    XIX. yüzyılda Rus egemenliğine giren Kırgızlar, 1916'da Ruslara karşı milli isyan başlatmışlar, ancak Rus çarı tarafından ağır bir şekilde cezalandırılmışlardır. 1991’de Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla bağımsızlıklarını kazandılar. Dünyanın en uzun destanı olan Manas Destanı Kırgızlara aittir.

Karluklar:
    Altay dağlarının batısında Kök Türk egemenliğinde yaşayan Karluklar, Basmil ve Uygurlarla birlikte Kök Türk Devleti’ni yıktılar. Daha sonra Uygur egemenliğine giren Karluklar Uygurlarla anlaşamayınca batıya göç ettiler.
    766 yılında Türgiş Devleti’ni yıkarak Talas nehri civarında bir devlet kurdular. Balasagun şehrini başkent yaptılar.
    Müslüman Araplar ile Çinliler arasındaki Talas Savaşı’nda (751) Çin’e karşı Arapları destekleyerek Çinlilerin yenilmesini sağladılar. Böylece Orta Asya’nın Çinlileşmesini önlediler.
    İslamiyet’i kabul eden ilk Türk topluluğu olan Karluklar, Karahanlı Devleti’nin kurulmasında etkili oldular.
    XII. yüzyılda Karahıtayların ve Moğolların egemenliği altına girmişlerdir.

Kimekler:
    VII. yüzyılda Altay Dağlarının kuzeybatısı ile İrtiş Irmağının orta bölgelerinde Kök Türk egemenliğinde yaşadılar. Kök Türk Devletinin yıkılmasından sonra bağımsız hale geldiler.
    X. yüzyılda Kitanların baskıları sonucunda Ural Dağlarının güney bölgelerine göç etmek zorunda kaldılar. XI. yüzyıla gelindiğinde Kimeklerin boy birliğine dayalı yapısı bozuldu. İyice zayıflayan Kimekler Kıpçakların egemenliğine girdiler.
    Kimeklerde ülke 11 ile ayrılmış, her ilin başına hakanın soyundan gelen ve tutug denilen yöneticiler görevlendirilmişti.

ESKİ TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
Devlet Yönetimi:
Devlete il denilmiştir ve kutsaldı kabul edilirdi Doğu-batı, sağ-sol diye ikili teşkilatla yönetilirdi. Ortada (merkezde) asıl hükümdar, sağ ve solda ise hanedan üyelerinden yabgular bulunurdu.

Kut Anlayışı:
Türkler devleti yönetme yetkisinin tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı. Bu yönetme hakkına Kut diyorlardı. Kut’un kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanılırdı. Bütün hanedan üyelerinin hükümdar olma hakkına sahip olması sık sık taht kavgalarına yol açıyordu. Bu durum Türk devletlerini ya iç savaş sonucu istikrarsızlığa, ya da bölünmeye götürüyordu.

Hükümdar:
Bütün hanedan üyesi erkeklerin hükümdar olma hakları vardı.

Hükümdar unvanları: Şanyü, Tanhu, Hakan, Han, Yabgu, İlteber, İdi-kut, gibi.

Türklerde devlet hükümdar ailesinin ortak malı sayılırdı. Ülke hükümdarın sağlığında oğulları arasında paylaştırılırdı. Her prensin (Tekin) hükümdar olma hakkı vardı.

Hükümdarın görevleri devleti adaletle yönetmek, ülkede huzur ve düzeni sağlamak, Türk boylarını bir bayrak altında toplamak ve muhtaç insanlara yardım etmekti. Bu durum sosyal devlet anlayışının bir gereğiydi.

Hatun denilen hükümdar eşleri de devlet yönetiminde söz sahibiydi. Hükümdar seferde iken devleti idare eder, meclise katılır ve yabancı elçileri kabul ederdi.

Kurultay(toy, kengeş) denilen meclis devlet yönetiminde etkiliydi. Kurultayda hükümdarın ölümü, savaş veya milli felaketlerde kurultay toplanırdı.

Devlet Yönetimiyle İlgili Bazı Terimler:

Ayukı: hükümet, Aygucı(vezir), Yabgu (ülkenin batı kanadını yöneten hanedan üyesi), Buyruk(Bakan), Tamgacı(Dış siyaset işlerini yürüten görevliler), Tigin: (hükümdar çocukları), Şad: (yönetici olarak tayin edilen hanedan mensupları), Tudun(denetim ve vergi işlerinden sorumlu görevli), Apa(sivil yönetici), Tarkan(ordu komutanı).

Toplum Tapısı:

Türkler önceleri göçebe yaşamışlar, Uygurlarla beraber yerleşik hayata geçmeye başlamışlardır. Aile Türk toplumunun temeliydi. Ataerkil bir aile yapısı vardı. Tek kadınla evlilik yaygındı. Kadın toplumda saygın bir yeri vardı. Türk toplumunda mülkiyet köle sınıfı yoktu. Boy beyleri, töreye göre boyu idare ederlerdi.

Yılın belli zamanlarında toy denilen şölenler yapılmıştır. Bu eğlenceler toplumdaki birliği ve dayanışmayı artırmıştır.

Türk toplumunu oluşturan birimler:

Oguş (Aile), Urug (Soy), Boy, Budun (Millet), İl (Devlet).

Ordu:
Türk ordusu ücretli değildi. Her Türk aynı zamanda askerdi yani kadın-erkek her an savaşa hazırdı. Türk ordusunun temeli atlı askerlerden meydana geliyordu. Mete onluk sisteme dayanan ilk ordu teşkilatını kurmuştur. Türk ordusunda ok, yay, kement, kılıç, kargı, süngü, kalkan gibi silahlar kullanılmış ve savaşlarda genellikle Turan taktiği uygulanmıştı. 16

Hukuk:
Türklerde yazılı olmayan hukuk kurallarına töre denilirdi. Türk hukuku ilk kez Uygurlar tarafından yazılı hale getirilmiştir.

Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye yargu adı verilirdi. Yarganlar idaresindeki mahkemeler ise adi suçlara bakarlardı. Kısa süreli hapis cezaları uygulanmıştır.

Din ve İnanış:
Totemizm(Tabiat kuvvetlerine inanma): Dağ, ağaç, göl, kaya gibi varlıkların gizi güçlere sahip olduklarına inanırlardı.

Atalar Kültü:
Ölmüş büyüklere ve atalara ait hatıralar kutsal sayılır ve saygı gösterilirdi.

Şamanizm:
Kam veya şaman adı verilen kişilerin, kötü veya iyi ruhlarla temas sağladıklarını inanılarak, bunların büyücülük ve sihir özelliklerine başvururlardı. Türkler arasında ayrıca Mani dini, Budizm, Musevilik, Hıristiyanlık gibi dinler de yayılmıştı.

Göktanrı Dini:
Türklerin İslam’dan önceki en yaygın diniydi. Bu dine göre;
    Gök Tanrı, evreni yaratan ve gökte oturan tek bir tanrıdır.
    Ahiret inancı olduğu için, ölüleri atı, eşyası ve silahıyla birlikte gömüyorlardı.
    Cennet’e Uçmağ, cehenneme ise Tamu diyorlardı.
    Mezarlara(kurgan) ölünün, sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar balbal adı verilen küçük heykeller dikerlerdi.
    Ölüleri için yuğ adı verilen cenaze törenlerinde yas tutarlardı. Ölen kişi için yakınlarına yuğ aşı verilirdi.

Ekonomik Hayat:
Göçebe bir hayat yaşayan Türklerin temel geçim kaynağı hayvancılıktı. Hayvancılığa bağlı olarak dokumacılık da yapılırdı.

Ticaret önemli bir gelir kaynağıydı. Türkler et, deri canlı hayvan, kösele, silah ve madeni ürünler, hayvansal gıdalar ve dokumalar satarlar, tarım ünleri, ipek kumaş ve giyim eşyası alırlardı. Türk ülkeleri İpek Yolu üzerindeydi. Çin-Türk mücadelesinin temel nedeni İpek Yolu’na hâkim olmaktı.

Ayrıca Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayıp, Ural, Sibirya ve Altaylar üzerinden Çin'e giden yola Kürk Yolu deniliyordu. Türkler bu yolla sansar, samur, kunduz, vaşak gibi av hayvanlarının kürklerinin ticaretini yapıyorlardı. Özellikle demircilikte ileri gitmişlerdir.

Yazı, Dil ve Edebiyat:
Türkler 38 harfli Göktürk Alfabesi ile 18 harfli Uygur Alfabesini kullanmışlardır.

VIII. yüzyıla ait Orhun Kitabeleri II. Göktürk Devleti zamanında Bilge Kağan(735), Kültigin(732) ve vezir Tonyukuk(727) adlarına dikilmişlerdir. Yolluğ Tigin isimli bir Türk prensi tarafından yazılmıştır. Bu yazılar 1893 yılında Danimarkalı bilgin Vilhelm Thomsen tarafından okunmuştur.
Törenlerde saz eşliğinde koşuk denilen şiirler söylenirdi.
Ölüler için düzenlenen ve yuğ adı verilen törenlerde sagu denilen ağıtlar söylenmiştir. Türk atasözlerine sav denilirdi.

Başlıca Türk Destanları:
    Hunlar, Oğuz Kağan destanı
    İskitler(Saka), Alper Tunga ve Şu destanları
    Göktürkler, Ergenekon ve Bozkurt destanları
    Uygurlar, Göç ve Türeyiş destanları
    Kırgızlar, Manas destanı

Bilim ve Sanat:
    Türkler 1 yılı 365 gün 5 saat olarak hesaplayarak, 12 hayvanlı Takvim’i oluşturmuşlardır. Bu takvimde yıllara hayvan isimleri(Sıçan, Sığır, Pars, Tavşan, Ejder, Yılan, At, Koyun, Maymun, Tavuk, Köpek, Domuz) verilmiştir.
    Uygurlar tahta harflerden matbaayı ve pamuktan kâğıdı yapmışlardır. Eşya ve binalarda hayvan üslubu denilen, hayvan figürlerini kullanmışlardır.
    Kurgan denilen mezarların başına balbal denilen heykeller